HDP Milletvekili Oya Ersoy, Meclis’te yaptığı konuşmada, zorunlu olmayan sektörlerin dışında ücretli iznin hayata geçirilmesi, işten çıkarmaların yasaklanması gerektiğini belirterek, “Eğer işçilere ücretli izin verilmeyecekse ortalıkta görülmeyen bakanlara, milletvekillerine de maaşı ödenmesin” dedi.
SiyasiHaber
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanul Milletvekili Oya Ersoy, TBMM Genel Kurulu’nda konuştu. Yoksulluk sınırında yaşayan ve ayın sonunu zor getiren halktan bağış toplamak yerine İşsizlik Fonu ve Varlık Fonu’nunun kullanılmasını öneren Oya Ersoy “Halkın bütçesini halk için kullanın; halk sadaka değil kendi hakkını istiyor. Halka sadaka değil kendi hakkını verin, hakkı olanı verin. Halkın en temel yaşamsal ihtiyaçları, gıda sağlığı, beslenme güvenliği için bu bütçeyi kullanın” dedi.
İdari kararlarla, genelgelerle, kararnamelerle sürecin yönetilemeyeceğine işaret Ersoy, “Bugün gelen yazı ile artık mecliste nöbetçi bakan uygulamasına da son verilmiş. Eğer Bakanlar görevini yapmazsa, milletvekilleri olarak bizler görevimizi yapmazsak sağlık işçilerine, temizlik işçilerine coronaya karşı en ön saflarda savaşın diyemezsiniz. Bu yüzden yapılacak şey maaşlarımızdan bağış veriyoruz demek değildir. Eğer işçilere ücretli izin verilmeyecekse ortalıkta görülmeyen bakanlara, milletvekillerine de maaşı ödenmesin” dedi
Oya Ersoy, çalışması zorunlu olmayan sektörlerin dışında ücretli izin uygulamasının hayata geçirilmesi ve işten çıkarmaları derhal yasaklanması gerektiğinin altını çizerek, İstanbul Ömerli’de bir şantiyede; herhangi bir hastalık, ölüm olursa şirketin sorumlu olmadığını taahhüt eden bir sözleşmenin işçilere zorla imzalattırıldığını hatırlattı.
İşçilere destek sağlanması gerektiğine işaret eden Oya Ersoy, “İşsizlik Fonu’nda bulunan 131 milyar lirayı aşkın kaynağın sadece bir bölümünün kullanımıyla üç ay boyunca 15 milyon işçiye asgari ücret düzeyinde destek sağlanmalıdır” diye konuştu.
Faturaların ertelenmesinin çözüm olmadığına da değinen Ersoy, halkın en temel ihtiyaçları, elektrik, su, doğal gaz hizmetlerinin parasız olması gerektiğini söyledi. Ersoy ayrıca, herkese parasız, ulaşılabilir ve nitelikli sağlık hizmeti sağlanması gerektiğine dikkat çekti.
HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy’un konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Salgın adım adım gelirken, iktidar Libya’yla, Suriye’yle, mültecileri Avrupa’ya göndermekle uğraşıyordu!”
Koronavirüs salgını dünya haritasına göre Türkiye, dört gün önce 15’nci sıradaydı, üç gün önce 14’üncü sıraya, iki gün önce 13, şimdi de dün itibarıyla 10’uncu sıraya gelmiştir. Çin’de virüs haberleri duyulduğu andan itibaren bu Aralık sonuna tekabül ediyor. Bizde, iktidar bize hiç uğrayamayacakmış gibi davrandı. Arkasından Ocak ve Şubatta tüm çevre ülkelerde ve tüm dünyada salgın konuşulmaya başlandı ama Türkiye’de iktidar başka şeylerle uğraşmaktaydı. Üç ay boyunca ne yapıyordu iktidar? Libya, Suriye, mültecileri Avrupa’ya göndermeyle uğraşıyordu.”
“Bilim kurulunun umreye gidişlerle ilgili önerilerini dikkate aldınız mı?”
“Ankara’da karantinada tutulan Umrecilerin testleri pozitif çıktı ve Testi pozitif çıkmayanların, memleketlerine gönderilme görüntülerinde yığınla insanın bu salgın döneminde saatlerce otogarlarda otobüs beklediğini gördük. Şimdi, şunu sormak istiyorum: Salgın tehlikesini bildiğiniz hâlde Bilim Kurulunun Umre gidişlerine ilişkin bir uyarısı oldu mu? Ve Bilim Kurulunun önerilerini dikkate aldınız mı? Umreden gelen 21 bin kişi ülkeye gelerek kontrolsüzce ülkenin dört bir yanına dağıldı; artık bu saatten sonra kontrolü kaybettiniz. Yıllardır, ‘Laiklik yaşamsaldır’ diyoruz. Laik bir ülkede yaşıyor olsaydık, bu konuda bir karar alma konusunda iktidar en küçük bir tereddüt etmezdi.”
“Şirketleri değil halkı kurtarın!”
“Bizler iki haftadır koronaya karşı halkı koruyacak tedbirler alalım diyoruz ancak siz bunun karşısında halkı, bireysel sorumluluğa davet ettiniz. ‘Ekonomik İstikrar Kalkanı’ adı altında patronlara 100 milyar lira para ayırdınız. Geçen hafta çıkarılan yasa ile şehirlerarası uçak biletlerinde KDV’yi yüzde 1’e indirdiniz. Bu hafta itibarıyla ise uçakları iptal etmek zorunda kaldınız. Hesapsız ve kitapsız hareket ediyorsunuz, durumun ciddiyetinin farkında değilsiniz. Sırf hava yolu şirketlerine kaynak aktarmak için bunu yaptınız, virüse karşı şehirlerarası trafiği engellemeniz gerekirken teşvik ettiniz ve durum ortada, şehirlerarası seyahati de yasaklamanız gerekti. Ben bir kez daha, ısrarla “Şirket kurtarmayı bırakın, halkı kurtarın diyorum”
Halk can derdinde, iktidar bağış kavgasında!
“Şimdi de yardım çağrıları yapıyorsunuz aslında ‘yardım’ adı altında salma salıyorsunuz. BOTAŞ cep telefonlarına yardım toplamak için mesaj atıyor, Yargıtay Başkanlığı duyuru yapıyor. ‘Bağış’ dediğiniz gönüllü olur. ‘Bağış’ dediğiniz salma salarak olmaz. Halk can derdindeyken önce Kanal İstanbul ihalesi açtınız; şimdi de halk can derdindeyken, bağış kavgası başlattınız. Çünkü derdiniz, kendi iktidarınızı korumak. Normalde şartlarda iktidar bu konuda yardım toplayan, dayanışmayı örgütleyen herkese teşekkür edilmesi gerekirken, siz koronayla uğraşmak yerine mücadele edenlerle uğraşıyorsunuz.”
“Soylu itiraf etti, dedi ki: ‘Ben yardım topluyorum, derseniz başka devlet, yeni hükûmet oluşturmak istiyorsunuz demektir’. Bu bir itiraftır, halk kendi dayanışmasını zaten gösteriyor. Burada sizin işiniz yardım toplamak değil, kendi işinizin gereğini yapmaktır. Bütçe oluşturmak istiyorsanız önce ‘kamu-özel iş birliği’ adı altında geçmediğimiz köprüler, otoyollar, kullanmadığımız havalimanları için şirketlerinize ödeme yapmaktan da vazgeçin.”
Halka sadaka değil, kendi hakkı olanı verin!
“Yoksulluk sınırında yaşayan ve ayın sonunu zor getiren halktan bağış toplamak yerine İşsizlik Fonu ve Varlık Fonu’nu kullanın. Halkın bütçesini halk için kullanın; halk sadaka değil kendi hakkını istiyor. Halka sadaka değil kendi hakkını verin, hakkı olanı verin. Halkın en temel yaşamsal ihtiyaçları, gıda sağlığı, beslenme güvenliği için bu bütçeyi kullanın.”
Korona herkese eşit ama herkes tedavide eşit değil!
“Korona herkese eşit davranıyor ancak tespit ve tedavide herkes eşit değildir. Eşitsizliğin kaynağı sizin yarattığınız sağlık ortamıdır. Zenginler en ufak bir belirtide gidip testlerini yaptırıyor eğer sonuçları pozitif ise beş yıldızlı hastanelerde yatıp tedavilerini oluyorlar.”
Yandaşlar Covid-19 test kitleriyle oyun oynuyor
“Yandaş Ethem Sancak’ın yeğeni Murat Sancak, vatandaşın bulamadığı testlerle birlikte çay kahve eşliğinde oyun oynuyor. Yine Abdülkadir Özkan, Sağlık Bakanlığındaki dostları sayesinde hastaneye yatıp teste ulaşanlar var. Burada yapılacak şey, sağlık sistemini güçlendirmek, herkese parasız, ulaşılabilir ve nitelikli sağlık hizmetini derhâl, hemen, şimdi sağlamak.”
Gerçekleri değil, koronayı önleyin!
“İzmir Tabip Odasının raporlarını paylaştığı sosyal medya hesaplarına erişim engeli getirdiniz. Yine, sosyal medya hesaplarında kendi görüntüsünü çekip paylaşan TIR şoförünün söylediklerine kulak asmak yerine onu gözaltına aldınız. Diyordu ki tır şoförü: ‘Evde kal diyorsunuz, nasıl olacak? Emekli değilim, memur değilim, zengin değilim; işçiyim. Çalışmazsam ekmek yok.” Bu sözler gerçekler, eğer siz kendi yaptıklarınıza güveniyorsanız gerçeklere bu kadar tahammülsüz olmazsınız. Yapacağınız şey, gerekli tedbirleri almaktır.”
Meclis çalışmayacaksa milletvekillerine de maaş verilmesin!
“İdari kararlarla, genelgelerle, kararnamelerle süreci yönetemezsiniz. Bugün gelen yazı ile artık mecliste nöbetçi bakan uygulamasına da son verilmiş. Eğer Bakanlar görevini yapmazsa, milletvekilleri olarak bizler görevimizi yapmazsak sağlık işçilerine, temizlik işçilerine koronaya karşı en ön saflarda savaşın diyemezsiniz. Bu yüzden yapılacak şey maaşlarımızdan bağış veriyoruz demek değildir. Eğer işçilere ücretli izin verilmeyecekse ortalıkta görülmeyen bakanlara, milletvekillerine de maaşı ödenmesin. Halkın bağışa, sadakaya değil, kendi haklarını almaya ihtiyacı var”
“Bu süreç ölüm kalım sürecidir. Ezberlerinizi yapmaktan vazgeçin. Duayla, sadakayla koronaya karşı mücadele edemezsiniz. Halkın sağlığı için Meclis gerekli önlemleri almak zorundadır. Yapılacaklar bellidir, bunların her birini tek tek yerine getirmek gerekiyor. Hemen şimdi buradan çıkarak kamu hastanelerini dolaşalım; ben varım, sizleri de davet ediyorum.”