HDK’nin 8-9 Kasım’da düzenlediği “Sosyalizm Yeniden” konferansının Sonuç Bildirgesi’nde “baskı ve sömürünün son bulduğu, sınıfsız ve sınırsız bir dünya arayışı ve mücadelesi anlamında sosyalizmin bugün her zamankinden güncel olduğu” belirtildi.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) 8-9 Kasım’da İstanbul’da Sosyalizm Yeniden konferansını gerçekleştirdi. Konferans’ın ardından yayımlanan Sonuç Bildirgesi’nde “İnsanın insan tarafından sömürülmesinin insanlığı yok oluş eşiğine taşıdığı bir çağda, yalnızca mümkün değil aynı zamanda var oluşumuz için vazgeçilmez ve ertelenmez olan sosyalizmde ısrar ediyor; ya sosyalizm, ya barbarlık olasılığını sosyalizm mücadelesini en geniş kesimlerle birlikte yürütme iradesini sahiplendiğimizi bir kez daha ifade ediyoruz” ifadelerine yer verildi.
‘Süreç’ halklar arasında dayanışma için yeni olanaklar yaratacak
Bildirge’de “Abdullah Öcalan’ın dünyada ve bölgede emperyalist savaşların tırmandığı, soykırımın yeniden güncel bir gerçekliğe dönüştüğü bir evrede (…) özgürlük mücadelesinin silahlı çatışma zemininden siyaset zeminine taşınması yönünde yeni bir değerlendirme girişiminin karşılık bulması, kendi adına konuşamaz hale getirilen ve boğazlaşmaya sürüklenen halklar arasındaki etkileşim ve dayanışma için yeni olanaklar yaratacaktır” denildi.
‘Sosyalizm bugün her zamankinden güncel’
Kapitalizm ve patriyarkanın dünyayı yok oluşa sürüklediği belirtilerek sosyalizmin bugün her zamankinden güncel olduğu vurgulanan Bildirge’de;
“Kapitalizm ve patriarkanın insanlığı derin eşitsizliklere, açlık, savaş ve kıyımlarla kitlesel ölümlere mahkûm ederken tür olarak varlığımızı ve üzerinde yaşadığımız dünyayı yok oluş eşiğine sürüklediği,
Farklı dönemlerde aldığı ve alabileceği adlardan bağımsız olarak halklar, cinsiyetler, türler ve doğa üzerinde baskı ve sömürünün son bulduğu, sınıfsız ve sınırsız bir dünya arayışı ve mücadelesi anlamında sosyalizmin bugün her zamankinden güncel olduğu” ifade edildi.
Emekçilerin sosyalizm mücadelesinin Paris Komünü’nden bugüne kadar büyük başarılar elde ettiği, ancak önemli hataları ve zaafları da içerdiği belirtilerek “tarihimizle ve mücadele geçmişimizle eleştirel yüzleşmenin geleceği kurmanın koşullarından biri olduğu”na işaret edildi.
Marksizm, antikapitalist mücadelede belirleyici bir yere sahip
Marksizme nasıl yaklaşılması gerektiğinin tartışıldığı Konferans’ın Sonuç Bildirgesi’nde;
“Çoğul mirasımızın ve varoluşumuzun önemli bir bileşeni olan, kapitalizmin çözümlenmesinde ve tarihsel olarak aşılabilir olduğunun gösterilmesinde olduğu kadar antikapitalist mücadelelerin örgütlenmesinde belirleyici bir yer tutan Marksizmin donmuş bir önermeler bütünü değil pratiğin farklı düzeyleriyle etkileşim içinde bizzat değişen bir yapı olarak kendini diyalektiğin dışında saymadığını, var olan her şeyin acımasız eleştirisi tutumunun içerden ve dışardan kendisine yöneltilmesine açık olduğu,
“Ancak bürokratikleşmiş, yozlaşmış iktidar pratiklerinin ve onların etkileriyle şekillenmiş kaba ve indirgemeci yorumların sorumluluğunun Marksizme yüklenemeyeceği,” görüşüne yer verildi.
Öte yandan Bildirge’de, anti-kapitalist toplumsal dinamiklerin önemine dikkat çekilerek,
”Emek-sermaye çelişkisi varlığını ve önemini korumakla birlikte patriarkaya karşı feminizmler ve heteronormativiteye karşı LGBTİQ+ hareketleri gibi onunla eklemlenme içindeki bir dizi başka çelişki üzerinde yükselen toplumsal mücadele dinamiklerinin, öznelerin ve dünya görüşlerinin eşitlik ve özgürlük mücadelesinin taşıyıcıları arasında olduğu”nun altı çizildi.
Doğrudan demokrasinin biçimleri: Komünler, meclisler
Konferans’ın Sonuç Bildirgesi’nde, “Emekçilerin ve ezilenler kendi kurtuluşlarının öznesi olacaksa sosyalizm mücadelesinin ezilen milyonların çeşitliliğine ve çok biçimliliğine denk düşen bir çoğulculuk gerektirdiği, mücadelemizin birliğinin birbirinin varlığını ve meşruluğunu tanımakla kalmayan, etkileşimle zenginleşmeyi arayan alabildiğine çeşitli toplumsal kesimler kadar farklı düşünsel ve örgütsel geleneklerin de ortak yürüyüşüyle gerçekleşeceği” ifade edildi. Konferans’ta “Bu çoğulcu yapılanmaların, mahalle, köy ve işyeri komünleri gibi tabandan örgütlenmiş doğrudan demokrasi birimlerinin, daha büyük ölçekli konfederal yapılarla iç içe geçmesiyle somut bir karşılık bulabileceği”nin tartışıldığı belirtilerek “Bu bağlamda, Kuzey ve Doğu Suriye’deki Rojava Devrimi’nin, halk meclislerinin inşa etmeye çalıştığı demokratik konfederalizm deneyiminin, bu türden bir örgütlenme modelinin somut ve güncel bir örneğini oluşturduğu” görüşüne yer verildi.
Bildirgede, özel olarak bu coğrafyada, “Kürt Özgürlük Hareketi’nin pratiği ve dünya halklarının birikimine açıklığı temelinde Abdullah Öcalan tarafından deyimlenen sorgulama ve önermelerin ortak bir mücadele arayışındaki halklar arasında tartışmaya açılmasının Türkiye ve Kürdistan coğrafyası başta olmak üzere dünya ezilenleri için anlamlı bir katkı olacağı” not edildi.
Sosyalizmde ısrar ediyoruz
Bildirge şu cümlelerle sona eriyor: “İnsanın insan tarafından sömürülmesinin insanlığı yok oluş eşiğine taşıdığı bir çağda, yalnızca mümkün değil aynı zamanda var oluşumuz için vazgeçilmez ve ertelenmez olan sosyalizmde ısrar ediyor; ya sosyalizm, ya barbarlık olasılığını sosyalizm mücadelesini en geniş kesimlerle birlikte yürütme iradesini sahiplendiğimizi bir kez daha ifade ediyoruz. YAŞASIN SOSYALİZM!”
