Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    TELE1’e kayyum atandı!

    24 Ekim 2025

    Siyasetin simülasyonu ve kimliğin krizi

    24 Ekim 2025

    Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümü hakkında yapılan paylaşımlara erişim engeli: Gazeteciler Babat ve Değer’e soruşturma

    24 Ekim 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Siyasetin simülasyonu ve kimliğin krizi

      24 Ekim 2025

      Avrupa için göçmenler yük mü?

      23 Ekim 2025

      Roman halkına yönelik stigmatizasyon ve kolonyal gacoluk

      23 Ekim 2025

      Arjantin Ve Uruguay’daki Maraşlılar, Antepliler, Adanalılar

      23 Ekim 2025

      Bir davanın karanlığında ışık aramak: Ercüment Akdeniz’e özgürlük!

      22 Ekim 2025
    • Seçtiklerimiz

      İki devrimci müze soygunu: Kolombiya ve İrlanda

      24 Ekim 2025

      TBMM komisyonu, neden ekoloji örgütlerini dinlemedi?

      20 Ekim 2025

      Türkiye’de ekonomik planlama neden başarısız oldu?

      20 Ekim 2025

      Hakan Tosun cinayetinin anatomisi: Fosil faşizminin çıplak yüzü

      18 Ekim 2025

      Ilan Pappe: Filistinliler hâlâ etnik temizlik ve soykırımla karşı karşıya

      16 Ekim 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      Ilan Pappe: Filistinliler hâlâ etnik temizlik ve soykırımla karşı karşıya

      16 Ekim 2025

      ‘Kadıköy Kültür Evi hem nefes aldığımız hem de birlikte söz kurduğumuz bir yer’

      10 Ekim 2025

      Herkes için Onurlu Bir Barış

      5 Ekim 2025

      Beyza Üstün: Sadece halklar değil tüm canlılar, ekosistemler özgür olmalı

      1 Ekim 2025

      David Adler: İsrail ablukasının normalleştirilmesine direnmeliyiz

      28 Eylül 2025
    • Dosyalar
      • “Süreç” ve Sol
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Kuyu tipi hapishaneler: Faşizmin tecrit politikaları ve devrimci tutsakların direnişi

    Kuyu tipi hapishaneler: Faşizmin tecrit politikaları ve devrimci tutsakların direnişi

    COŞKUN ÖZDEMİR yazdı: Tutsaklar, günde 22,5 saat hücrede, sadece 1-1,5 saat havalandırmada. Nemli, havasız ve karanlık hücreler, fiziksel ve ruhsal tahribat yaratıyor. Sosyal haklar, sohbet, spor ve atölye etkinlikleri ya tamamen yasak ya da idarenin keyfi engelleriyle uygulanmıyor. TİHV raporları, bu koşulların kronik sağlık sorunlarına ve psikolojik yıkıma yol açtığını doğruluyor. 
    Coşkun Özdemir19 Haziran 2025
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Türkiye’de ceza infaz sistemi, 12 Eylül 1980 faşist darbesiyle birlikte devrimci hareketi ve halkın özgürlük mücadelesini ezmek için en karanlık dönemine girdi. Eskişehir tabutluklarından F tipi hapishanelere, oradan S ve Y tipi kuyu tipi zindanlara uzanan bu süreç, devrimci tutsakları teslim almayı, siyasal kimliklerini silmeyi hedefliyor.

    Kuyu tipi hapishaneler, tecrit politikalarını en vahşi biçimiyle uygulayan faşist rejim tarafından, devrimci tutsakları depolitize ederek kapitalist düzene entegre etme ve halkı sindirme aracı olarak kullanılmak isteniyor. Ancak devrimci tutsaklar, 12 Eylül’den bu yana faşizmin tüm saldırılarına karşı direnerek insanlık onurlarını korudu. Zaman zaman açlık grevleri ve ölüm oruçlarıyla, zaman zaman başka eylemliliklerle zindanlarda özgürlük mücadelesini sürdürüyorlar.

    Tecrit: İnsanlık dışı bir saldırı aracı

    Tecrit, mahpusların günde 22-24 saat dar hücrelerde, insan teması, iletişim araçları ve sosyal etkinliklerden yoksun tutulmasıdır. Birleşmiş Milletler’in 2015 tarihli Nelson Mandela Kuralları, 15 günü aşan tecriti işkence ve insanlık dışı muamele olarak tanımlar. Araştırmalar, tecritin ağır sağlık sorunlarına yol açtığını gösteriyor: kaygı bozuklukları, depresyon, psikoz, hipertansiyon, diyabet ve kas-iskelet rahatsızlıkları. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), tecritin mahpuslarda kronik hastalıkları ve intihar riskini artırdığını raporladı.

    Ancak tecrit yalnızca bireysel tahribat yaratmakla sınırlı değil; devrimci tutsakların siyasal kimliklerini ve dayanışma bağlarını yok ederek, faşist rejimin halkın mücadele ruhunu kırmasını hedefliyor. Tecrit, devrimci tutsakları yalnızlaştırarak onların devrimci bilincini silmeyi, halkı ise öncülerinden yoksun bırakarak korkuyla teslim almayı amaçlıyor. Bu, faşizmin kapitalist sömürü düzenini sürdürebilmek için devrimci hareketi ve işçi sınıfını etkisizleştirme stratejisinin bir parçasıdır. Tecrit bu nedenle bir insanlık suçudur; yalnızca tutsakları değil, tüm ezilenlerin özgürlük umudunu hedef almaktadır.

    Kuyu tipi hapishaneler: Faşizmin yeni zindanları

    S ve Y modeli kuyu tipi hapishaneler, faşist rejimin devrimci tutsakları yok etme politikasının en ileri biçimi. DEM Parti’nin 10 Temmuz 2024 tarihli raporuna göre, Türkiye’de 7 S tipi (Manavgat, Antalya, Bodrum, Iğdır, Kırşehir, Kavak, Çarşamba) ve 14 Y tipi (Adana Suluca, Aksaray 1-2-3, Antalya, Burdur 1-2, Erzurum Aziziye 1-2, Kırşehir, Konya Ereğli 1-2, Tekirdağ Karatepe 1-2) hapishane bulunuyor.

    Bu zindanlar; 10 metrekarelik tek kişilik ve 20 metrekarelik üç kişilik hücreler, tel örgülü pencereler, 24 saat kameralı gözetim ve elektronik kapılarla tasarlandı. Havalandırma alanları, gökyüzünden yoksun, yüksek duvarlarla çevrili dar boşluklar. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), tutsakların bu alanları “Hitler’in Fırını” olarak adlandırdığını raporlarında açıkladı.

    Tutsaklar, günde 22,5 saat hücrede, sadece 1-1,5 saat havalandırmada. Nemli, havasız ve karanlık hücreler, fiziksel ve ruhsal tahribat yaratıyor. Sosyal haklar, sohbet, spor ve atölye etkinlikleri ya tamamen yasak ya da idarenin keyfi engelleriyle uygulanmıyor. TİHV raporları, bu koşulların kronik sağlık sorunlarına ve psikolojik yıkıma yol açtığını doğruluyor. Kuyu tipi hapishaneler, tutsakları kimliksizleştirip kapitalist düzene entegre etmeyi amaçlıyor; devrimci bilinci ve dayanışmayı yok ederek, faşist rejimin sömürü düzenini güvenceye almak istiyor.

    Tecritin amacı: Devrimci tutsakları teslim almak

    Kuyu tipi hapishaneler, faşist rejimin devrimci tutsakları teslim alma ve halkın özgürlük mücadelesini bastırma stratejisinin aracıdır. Adalet Bakanlığı, bu hapishaneleri “ağırlaştırılmış müebbet cezası alanlar, 5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun 9/3 maddesi kapsamındaki tehlikeli mahkumlar” için olduğunu savunsa da, “tehlikeli mahkum” tanımı hukuksuzca devrimci tutsakları hedef alıyor.

    Bu, Anayasa’yı ve uluslararası insan hakları normlarını ihlal eden bir uygulama. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün 1990’larda “devlet otoritesinin azaldığı” gerekçesiyle bu hapishaneleri meşrulaştırması, faşizmin devrimci hareketi kriminalize etmesini sağlamıştır. Tecrit, devrimci tutsakları izole ederek örgütlü bağlarını koparmayı, siyasal kimliklerini silerek onurlarını kırmayı ve halkın öncülerini beton mezarlara gömerek işçi sınıfını sindirmeyi hedefliyor.

    TAYAD’lı bir tutsak ailesinin tespiti gerçeği ortaya koyuyor: “Hapishanelere yönelik saldırılar, dışarıdaki halka yönelik saldırıların provasıdır.” Kuyu tipi hapishaneler, devrimci tutsaklar üzerinden halkın mücadele iradesini ezmeyi ve toplumu itaatkâr hale getirmenin bir diğer aracıdır.

    F tiplerinden kuyu tiplerine: Direnişin kırılmayan iradesi

    Kuyu tipi hapishaneler, F tipi tecrit hücrelerinin devamı ve daha yoğun bir biçimi. F tipleri, 19-22 Aralık 2000’de “Hayata Dönüş Operasyonu” katliamıyla devrimci tutsaklara dayatıldı. 20 hapishanede eş zamanlı yapılan saldırılarda, 10’u kadın 30 tutsak kimyasal gazlar, bombalar ve işkencelerle katledildi. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in “IMF politikalarını hayata geçirmek için hapishane sorununu çözmemiz gerekiyor” sözü, F tiplerinin faşist rejimin neoliberal politikalarla uyumlu bir proje olduğunu açıkça ortaya koydu.

    F tipleri, devrimci tutsakları tecrit ederek dayanışmalarını kırmayı ve halkın mücadelesini sindirmeyi hedefledi. Ancak devrimci tutsaklar, 12 Eylül’den bu yana faşizmin tüm saldırılarına direnerek insanlık onurlarını korudu. F tiplerinde haberleşme topları, mektuplar, şiirler ve bestelerle dayanışmalarını sürdürdü, faşizmin teslim alma politikalarını boşa çıkardı. Bu direnç, faşist rejimi daha ağır tecrit rejimleri geliştirmeye itti.

    Kuyu tipi hapishaneler, F tiplerindeki direnişin kırılamaması üzerine ortaya çıktı. F tiplerinde tutsaklar, kolektif dayanışmayı kısmen sürdürebiliyor, siyasal kimliklerini koruyordu; kuyu tipi hapishaneler ise daha küçük hücreler, daha sıkı gözetim ve daha sınırlı havalandırma süreleriyle bu dayanışmayı tamamen yok etmeyi hedefliyor. Bu geçiş, faşizmin devrimci iradeyi kırma konusundaki çaresizliğini gösteriyor; rejim, tutsakları teslim alamadıkça baskıyı artırıyor.

    Devrimci Tutsakların Direniş Mücadelesi

    Halk Cephesi, Dev-Genç, Grup Yorum, ESP ve SGDF’li tutsaklar kuyu tipi hapishanelere karşı açlık grevleri ve ölüm oruçlarıyla direniyor. Açlık grevindeki tutsaklar: Serkan Onur Yılmaz (215), Bakican Işık (177), Yurdagül Gümüş (162), Mithat Öztürk (119), Ali Hasan Akgül (116), Ali Aracı (116), Ayberk Demirdöğen (95), Fikret Akar (75), Ümit Çobanoğlu (16), Veli Dikme (2). Antalya, Sincan ve Çorlu hapishanelerinde de tutsaklar açlık grevinde. Yurdagül Gümüş, oğlu Bakican Işık’a destek için 163 gündür açlık grevinde.

    Dışarıda, TAYAD ve tutsak aileleri direniyor. İnsan Hakları Derneği (İHD), ÇHD ve Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), kuyu tipi hapishanelerin vahşetini raporlar ve basın açıklamalarıyla teşhir etmeye devam ediyor. Açlık grevleri ve ölüm oruçları, devrimci tutsakların faşizmin tecrit politikalarına karşı siyasal kimliklerini koruma mücadelesidir; zindanlar, halkın özgürlük savaşının bir mevzisine dönüşmüştür.

    Faşizmin saldırıları: Tecrit ve işkence

    Kuyu tipi hapishaneler, faşizmin devrimci tutsakları teslim alma ve kimliklerini kırma politikalarının merkezidir. Tecrit, tutsakları 22,5 saat hücrede tutarak; gazete, radyo ve mektup gibi iletişim araçlarını yasaklayarak; aile görüşlerini şeffaf kabinlere sıkıştırarak yalnızlaştırıyor. İşkence, çıplak arama, fiziksel şiddet, ters kelepçe ve “domuz bağı” gibi yöntemlerle sistematik bir vahşete dönüşmüştür. Iğdır S Tipi’nde Hogır Batu ve Antalya S Tipi’nde Burhan Barut işkenceye maruz kaldı. Sezer Alan, Sinan Kaya ve Ercan Çakar işkenceyle katledildi.

    Bu saldırılar, Anayasa’nın özel hayat hakkını ve İnfaz Kanunu’nun sağlık-hijyen hükümlerini ihlal ediyor olsa da, faşizm kendi yasalarını dahi tanımıyor; devrimci tutsakları kimliksizleştirerek onurlarını kırmayı ve halkın mücadele iradesini ezmeyi hedefliyor.

    Kuyu tipi hapishaneler: Faşizmin örgütlü mücadeleyi sindirme yöntemi

    Kuyu tipi hapishaneler, tutsakları kimliksizleştirip kapitalist düzene entegre etmeyi amaçlıyor. Devrimci tutsaklar, halkın öncüleri olarak hedef alınıyor; beton mezarlara gömülmeleri, işçi sınıfına ve ezilenlere “itaat et” mesajı veriyor. Faşizm, tutsakların iradesini kırarak halkın özgürlük umudunu yok etmeyi hedefliyor. Ancak devrimci tutsaklar, açlık grevleri ve ölüm oruçlarıyla bu stratejiyi boşa çıkarıyor; bedenlerini direniş aracı yaparak faşizmin bu projesini çökertiyorlar.

    Dayanışmayı büyütelim, tutsakların sesi olalım!

    Kuyu tipi hapishanelerdeki tecrit, insanlık suçudur; faşizmin devrimci hareketi ve halkın mücadelesini ezme girişimidir. Devrimci tutsakların direnişi, zindanlarda özgürlük mücadelesinin sürdürüldüğünü gösteriyor. TAYAD ve tutsak ailelerinin dışarıdaki eylemlerini büyütelim. Devrimci tutsakların seslerine kulak verelim; kuyu tipi hapishaneler kapatılsın, tecrit ve işkence sona ersin, tutsaklar özgür bırakılsın.

    Bu mücadele, ezilenlerin özgürlük mücadelesidir.

    18 Haziran 2025, Bern

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    Siyasetin simülasyonu ve kimliğin krizi

    24 Ekim 2025

    Avrupa için göçmenler yük mü?

    23 Ekim 2025

    Roman halkına yönelik stigmatizasyon ve kolonyal gacoluk

    23 Ekim 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Ercan Jan Aktaş

    Siyasetin simülasyonu ve kimliğin krizi

    Tuncay Yılmaz

    Avrupa için göçmenler yük mü?

    Siyasi Haber

    Roman halkına yönelik stigmatizasyon ve kolonyal gacoluk

    Kadir Akın

    Arjantin Ve Uruguay’daki Maraşlılar, Antepliler, Adanalılar

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Siyasi Haber

    İki devrimci müze soygunu: Kolombiya ve İrlanda

    Mehmet Horuş

    TBMM komisyonu, neden ekoloji örgütlerini dinlemedi?

    Ümit Akçay

    Türkiye’de ekonomik planlama neden başarısız oldu?

    Şebnem Oğuz

    Hakan Tosun cinayetinin anatomisi: Fosil faşizminin çıplak yüzü

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    Çiğli Belediyesi’nde memurlar iş bıraktı: “Toplu sözleşme hakkımıza sahip çıkıyoruz”

    24 Ekim 2025

    Tapaten işçilerine araçlı saldırı: “İnsan canına kast var”

    23 Ekim 2025

    SES İstanbul Şubeleri: “Promosyon ihalesi emekçilerin değil, bankaların çıkarına göre kurgulandı”

    23 Ekim 2025
    KADIN

    Maraş’ta erkek şiddeti: İki kadın öldürüldü, bir kadın ağır yaralı

    23 Ekim 2025

    Ercan Jan Aktaş: “Pınar Selek’siz barış olmaz”

    20 Ekim 2025

    EŞİK: “11. Yargı Paketi, ahlak bekçiliğini yasalaştırma girişimidir”

    19 Ekim 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.