Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    Cumartesi Anneleri 1067. kez Galatasaray Meydanı’nda: “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın”

    6 Eylül 2025

    Türkiye Kadın Voleybol Takımı Dünya Şampiyonası’nda finale yükseldi

    6 Eylül 2025

    KYK yurtlarına yüzde 40 zam: “Öğrenciyi müşteri gibi görüyorlar”

    6 Eylül 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Ölü Canlar: Mustafa, Vezir, Yasin ve diğerleri

      4 Eylül 2025

      Ulus-devlet: Fili tarif etmek?

      2 Eylül 2025

      90’larda diziler eleştiriyordu, bugün haberler susuyor

      30 Ağustos 2025

      Körlükler ve akılsızlıklar ülkesinde kadın olmak

      30 Ağustos 2025

      İklim politikalarında engelli hakları perspektifi: Adaletin ölçütü

      29 Ağustos 2025
    • Seçtiklerimiz

      Sürekli darbe rejiminde yeni bir gün

      4 Eylül 2025

      Eline, beline sahip çıkmayanlar itibardan olacaklar

      3 Eylül 2025

      İklim, sınıf ve kapitalosen: Yaşamın dokusunda gezegen ölçeğinde proletarya

      3 Eylül 2025

      Levant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu?

      1 Eylül 2025

      Irkçılığa dair

      31 Ağustos 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      Onur Emre Yağan: Komisyon yetersiz, yanıltıcı, çözüm açısından engelleyici potansiyeldedir

      2 Eylül 2025

      Mehmet Aytunç Altay: Faşist rejim yıkılmadan hiçbir temel mesele çözülmez

      2 Eylül 2025

      Berkay Ustabaş: Böyle barış olmaz!

      1 Eylül 2025

      Sezin Uçar: Adil ve demokratik bir barışın yolu faşizmin yıkılmasından geçiyor

      1 Eylül 2025

      Cemil Aksu: Ekolojik mücadele demokratikleşme mücadelesinin bir boyutudur

      31 Ağustos 2025
    • Dosyalar
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Yurttaşların refahı üreyerek sağlanmaz!

    Yurttaşların refahı üreyerek sağlanmaz!

    Siyasi Haber7 Haziran 2016
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Seçtiklerimiz: Hande Çayır’ın yazısı: Yurttaşların refahı üreyerek sağlanmaz!

    “Anneliği reddeden kadın eksiktir, yarımdır” dediniz.


    Ben “serilip serpilirken” de “Kollarını ört, bacaklarını açarak oturma” demişti temsilcileriniz.


    Sonra “Çay getir” dediler. Sonra da “Bu bardaklar boşaldı, bunları götür, doldur öyle getir” dediler. Küçüktüm, bunu “sevimli” bir şey sanıp güldüler. “Hanım kızım” diyerek süslediler meşrulaştırmak için hatta.


    Sonra evlenince “Soyadını değiştireceksin, adını, alışkanlığını bize ver, çünkü artık bizim malımızsın, seni şöyle güzelce bir damgalayalım” dediler. Hem de bunu -en tehlikeli araçla- “gönüllülükle” yaptırdılar.


    “İşe gitme, çocuk doğur, onlara bak, ev içine hapsol, yurt dışına zaten çıkma, yeni dünyalar aman ha keşfetme, yemek kokuları arasında defalarca aynı çekmeceleri yerleştir, çürü, oracıkta ölüver” de diyen oldu.  


    Bu sırada, memelerimiz büyük diye kambur durduk; çünkü laf attınız! Taksiye bindik, trafikte durunca mastürbasyon yaptınız aynadan yüzümüze baka baka; ve şortumuz kısa diye bizi suçladınız. Sonra da “Bacım, yanlış anladın” deyip tecavüz ettiniz!


    Bizi, ihtiyaçlarınızı gidermek için kullanabileceğiniz “nesneler” olarak gördünüz.


    Ne yapmamız gerektiğini söyleyip durdunuz!


    Bırakın iş dünyasında başarılı olan kadının anne olmayınca eksik bulunmasını, hiçbir insan yap(a)madığı bir şey yüzünden eksik değildir.


    Biz olduğumuz gibi tamız. Çocuklu ya da çocuksuz, kocalı ya da kocasız.


    İnsanlar olarak, hayvanlar olarak, doğa olarak iyiyiz biz.


    Peki ya siz iyi misiniz?


    Böyle laflar üfürdüğünüz için kullandığınız “eksiklik” kelimesini size ayrıca iade ediyorum.


    Doğurun. Üreyin. Sonra o yavrulara bakmaktan başınızı kaldıramayın. Helak olun. Üç kuruşu bir araya getirebilirseniz haftasonu ancak bir pikniğe gidebilin. Ufkunuz açılmasın. Dört duvar arasında yeni bir nesil üretin. Onlar da üreyip diğerlerini yetiştirsin. Bu döngü sürsün. Böylece, insanlar üremekle meşgul olsun; size hesap soran olmasın!


    Eşcinsellere de zaten, tam da bu yüzden, üreme fetişinizi durdurdukları için düşman değil misiniz?


    Bu arada bizim kuşağın anneleri çıldırdı; bundan haberiniz var mı?


    Sürekli saçlarını süpürge etmekten, kocalarının rezaletini göğüslemekten bitkin düştüler ve şu an aynı şeyleri anlatıp duruyorlar. Tozsuz sehpaların tozunu alıyorlar. Temiz perdeleri yıkayıp durulayıp yeniden asıyorlar. Ve o veletler büyüdüğünde, evden uçtuklarında ne halt edeceklerini bilemiyorlar. Nasıldır o bağımlılığın verdiği zarar, hem de tüm aileye, siz bunu bilir misiniz?


    Öylesine hastalıklı, öylesine kokuşmuş bu düzeni korumak için üremeyi savunmanıza şaşırmıyorum; ama biliyor musunuz, bizim kuşak anneler, yorgun düştükten sonra bile bize öyle iyi örnek oldular ki, “Kızım benim yaşadıklarımı yaşamasın, okusun, ayakları üzerinde dursun, parasını kazansın, kocası işkence yaparsa kaçıp gidecek özgüveni, az da olsa kendisinin olan geliri olsun” diye helak oldular. Çözüm yine sizden gelmedi!


    Siz, istediğiniz kadar bizim özgüvenimizi yerle bir etmeye çalışın, bizi evin içine tıkmaya çalışın, size ve çocuklarınıza hizmetkâr addedin; biz kendi hayatlarımıza sahip çıkmayı seçiyoruz!


    Bu arada, söylediğiniz gibi, zarif, estetik, süs bebeği değiliz. Kanlı canlı insanız. Bazen pis bazen pamuğuz. Yaşıyoruz çünkü. Hayatın içindeyiz. Aktifiz. Yaşamak bunu gerektirir. Çamurlara da girip çıkmayı gerektirir.


    Biz erkekleri, öyle demişsiniz, hasım ya da rakip görmüyoruz. Heteroseksüel kadınlar için diyeyim, erkekleri, hayatı birlikte göğüsleyeceğimiz dostlarımız olarak görüyoruz. Onlarla birlikte gülelim, iyi olalım, istiyoruz. Dünyamızı bebek bezinden öteye de taşıyalım, istiyoruz.


    Sorarım size, anne olmamızla neden bu kadar ilgilisiniz? Çocukları çimenlere salarsak orada hop diye büyürler mi sanıyorsunuz? Sonra da bol bol askerleriniz olur, değil mi? Seçmece üçer beşer alır, dilediğiniz yere gönderirsiniz; ölürler ve sonra da ateş düştüğü yeri yakar, öyle değil mi?


    İnsan hayatı bu.


    Ve en ucuz mutluluk ev içine tıkılı insan mutluluğu, değil mi? Böylece yaptıklarınızı sorgulayacak aklı selim kalmayacak etrafta, değil mi? En az üç olduğunu varsayarak, bebek pışpışlamaktan yorgun düşmüş insanlar, Allah aşkına neye itiraz edebilir? Yaptığınız hangi uygunsuzlukları eleştirmek için kendinde güç bulabilir? Ayrıca, “Aman yavrularım annesiz, babasız büyümesin” diye iyice pasifleşmez mi? İstisnalar elbette vardır; ama bu sistem buna hizmet ediyor. Ülkemizin güzelim insanlarına, layık gördüğünüz yaşam standardı bu mudur? Üniversite mezunlarının bile neredeyse asgari ücretle çalışıp dört kişi bir göz evde yaşadığı bu topraklarda, hatırlatırım, yurttaşların refahını düşünmek üremekten geçmiyor! Peki o zaman, üstünüze düşeni yapmaya ne dersiniz?


    Bu arada teknololojik imkânlar da, söylediğiniz üzere, elverişli değil. Şirketlerin hiç birinde doğru düzgün kreş bile yok! Duydunuz mu? Genelleme yapmadan, eveleyip gevelemeden net bir şekilde şirketlerde olmayan kreşlerden bahsederek mesela, iletişim kurmaya başlayabilir misiniz?


    Çalışmayan kadın, kocasının eline bakar; ve bundan kötüsü yoktur. Her para isteyişinde boynunu büker. Kim olsa öyle yapmaz mı? Çocukları, o anneyi, öyle görür ve büyür. Sonra da süklüm püklüm bir toplum oluruz; işte tam da böyle.


    Bütün bunları, “Fedakâr Türk anası, kutsal tacımızdır” başlığı altında, şöyle bir sırt sıvazlayıp yapmıyor musunuz bir de! Düşünsenize, biri size ömür boyu “kutsal” diyecek, siz de gülümseyeceksiniz; ve karşılığında bütün bir ömür gidecek elden! Ayda iki gram bisküvi yardımı yapıyorsunuz; ve size kötü bir haberim var, o “destek” ile sağlam bireyler yetiştiremeyiz korkarım!


    Not 1: “Gündem değiştirmek için ortaya bu meseleleri attılar, tav olmayın” tartışmacılarına sözüm var: Kadın bedeni üzerinden yapılan siyaset -gündem değişikliğine neden olsa da- acıdır, önemlidir, ciddiye alınması gerekir. Ayrıca bu da gündemdir! Hayatımızı ilk elden etkiliyor çünkü, anlıyor musunuz? Kürtaja giden kadının, yasaklar olduğu için, kötü koşullardaki uygulamalar yüzünden masadan kalkamadığı oluyor.“Anneliği reddeden kadın eksiktir, yarımdır” dediniz.


    Ben “serilip serpilirken” de “Kollarını ört, bacaklarını açarak oturma” demişti temsilcileriniz.


    Sonra “Çay getir” dediler. Sonra da “Bu bardaklar boşaldı, bunları götür, doldur öyle getir” dediler. Küçüktüm, bunu “sevimli” bir şey sanıp güldüler. “Hanım kızım” diyerek süslediler meşrulaştırmak için hatta.


    Sonra evlenince “Soyadını değiştireceksin, adını, alışkanlığını bize ver, çünkü artık bizim malımızsın, seni şöyle güzelce bir damgalayalım” dediler. Hem de bunu -en tehlikeli araçla- “gönüllülükle” yaptırdılar.


    “İşe gitme, çocuk doğur, onlara bak, ev içine hapsol, yurt dışına zaten çıkma, yeni dünyalar aman ha keşfetme, yemek kokuları arasında defalarca aynı çekmeceleri yerleştir, çürü, oracıkta ölüver” de diyen oldu.  


    Bu sırada, memelerimiz büyük diye kambur durduk; çünkü laf attınız! Taksiye bindik, trafikte durunca mastürbasyon yaptınız aynadan yüzümüze baka baka; ve şortumuz kısa diye bizi suçladınız. Sonra da “Bacım, yanlış anladın” deyip tecavüz ettiniz!


    Bizi, ihtiyaçlarınızı gidermek için kullanabileceğiniz “nesneler” olarak gördünüz.


    Ne yapmamız gerektiğini söyleyip durdunuz!


    Bırakın iş dünyasında başarılı olan kadının anne olmayınca eksik bulunmasını, hiçbir insan yap(a)madığı bir şey yüzünden eksik değildir.


    Biz olduğumuz gibi tamız. Çocuklu ya da çocuksuz, kocalı ya da kocasız.


    İnsanlar olarak, hayvanlar olarak, doğa olarak iyiyiz biz.


    Peki ya siz iyi misiniz?


    Böyle laflar üfürdüğünüz için kullandığınız “eksiklik” kelimesini size ayrıca iade ediyorum.


    Doğurun. Üreyin. Sonra o yavrulara bakmaktan başınızı kaldıramayın. Helak olun. Üç kuruşu bir araya getirebilirseniz haftasonu ancak bir pikniğe gidebilin. Ufkunuz açılmasın. Dört duvar arasında yeni bir nesil üretin. Onlar da üreyip diğerlerini yetiştirsin. Bu döngü sürsün. Böylece, insanlar üremekle meşgul olsun; size hesap soran olmasın!


    Eşcinsellere de zaten, tam da bu yüzden, üreme fetişinizi durdurdukları için düşman değil misiniz?


    Bu arada bizim kuşağın anneleri çıldırdı; bundan haberiniz var mı?


    Sürekli saçlarını süpürge etmekten, kocalarının rezaletini göğüslemekten bitkin düştüler ve şu an aynı şeyleri anlatıp duruyorlar. Tozsuz sehpaların tozunu alıyorlar. Temiz perdeleri yıkayıp durulayıp yeniden asıyorlar. Ve o veletler büyüdüğünde, evden uçtuklarında ne halt edeceklerini bilemiyorlar. Nasıldır o bağımlılığın verdiği zarar, hem de tüm aileye, siz bunu bilir misiniz?


    Öylesine hastalıklı, öylesine kokuşmuş bu düzeni korumak için üremeyi savunmanıza şaşırmıyorum; ama biliyor musunuz, bizim kuşak anneler, yorgun düştükten sonra bile bize öyle iyi örnek oldular ki, “Kızım benim yaşadıklarımı yaşamasın, okusun, ayakları üzerinde dursun, parasını kazansın, kocası işkence yaparsa kaçıp gidecek özgüveni, az da olsa kendisinin olan geliri olsun” diye helak oldular. Çözüm yine sizden gelmedi!


    Siz, istediğiniz kadar bizim özgüvenimizi yerle bir etmeye çalışın, bizi evin içine tıkmaya çalışın, size ve çocuklarınıza hizmetkâr addedin; biz kendi hayatlarımıza sahip çıkmayı seçiyoruz!


    Bu arada, söylediğiniz gibi, zarif, estetik, süs bebeği değiliz. Kanlı canlı insanız. Bazen pis bazen pamuğuz. Yaşıyoruz çünkü. Hayatın içindeyiz. Aktifiz. Yaşamak bunu gerektirir. Çamurlara da girip çıkmayı gerektirir.


    Biz erkekleri, öyle demişsiniz, hasım ya da rakip görmüyoruz. Heteroseksüel kadınlar için diyeyim, erkekleri, hayatı birlikte göğüsleyeceğimiz dostlarımız olarak görüyoruz. Onlarla birlikte gülelim, iyi olalım, istiyoruz. Dünyamızı bebek bezinden öteye de taşıyalım, istiyoruz.


    Sorarım size, anne olmamızla neden bu kadar ilgilisiniz? Çocukları çimenlere salarsak orada hop diye büyürler mi sanıyorsunuz? Sonra da bol bol askerleriniz olur, değil mi? Seçmece üçer beşer alır, dilediğiniz yere gönderirsiniz; ölürler ve sonra da ateş düştüğü yeri yakar, öyle değil mi?


    İnsan hayatı bu.


    Ve en ucuz mutluluk ev içine tıkılı insan mutluluğu, değil mi? Böylece yaptıklarınızı sorgulayacak aklı selim kalmayacak etrafta, değil mi? En az üç olduğunu varsayarak, bebek pışpışlamaktan yorgun düşmüş insanlar, Allah aşkına neye itiraz edebilir? Yaptığınız hangi uygunsuzlukları eleştirmek için kendinde güç bulabilir? Ayrıca, “Aman yavrularım annesiz, babasız büyümesin” diye iyice pasifleşmez mi? İstisnalar elbette vardır; ama bu sistem buna hizmet ediyor. Ülkemizin güzelim insanlarına, layık gördüğünüz yaşam standardı bu mudur? Üniversite mezunlarının bile neredeyse asgari ücretle çalışıp dört kişi bir göz evde yaşadığı bu topraklarda, hatırlatırım, yurttaşların refahını düşünmek üremekten geçmiyor! Peki o zaman, üstünüze düşeni yapmaya ne dersiniz?


    Bu arada teknololojik imkânlar da, söylediğiniz üzere, elverişli değil. Şirketlerin hiç birinde doğru düzgün kreş bile yok! Duydunuz mu? Genelleme yapmadan, eveleyip gevelemeden net bir şekilde şirketlerde olmayan kreşlerden bahsederek mesela, iletişim kurmaya başlayabilir misiniz?


    Çalışmayan kadın, kocasının eline bakar; ve bundan kötüsü yoktur. Her para isteyişinde boynunu büker. Kim olsa öyle yapmaz mı? Çocukları, o anneyi, öyle görür ve büyür. Sonra da süklüm püklüm bir toplum oluruz; işte tam da böyle.


    Bütün bunları, “Fedakâr Türk anası, kutsal tacımızdır” başlığı altında, şöyle bir sırt sıvazlayıp yapmıyor musunuz bir de! Düşünsenize, biri size ömür boyu “kutsal” diyecek, siz de gülümseyeceksiniz; ve karşılığında bütün bir ömür gidecek elden! Ayda iki gram bisküvi yardımı yapıyorsunuz; ve size kötü bir haberim var, o “destek” ile sağlam bireyler yetiştiremeyiz korkarım!


    (Hande Çayır'ın bu yazısı 7 haziran tarihinde T24'de yayınlanmıştır.)

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    Sürekli darbe rejiminde yeni bir gün

    4 Eylül 2025

    Eline, beline sahip çıkmayanlar itibardan olacaklar

    3 Eylül 2025

    İklim, sınıf ve kapitalosen: Yaşamın dokusunda gezegen ölçeğinde proletarya

    3 Eylül 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Ercüment Akdeniz

    Ölü Canlar: Mustafa, Vezir, Yasin ve diğerleri

    Mehmet Ali Ayan

    Ulus-devlet: Fili tarif etmek?

    Mehmet Murat Yıldırım

    90’larda diziler eleştiriyordu, bugün haberler susuyor

    Mine Söğüt

    Körlükler ve akılsızlıklar ülkesinde kadın olmak

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Ertuğrul Kürkçü

    Sürekli darbe rejiminde yeni bir gün

    Gülfer Akkaya

    Eline, beline sahip çıkmayanlar itibardan olacaklar

    Jason Moore

    İklim, sınıf ve kapitalosen: Yaşamın dokusunda gezegen ölçeğinde proletarya

    Fehim Taştekin

    Levant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu?

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    Mobbingin böylesi: Kayyım yönetimindeki Batman Belediyesi sosyoloğu temizlik işçisi yaptı

    5 Eylül 2025

    AKP’li Çerçioğlu’ndan, CHP’li personellere istifa dayatması ve mobbing

    3 Eylül 2025

    KESK’ten KHK tepkisi: “Hukuksuz ihraçlara son verin”

    3 Eylül 2025
    KADIN

    Ağustos ayında 28 kadın katledildi, 25 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti

    6 Eylül 2025

    Eline, beline sahip çıkmayanlar itibardan olacaklar

    3 Eylül 2025

    Temmuz ayında en az 28 kadın katledildi: Şiddet yayılıyor, sessizlik büyüyor

    6 Ağustos 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.