Güney Suriye’de 400 bin nüfuslu Süveyda ilinin Dürzi halk temsilcileri bir bildiri yayımlayarak Suriye’den ayrılmayı ve İsrail egemenliğine girmeyi kabul etmeyeceklerini açıkladılar. Süveyda nüfusunun yüzde 90’ı Dürzi topluluğuna mensup.
Bazı siyonist propaganda araçları geçtiğimiz Cuma akşamı Cebel el-Şeyh bölgesindeki altı Dürzi köyünün toplanarak, cihatçıların Dürzi bölgesine ulaşmasını engellemek amacıyla, işgal altındaki Golan bölgesine katılma kararı aldıklarını ve İsrail yönetimi altında yaşamak istediklerini duyurmuştu.
Şam’da cihatçıların iktidarı ele geçirmesinden sonra Suriye’de yaşayan ve toplam nüfusu 700 bin civarında olan Dürzi toluluğunun, tıpkı Aleviler, Hristiyanlar ve diğer azınlıklar gibi, kendi varlığı için kaygı duyması sebepsiz değil. 2015 Yılında İdlib vilayetinin Kalp Loze yöresinde 20’den fazla Dürzi katledilmiş, 2018’de ise Süveyda kentine İŞİD bağlantılı bir grup tarafından yapılan saldırıda çoğu sivil olan 300 küsur kişi öldürülmüş, 40’tan fazla Dürzi de kaçırılmıştı.
Bununla birlikte Dürziler, daha ziyade savunma amacıyla çeşitli milis grupları oluştursalar da, çatışmalarda genellikle tarafsız kaldılar. 2020 ve 2022 yıllarında yolsuzluğu ve kötüleşen yaşam şartlarını protesto etmek için Süveyda’da Esad yönetimine karşı gösteriler de yapıldı. Fakat Dürzi çoğunluğu öteden beri kendilerini Suriyeli sayıyor ve Siyonist egemenliği altına girmeyi reddediyor. İsrail, 1981 sonunda Golan tepelerinin bir bölümünü ilhak ettikten sonra yöre halkına vatandaşlık önermiş, fakat bu teklife pek yüz veren olmamıştı.
“Sultan Paşa El-Atraş’ın torunları” imzasını taşıyan Süveyda bildirisi de, 20. yüzyıldaki en önemli Dürzi lideri, aynı zamanda bir seküler Arap milliyetçisi, anti-Siyonist ve Suriye milli kahramanı olan Sultan el-Atraş’ın adına ve mücadelesine yaptığı vurgularla, Siyonizmin Dürzi topluluğunu kendi saflarına katmaya yönelik propaganda ve girişimlerine açıkça set çekiyor.
Siyasi Haber’e de iletilen ve “El-Qurayya’dan [el-Atraş ailesinin köyü-SH]; 1925-1937 Büyük Suriye Devrimi’nin Başkomutanı Sultan Paşa el-Atraş’ın misafirhanesinden; sevgili Suriye’ye tam bağımsızlık getiren bu devrimin ilkelerinin rehberliğinde, onun başkomutanının Çiftlik Muharebesi’nde Fransa’nın Büyük Ordu’sunu bozguna uğrattıktan sonra, 23 Ağustos 1925’te silahlı olarak yaptığı ünlü açıklamasındaki gibi…” diyle başlayan bildiride “İlk hedef Suriye’yi kıyıda ve içte birleştirmek, ikinci hedef ise Sultan el-Atraş’ın bize korunmasını tavsiye ettiği bağımsızlığı kazanmak” olarak belirleniyor. “O, ayrıca, düşmanların komplolarını püskürtmenin yolu olarak milli birliği korumamızı da tavsiye etti” deniyor ve birçok dine mensup isyancının yer aldığı bir devrime önderlik ederken Sultan el-Atraş’ın birçok kez telaffuz ettiği sözler tekrarlanıyor: “Büyük Suriye Devrimi’nin sloganına olan inancımızla: “Din Allah içindir, vatan herkes içindir.”
Ardından “Suriye’deki zor koşullar” sıralanıyor, Dürzilerin Siyonizme, işgale ve “yabancı güçlere” karşı tutumu ilan ediliyor:
“Siyonistlerin Suriye’ye yönelik saldırısını, aziz cumhuriyetimizin topraklarına sızmasını, Güney Suriye’deki bazı bölgeleri işgal etmesini, halkımızın, ordumuzun ve altyapımızın kabiliyetlerini yok etmesini güçlü bir şekilde ve açıkça kınadığımızı ifade ediyoruz. Hahamlarını ve sivillerini sokarak buraya yerleşmeyi planlıyorlar. Suriye’nin, topraklarının ve halkının birliğine mutlak vurgu yapıyoruz. Yeni Sykes-Picot ile parçalanmayı ve parçalamaya yönelik her türlü girişimi, tıpkı Sultan Paşa el-Atraş ve arkadaşları gibi, bütünüyle reddediyoruz. İlk Sykes-Picot’yu reddettik. Muhterem Beni Ma’ruf’un da yaptığı gibi, Kuzey Arap Dağı’nın (Cebel el-Druz) – ki zamanında Fransa’nın bağımsızlık teklifi El Atraş tarafından reddedilmişti-SH) veya Suriye toprağının neresinde bulunursa bulunsun herhangi bir kısmının sevgili Suriye’den ayrılmasını kabul etmeyeceğimizi beyan ederiz. Bizim amacımız işgal altındakileri, hala işgal altındaki Suriye Golanı’nın her santimetrekaresini kurtarmaktır. Tüm yabancı güçlerin ülkeyi terk etmesini sağlamak, Suriye topraklarının kurtarılmasına katkıda bulunmak temel amacımızdır.”
Süveyda bildirisinin son iki paragrafında ise yeni Suriye yönetiminin hangi temeller üzerinde, hangi ilkelere dayalı olarak kurulması gerektiğine ilişkin görüşler dile getiriliyor: “Din, mezhep, etnisite ayrımı olmaksızın tüm Suriyeliler için hak ve görevlerin eşit olduğu modern Suriye devletini, vatandaşlık devletini inşa etmenin bir yolu olarak, BM’nin 2254 sayılı kararı temelinde, Suriyeliler arasında kapsamlı bir ulusal diyaloğun benimsenmesinin gerekliliği” vurgulaniyor, “Tüm Suriyeliler tarafından seçilecek bir kurucu meclis tarafından kararlaştırılan modern bir anayasa temelinde, etnik, ideolojik veya ırkçı ayrımcılıktan uzak, tüm inançlara karşı tarafsız bir devlet sistemi” talep ediliyor ve, aksi halde, “vatandaşlık esasına dayanmayan, ülkede yeni diktatörlüğün pekiştirilmesine ve karar alma sürecinin tekelleştirilmesine yönelik her türlü girişimi püskürtecek gerçek muhalefetimiz var olacaktır” deniyor.
Nihayet, “Suriye düşmanlarının komplolarını püskürtmek, işgalcileri kovmak ve ülke topraklarını özgürleştirmek için gerçek bir ulusal birliği sağlamak” temel hedef olarak ilan ediliyor ve, “Sultan Paşa El-Atraş’ın torunları” , tüm Suriye vatandaşlarına, “özgür ve bağımsız bir devlet olan Suriye’yi işgalcilere karşı yaşatınız ki, bir kez daha rönesans ateşini yakarak Levant’taki toprakların kurtuluşunu sağlayalım..” diye çağrıda bulunuyor.