DEM Parti, DBP, Devrimci Parti, ESP, EHP, SMF, TİP, TÖP, SODAP, SYKP ve Yeşil Sol’un birlikte düzenlediği “Ekmeğimiz İçin Buluşuyoruz” mitingi 30 Kasım Pazar günü Sancaktepe Demokrasi Caddesi’nde yapıldı.
Asgari ücret ve emekli aylıklarının insanca yaşanacak düzeye çıkarılması, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması ve “bütçeden hakkımız olanı almak” taleplerinin öne çıkarıldığı miting, DEM Parti, Emekçi Hareket Partisi, Sosyalist Meclisler Federasyonu, Türkiye İşçi Partisi, Toplumsal Özgürlük Partisi, SYKP ve Yeşil Sol Parti ile direnişteki Özel Okmeydanı Hastanesi ve Şişli Belediyesi emekçileri adına yapılan konuşmalardan sonra Kürtçe şarkılar eşliğinde halaylar çekildi.
Sezai Temelli: “Emekçilerinin ürettiği zenginliğe el koyanlardan hakkımızı istiyoruz”
DEM Parti TBMM Grup Başkan Vekili Sezai Temelli, miting konuşmasında emekçilerin ürettiği zenginliğin vergi indirimleriyle, faiz ödemeleriyle sermayeye aktarıldığını, bütçenin onlarca yıldır savaşa ve sermayeye gittiğini anlattı ve “Bize ait olanı gasp etmiş olanlardan, ülkenin emekçilerinin ürettiği zenginliğe el koyanlardan hakkımızı istiyoruz” dedi. Bütçenin yarısının onlarca yıldır olduğu gibi ya savaşa ya sermayeye gittiğini anlatan Temelli “İmralı’ya da gideceğiz, bu ülkeye barışı da getireceğiz. Kimseden af istemiyoruz. Adalet istiyoruz. Ekmek için adalet istiyoruz” dedi.
Hakan Öztürk: “Beceremiyorsunuz, bırakın!”
Anayasanın başında belirtilen laik, demokratik, sosyal devlet ilkelerinden hiçbirinin uygulanmadığını anlatan Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk ihtiyaca ve milli gelire göre belirlenecek asgari ücretin enflasyon oranında artırılmasını istedi. “Madem ki doğru dürüst ücret yok, madem ki iş yok, madem ki ekmek yok, refah yok, eğitim yok, madem ki demokrasi yok, Kürt halkına barış yok, madem ki laiklik yok, madem ki kadınlara yaşam hakkı yok, o zaman bu işi beceremiyorsunuz demektir” sözleriyle iktidara seslenen Öztürk, “Bu işi yapamıyorsanız o iktidar koltuğunu bırakacaksınız, işi ehline teslim edeceksiniz. İşçilerin, emekçilerin, Türklerin, Kürtlerin, Alevilerin, Sünnilerin, kadınların, gençlerin ve gökkuşağının iktidarına devredeceksiniz” dedi.
Mahir Gürz: “Devrimcilerin olmadığı yerde çürüme vardır”
Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) Dönem Sözcüsü Mahir Gürz iktidarın kirli siyasetiyle emekçilere, yoksullara, halklara savaş açmış durumda olduğunu, bunun bilinciyle dayanışmanın büyütülmesi gerektiğini söyledi. “Devrimcilerin olmadığı yerde çürüme vardır” diyen Gürz, halkların geleceği için yan yana gelerek birlikte mücadele etme çağrısı yaptı.
Yılmaz Yücel: “Herkes barış yolunun açılmasına katkı vermeli”
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) adına konuşan Yılmaz Yücel, sözlerine “Ruh haliniz nasıl? Okula çocuklarınızı nasıl gönderiyorsunuz? Kredi kartlarınızı nasıl ödüyorsunuz? Akşam rahat uyuyabiliyor musunuz?” sorularıyla başladı. Hiçbirimizin psikolojisinin iyi olmadığını, ekmeğimizin küçülmesinden dolayı kötü olduğumuzu anlatan Yücel, sorunun asgari ücretle, emekli aylığıyla olduğu kadar barış, adalet ve demokrasi mücadeleleriyle de ilişkisi olduğuna dikkat çekti.
Yücel, Erdoğan’ın artık kadınlara üç çocuk yapma çağrısını dörde çıkardığını hatırlatarak “Üç çocuğa sen mi baktın? Dördüncü çocuğa sen mi bakacaksın? Bu çocukların bugün Sancaktepe/Sarıgazi dâhil on bin liraya işyerlerine molotof attığını biliyor musun? On bin liraya cinayet işlediğini biliyor musun?” diye sordu. Yücel tüm çocuklar için 18 yaşına kadar yurttaşlık geliri talebini dile getirdikten sonra ekmek meselesinin barışla ilişkisini vurguladı ve “Umut hakkı tanınmadıkça ekmeğimiz büyümeyecek” diyerek herkesi hiçbir tereddüde kapılmadan barış yolunun, İmralı kapılarının açılması için katkı vermeye çağırdı. Kapıların tüm siyasi tutsaklar için açılması, Selahattin Demirtaş’ın, Can Atalay’ın da özgür olması, Silivri’ye kapatılanların dışarıda olması gerektiğini söyleyen Yücel, toplu sözleşme görüşmelerinin emekçilere kapalı yürütüldüğüne, sözünü söyleyenin hapse tıkıldığına değinerek “demokrasi yokken ekmeğin küçük kalması sürecek” dedi.
Didem Göçer: “Çocuklarımız okula aç giderken huzur içinde yaşayamayacaksınız”
Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Didem Göçer, Meclis’te görüşülmekte olan 2026 bütçesinin de sermayenin ve uluslararası tekellerin çıkarları gözetilerek hazırlandığını, tam anlamıyla emekçileri, kadınları, gençleri yok sayan, lgbti+’lara savaş açan, khk’lıları açlığa mahkûm eden, bir avuç sermayedarın kâr ve rantı uğruna işçilerin sömürülmesini derinleştiren, yeraltı ve yerüstü varlıklarını yok edecek bir doğayı yağmalama bütçesi olduğunu söyledi.
“Biz milyonlarız. Bizi yok sayarak yaptığınız bütçeye karşı direneceğiz. Bizim çocuklarımız okula aç giderken bir avuç yandaş sermaye ile huzur içinde oturamayacaksınız. Çocuklarımızı zehirleyip hastane sıralarına mahkûm edemeyeceksiniz. Sularımızı kirletip temiz suya muhtaç hale getiremeyeceksiniz. Toprağımıza el koyup bizi göçe zorlayamayacaksınız” diyen Göçer, çalışanların yarısından çoğunun asgari ücretle yaşadığını hatırlatarak, emekçilere söz hakkı tanınmadan belirlenen asgari ücretin sefalet ücreti düzeyinde olduğuna dikkat çekti ve bütçenin savaş, rant ve doğa talanı hesaplarından çıkarılıp eğitim, sağlık ve insan onuruna yaraşır bir asgari ücret hesabına dayandırılmasını talep etti.
Juliana Gözen: “İşçi sınıfı ve ezilenler bugün yurttaşlıktan kovuluyor”
Toplumsal Özgürlük Partisi Dönem Sözcüsü Juliana Gözen, Sancaktepe’nin bir tarafta dev konut, yapı –Sur Yapı, metrolar- projeleri, diğer tarafta sofrasına ekmek koymakta zorlanan emekçileriyle İstanbul’un en hızlı büyüyen ilçesi olduğunu hatırlatarak “Ülkenin hakikati burada. Memleketin dört bir yanında bütün işçi sınıfı, bütün ezilenler bugün yurttaşlıktan kovuluyor. Tek tek bütün hakları gasp edilmeye çalışılıyor. Her gün çalışıyoruz, daha fazla çalışıyoruz, daha fazla yoksullaşıyoruz, daha fazla borçlanıyoruz. Biz yoksullaştıkça onlar kazanmaya devam ediyor” dedi.
Gözen Meclis’teki bütçe görüşmelerinde konuşulanın ekmeğimiz ve geleceğimiz olduğunu, ama o bütçenin işçilerin, emekçilerin değil patronların, iktidarın bekasının, savaşın bütçesi olduğunu belirtti.
2,9 trilyonluk bütçe açığını kapatmak için sermayenin vergi teşviklerine, Kamu–Özel İşbirlikleriyle sermayeye aktarılan milyonlara, savaş ve iç güvenlik bütçesine dokunulmadığına dikkat çeken Gözen, anlatılan “Büyük Türkiye” masalının arkasındaki iş cinayetlerini örnekleyerek;
“Biz birleşmedikçe daha fazlasını yapmaya, hayatımızı, haklarımızı gasp etmeye, ekmeğimizi küçültmeye cüret edecekler. Bu meydanlarda olduğu gibi mahallelerde, sokaklarda, fabrikalarda, derneklerimizde, sendikalarımızda yan yana geleceğiz, birleşeceğiz ve sermayenin, iktidarın saldırılarına karşı mücadele edeceğiz. Uzaktan ‘ne olacak acaba?’ demeden, beklemeden, safları sıklaştırarak insanca, onurlu bir yaşam için, demokratik cumhuriyet için mücadele etme zamanı” dedi.
Erkan Baş: “Meclis’in bütçe yapma yetkisi Saray tarafından gasp edilmiştir”
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “O dolar milyonerleri hepimizin boğazındaki ekmeği çalarak dolar milyoneri oluyorlar. O yüzden onların bir sarayı var, bizim de sokaklarımız var. Birleşen yumruklarımız, mücadele azmimiz, kararlılığımız, inadımız var“ dedi.
Erkan Baş Saray’ın halısını değiştirmek, perdelerini ütülemek için harcanan parayı emekliye verseler, hepimizin insan gibi yaşayacağımızı, bütçenin yüzde bir buçuğunu çocuklar için ayırsalar yeterli olacağın söyledi. “Patronları nasıl daha zengin edeceklerini tartışıyorlar. TBMM’de bunu bize onaylatmaya çalışıyorlar” diyen Baş, Meclis’in bütçe yapma yetkisinin elinden alınmış olmasına dikkat çekti: “Bu Meclis’in bir üyesi olarak söylüyorum. Bugün Türkiye’de Meclis’in bütçe yapma hakkı, olanağı, imkânı, yetkisi, tasarrufu yoktur, Saray tarafından gasp edilmiştir. Bugün bize düşen sokaklara çıkmak, meydanları doldurmak, halkın sesini duyurmaktır. Son sözü direnen halklar ve bizler söyleyeceğiz”
