1 Haziran 1971’de İstanbul Maltepe’de Mahir Çayan’la birlikte kuşatıldıkları evde katledilen Türkiye devrimci hareketinin önderlerinden Hüseyin Cevahir’in katledilişinin 51’inci yılı.
Geçtiğimiz yıl Mustafa Kemal Kaçaroğlu ile yaptığımız söyleşiyi yeniden yayınlıyoruz.
Kaçaroğlu ile Hüseyin Cevahir’i ve THKP-C’nin kuruluşunun öncesine denk gelen dönemi ve 1971 direnişçilerini konuştuk.
Mustafa Kemal Kaçaroğlu’nun anlatımlardan öne çıkan bazı bölümler şöyle:
“31 Mayıs’ta Sinan Cemgillerin Nurhak’ta ve 1 Haziran’da Hüseyin Cevahir’in İstanbul Maltepe’de katledilmelerini hapishanede karşıladık. Bu bizim için oldukça acı ve hüzün verici bir şeydi. Birkaç yıl içine sığan mücadele arkadaşlarımızı, yoldaşlıklarımızı ve adeta yüreğimizin birer parçalarını alıp götürmeleri, hele hapishanede olmak, bir şey yapamamak bizlere çok acı ve hüzün verdi…
71 direnişçilerini Marks’ın komünarlar için söylediği gibi göğü fethetmeye çıkan kahramanlar olarak nitelendiriyorum. Onlar Türkiye devrimi hareketinde bir çığır açtılar, yol ayrımı yarattılar. Reformizmin egemenliğine son verdiler. Ve işçi sınıfının sağındaki güçlerden medet umma anlayışına karşı kendi öz gücüne dayanan bir devrim anlayışını hayata soktular, biz miras bıraktılar…
Neler bıraktı bize 71 direnişçilerin mücadelesi, Cevahirlerin, Mahirlerin mücadelesi? Kızıldere biliyorsunuz yoldaşlarını idam sehpasından kurtarmak için yapılan bir eylem sonucu yaşanmıştı. Mahirler Denizlerin idamlarını engellemek için ABD’li teknisyenleri kaçırmışlardı. Çok büyük bir dayanışma eylemi. Bu eylem aynı zamanda o dönemde sosyalist hareketin birliğine de işaret fişeği olan bir eylem olarak görülmeli. O günden bugüne bir dayanışma, ölümüne bir yol arkadaşlığı, ölümüne bir yoldaşlık ilişkisi ortaya koyuyor bu eylem…
Nitekim Denizler de idam sehpasında cellatlarına aman vermeden sehpaya kendileri vururken, “Yaşasın Marksizm Leninizm. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği” diyerek o günden Kürt hareketiyle olan ilişkiyi, enternasyonalizmi işaret eden bir tutum sergileyerek yiğitçe ölüme gidiyorlar…”