Hüseyin Ali yazdı: Kürtlere kültürel soykırım saldırısı tırmandırılıyor
AKP hükümeti tam soykırımcı sömürgeci zihniyetle hareket ediyor. Tüm saldırıları ve uygulamaları bu amaçlıdır. Kürt halkını zapturapt altına almak için sadece dağları değil, şehirleri de karakollarla kuşatacaklar. Başbakan ve AKP yetkilileri son zamanlarda mahallelerde karakolları arttıracaklarını, asayişi tam sağlayacaklarını söylüyorlar. Bu tabii ki Kürtlere yaklaşımdır. Kürtler kültürel soykırımcı sömürgeciliğe karşı suç işleyecek, isyan edecek bir toplum olarak görülüyor. Çünkü Kürt halkına yönelik bir yok etme, imha etme, toplum olarak varlığını ortadan kaldırma politikası yürüttüklerini ve Kürtlerin bunu kabul etmeyeceğini çok iyi biliyorlar. Bu nedenle dağa taşa karakol yaptıkları yetmiyormuş gibi, şimdi de şehirleri ve mahalleleri karakolla doldurma projesini devreye koyuyorlar.
Terörle mücadele master planı dedikleri, Kürt halkını ezme, sindirme, ortadan kaldırma projesidir. Yani ilk önce çökertme, sonra ise varlığını ortadan kaldırma! Kürtler özerklik istiyorsa buna her mahalleye ve sokağa karakol yaparak cevap verme! Kürtler anadilde eğitim diyorsa buna asimilasyon ve kültürel soykırımı hızlandırma projeleriyle cevap verme! Şu anda izlenen politika budur. Kürtler buna boyun eğer mi, bu ayrı bir konu, ama AKP hükümeti şimdi böyle bir planlamayla hareket etmektedir.
AKP hükümeti yıllardır yüzünde maske ile dolaşıyordu. Şimdi yüzündeki bu maskeyi kaldırıp atmıştır. Şovenist milliyetçi Kürt düşmanı kesimlerle kurduğu ittifak bunu gerektirmektedir. Çünkü Kürt düşmanlığı üzerinde ittifak kurmuştur. Yoksa Doğu Perinçek ve onun Ergenekoncu dostları AKP'nin yanında saf tutmazlardı. Şimdi bunlar "AKP çizgimize geldi” diye böbürlenmektedirler. Bizim politikamızın doğru olduğu anlaşıldı ve AKP hükümeti de bizim çizgimize geldi demektedirler.
AKP'nin yüzünün açığa çıkması demokrasi güçleri ve Kürtler için hayırlı olmuştur. Bunu da bir kazanç olarak görmek gerekir. Direniş ve mücadelenin gerçeklikleri ortaya çıkarıcı ve netleştirici olduğu bir daha görülmüştür.
AKP hükümeti kültürel soykırımcı sömürgeci yüzünü ''Cizre’yi ve Yüksekova’yı il yapacağız, devlet Şırnak ve Hakkari’den buralara taşınacak, böylece Kürt halkını daha iyi kontrol edeceğiz'' diyerek ortaya koymuştur. Nasıl ki 1990’lı yıllarda Şırnak, Batman ve Iğdır il yapılarak Kürt halkına karşı kirli bir savaş yürütüldüyse, şimdi de yürüttükleri kirli savaş için Cizre ve Gever’i il yapacağız diyorlar. Şunu herkes bilmeli ki, Kürdistan'daki il düzenlemeleri ve bunların sınırının belirlenmesi tamamen Kürtlere karşı yürütülen özel savaş gereği olarak şekillenmiştir. Yani şu il'e, ilçeye hizmet götürmek için böyle şeyler yaptıkları iddiası büyük bir yalandır.
Şırnak 1990’lı yıllarda gerillaya karşı yürütülen özel savaşın merkezi yapılmak için il haline getirildi. Batman ise yurtseverliği güçlü olan bir şehirdi; bir direniş merkezi haline gelmişti. Batman’daki bu yurtsever direnişi, potansiyeli daha iyi kontrol etmek için il yapıldı. Siirt’ten iki ayrı il çıkarılması bu amaçla olmuştur.
Kars’tan da iki ayrı il çıkarılmıştır. Böylece Kars’taki Kürt yoğunluğu dağıtılmıştır. Iğdır hem Ermenistan’a, hem de Ağrı dağı çevresindeki gerilla mücadelesine karşı bir özel savaş merkezi olarak il yapılmıştır. Iğdır, Ermenistan’a yönelik özel savaşın da merkezidir. Böylece Azeri yoğunluk şehirde etkin kılınacak, Ermenistan düşmanı bir şehir yaratılacaktı. Bu temelde Kürtler de vurulacak! Yani bir taşla iki kuş vurma! Ardahan’ın il yapılmasıyla Kürtler Ardahan’daki Türk nüfusu içinde daha kolay eritilmiş olacaktı.
Kilis’in il yapılması ise kesinlikle Suriye'ye yönelik bir özel savaş merkezi haline getirmek içindir. Kilis şu anda MİT’in yoğun olduğu, Suriye’ye yönelik birçok planın, komplonun düzenlendiği yerdir. Bir istihbarat ve özel savaş şehridir. İskenderun da yıllardır il olmak istemiş ama il yapılmamıştır. Çünkü İskenderun il olursa Hatay’da Arap nüfusu hakim olacaktır. Orta ve güney Hatay bir tür Suriye’nin demografik uzantısı haline gelecekti. Bu nedenle İskenderun il yapılmamıştır.
Türkiye'de eskiden il toprağı en geniş olan üç şehir vardı. Konya, Ankara ve Sivas! Konya’dan Karaman, Ankara’dan Kırıkkale il oldu. Ama Sivas’a dokunmadılar. Sivas’ta en fazla il olmak isteyen Divriği’ydi. Divriğililerin böyle bir kampanyası da vardı. Sivas coğrafyası genişliğine rağmen içinden bir il çıkaramadı. Çünkü Divriği il yapılsaydı çevresindeki Zara, İmranlı, Hafik, Kangal ve Gürün’le birlikte tam bir Alevi Kürt şehri haline gelecekti. Bu nedenle Sivas’a hiç dokunmadılar. Divriği şehir yapılmadı. Türkiye'de, özellikle Kürdistan'da şehirler Kürtleri kültürel soykırıma uğratma stratejisi temelinde il yapılmış, il sınırları bu çerçevede belirlenmiştir.
Gever son 15 yıldır en önemli serhildan ve direniş merkezi olmuştur. Cizre ise hem 1990’lı yıllarda, hem de şimdi Kürtlüğün ve direnişin merkezi olma onurunu taşımıştır. Şimdi bunlara ağır bir saldırı var. Buraları il yapılarak özel savaş arttırılacaktır. Şırnak ve Hakkari’deki devlet ve baskı kurumları bu defa Gever’e taşınacaktır. Buraların yurtseverlik karakteri devlet baskısı altında tırpanlanacaktır. Başta asker ve polis olmak üzere devlet kurumlarının buralarda daha çok örgütlenmesiyle buraları denetim altına almaya çalışacaklardır.
Kentsel dönüşüm de sömürgeci egemenlik ve kültürel soykırım politikasının yeni bir aracıdır. Bir taraftan yeni il yaparak, diğer taraftan kentsel dönüşümlerle Kürt halkına yeni bir saldırı dönemi başlatılmış bulunmaktadır. Askeri saldırılar bu yönlü saldırılarla bütünlüklü yürütülmek istenmektedir. Bu durum karşısında Kürt halkına düşen görev de bu yönlü soykırımcı özel savaş saldırılarına karşı direnmek olmalıdır. Hiç kimse kendi evini barkını kentsel dönüşüme teslim etmemelidir. Kentsel dönüşümle bu şehirlerin kökü, kimliği ve tarih içinde oluşmuş ruhu ortadan kaldırılmak istenmektedir. Sadece yeni yerleşim yerleri yapma olarak görülmemelidir. Kentsel dönüşüm Kürdistan'da tamamen kültürel soykırıma yöneliktir. Bu açıdan tüm Kürt kurumları bu gerçeği görüp bir araya gelerek yapacakları planlama ve eylemlerle hem kentsel dönüşüme, hem de bu il yaratma politikasına ve uygulamalarına karşı direnişe geçmelidir.
(Bu yazı Yeni Özgür Politika'dan alınmıştır.)