Tuncay Yılmaz – Diğer Yazıları
Nasıl da en üzgün yüz ifadelerini takınarak ekranların karşısında pozlar vermişlerdi kömür karası bedenlerinin çıkartılması dahi günlerce süren 300 madencinin ardından…
“Maden yasası derhal gözden geçirilecek”ti! “Bu elem ‘kazaya’ neden olan iş güvenliği meseleleri hızla ele alınacak ve gerekli yasalar çıkartılacak”tı. “Tedbirsizlik edenlerden hesap sorulacak”tı. “Hayatlarını kaybeden madencilerin yakınlarına sahip çıkılacak”tı.
Sermaye iktidarının İslamcı modeli olan AKP Hükümetinin tüm sözleri (her zaman olduğu gibi) beklediğimiz üzere “yalan” oldu!
Sermayenin karı ve AKP’nin iktidarı uğruna sönen yaşamların toplumda yarattığı öfke dalgasını dindirmek için verilen sözlerin hepsi unutuldu. Sokakları boşaltmak için atılmak zorunda kalınan adımlardan teker teker geri dönüldü. Bu utanmazlığa şimdi de “2019’a kadar madencileri katletmeye devam edebilirsiniz” yasasıyla tüy dikti AKP.
Yüzlerce madencinin sönen hayatları ve toplumsal muhalefetin mücadelesi sonucu çıkartılan “Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat ve Koruyucu Sistemler ile İlgili Yönetmelik”in uygulanması ve 4 Ağustos 2015 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla 31.12.2019 tarihine ertelendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP ve yardakçıları MHP’nin “İktidarı koruma savaşı”nın kanı, barutu arasında gayri meşru AKP hükümeti yaptığı bu düzenlemeyle, sadece Kürt halkıyla değil, işçi ve emekçilerle de savaşı yükselttiğini, saldırıya topyekün olarak devam edeceğini bir kez daha ilan etmiş oldu.
AKP hükümetinin özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamalarıyla son yıllarda iyice artan maden katliamlarının büyük bir çoğunluğu grizu patlaması veya ocak yangınları sonucu meydana geldi. Bu patlamalar ve yangınlar sonucu yaşanan kayıpların en önemli teknik nedeni ise uygun olmayan koruyucu ekipman ve donanım kullanılmaması.
İşçi sınıfının (madencilerin) pek çok ülkede yürüttüğü mücadele sonucu belirlenmiş olan “ATmosphéres EXplosives – ATEX standartları” tam da bu kayıplara önlemeye dönük olarak belirlenmiş uluslar arası bir normdur.
Maden cinayetlerini topyekun ortadan kaldırabilecek bir önlem olmasa da, sadece bir ilk adım olarak yapılması gereken, uluslararası norm olan ATEX standartlarına uygun teçhizatların bir an önce kullanılması iken, sermaye lobilerinin talepleri doğrultusunda 5 yıl erteleme kararı madenci katliamlarının ve genel olarak iş cinayetlerinde “durmak yok, yola devam” anlamına geliyor. Daha vahimi, toplumsal tepkinin yoğun olduğu süreçte bu eksiklikler nedeniyle kapatılan yeraltı kömür ocaklarının da bu düzenleme ile önlem alınmadan yeniden çalışma hakkına sahip olacak.
Halen devam eden ve zaten baş suçluları yargılamayan Soma ve Ermenek davası sonuçlanmadan bu kararın alınması, göstermelik olarak cezalandırılacak olanların da kurtarılmasına dönük bir adımdır. AKP yandaşı olan hırsızları ve katilleri korumaya, bunca rezilliğine rağmen iktidarda kalışının baş destekçisi olan sermayeye hizmette kusur etmemeye devam ediyor.
Madenlerde, inşaatlarda ve pek çok işyerindeki işçi katliamlarının yükselişindeki ana neden kapitalizmin neoliberal “özelleştirme, kuralsızlaştırma, taşeronlaştırma, esnekleştirme, örgütsüzleştirme” saldırılarıdır. Bu politikaların “en başarılı” uygulayıcısı olan AKP’nin sermayeden değil, işçilerden yana davranarak saldırı politikalarından vazgeçeceğini düşünmüyoruz elbette. Ancak tıpkı son süreçte Kürt halkına ve sosyalistlere yönelik olarak yükselttiği savaşçı, saldırgan politikalarda olduğu gibi, işçi sınıfına yönelik saldırgan politikalarda da özel bir rol oynuyor AKP hükümeti.
Maden katliamlarından ardından kurulan araştırma heyetlerinin, Devlet Denetleme Kurulu ve İş Teftiş Kurulu’nun raporlarında patlamaya dayanıklı teçhizatı ve koruyucu sistemlerin olmamasının yaşanan kayıpların ölçüsünde büyük etken olduğu vurgulanmasına rağmen, yeni katliamlara davetiye çıkartan bu düzenlemenin yapılması AKP’nin ve üzerinde yükseldiği sermaye yapısının cüretini ve acımasızlığını açıkça göstermektedir.
İktidarına destek olmaları, kendilerinden vazgeçmemeleri için sermaye ne isterse, hatta istemediklerini, göze alamadıklarını bile fütursuzca uyguluyorlar. Türkiye işçi sınıfına bu çapta bir saldırı sadece askeri darbeler döneminde yapılabildi. Erdoğan ve AKP hükümeti nasıl ki iktidarını korumak için Ortadoğu’da IŞİD ve benzeri islami terör örgütlerini destekleyip, barış isteyeni bombalayarak halklar arası savaş politikalarından medet umuyorsa, işçi sınıfına karşı da “katliamcı” sermaye gruplarını destekleyip sınıf savaşında da vazgeçilmez bir konum elde etmek istiyor. Halkın akan kan ve gözyaşını utanmazca kendi iktidarına cansuyu yapmaya çalışıyor.
Hukukta, siyasette, eğitimde, toplumsal yaşamda, diplomaside kural tanımayan AKP, işçi sağlığı ve iş güvenliğinde de uluslar arası normları da tanımıyor. Kan ve gözyaşıyla kazandığı iktidarına sermaye desteğini kaybetmemek için bir kalemde yeni katliamları 2019’a kadar serbest bırakıveriyor. Bu durumdan hiç de rahatsız olmayan sermaye ise “demokratikleşmenin” öneminden dem vurup AKP’ye ayar vermeye çalışırken, ölülerimizi çiğneyerek zevk-ü sefalarına devam edebileceklerini sanıyor. Ama yanılıyor… Hem de çok yanılıyor… Topyekun saldırılarını, topyekun direnerek püskürteceğiz!