TUNCAY YILMAZ yazdı: “Bugün Flormar işçilerinin mücadelelerinin başarıyla sonuçlanması sadece Flormar fabrikasında çalışan işçiler için değil, halen devam etmekte olan, hazırlıkları süren ya da henüz ortaya çıkmasa da potansiyel olarak ülkenin dört bir yanında mayalanan bütün işçi direnişleri için ön açıcı olacaktır.”
TUNCAY YILMAZ
“Direnişin Simgesi Flormar” tanımlaması bana ait değil, Flormar direnişçilerinin sosyal medya hesaplarının kullanıcı adı bu. 14 Mayıs 2018’den bugüne devam eden direnişin ilk günlerinde abartılı bir isim gibi gelmişti bana ilk gördüğümde. Ama şimdi yürekten inanarak söylüyorum ki sendikalı oldukları için işten atılan ve 250 güne yakındır fabrika önünde direnen Flormar işçileri, bu dönemki işçi direnişlerinin simgesidir.
Doğru yöne bakamayanların “ülkede yaprak kıpırdamıyor” dediği bu süreçte hiç de azımsanmayacak sayıda işçi direnişi devam etmekte. Kimi direnişler sene-i devriyesini tamamlarken, yakın zamanda başlayan ya da kazanımla sonuçlanan grev ve direnişler de mevcut. Uzun süredir devam eden Babacanlar Kargo, Cargill ve Flormar direnişlerinin yanı sıra Tariş, İzban, Tüvtürk, Real, Media Markt, Aydın Belediyesi, BBS Metal, Köroğlu İnşaat, Aygün Alüminyum, Tayaş Gıda, Gülsan direniş ve grevleri halen devam etmekte. Süperpak, Uyum Makro Market, Amcol Madencilik, Ürosan, Gripin, Barilla, Çemaş ise kazanımla sonuçlanan direnişlerden kimileri.
İrili ufaklı 20’nin üzerinde fabrika ve işyerinde devam eden direniş ve grevlerde yüzlerce işçi bütün baskı ve yasaklara rağmen yaz kış demeden iş yeri önündeki direnişlerini sürdürürken, Ankara Şehir Hastanesi, 3. Havaalanı İnşaatı’nda olduğu gibi binlerce işçinin katıldığı eylemler AKP-MHP iktidarına karşı önemli bir direniş mevzii olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Flormar Direnişi
400 işçinin çalıştığı Flormar’da Petrol-İş’in2018’in Ocak ayında başlattığı sendika çalışmaları kısa sürede sonuç verdi. İki hafta gibi kısa bir sürede çalışanların yüzde 51’i sendikalı hale getirildi ve Mart 2018’de işyerinde sendikal yetki kazanıldı.
Flormar, Kosan Kozmetik’e bağlı bir şirket olarak görünse de 2012 yılından itibaren firmanın yüzde 51 hissesi Fransız kozmetik devi Yves Rocher’ye ait. Yani Flormar’ın asıl sahibi Yves Rocher.
Flormar’a sendikanın girmesini kabullenemeyen işveren ilk iş olarak aralarında sendikalaşma sürecine öncülük eden işçilerin de olduğu 11 işçiyi 14 Mayıs 2018’de işten çıkarttı.
Ertesi gün, işten çıkartmalara tepki gösteren ve çay molasında fabrika önünde direnmeye başlayan arkadaşlarını desteklemek için yanlarına giden 70 işçinin daha işine son verildi.
Sırf sendikaya üye oldukları için işten atılmalarına rağmen, hiçbir gerçekliği olmamasına karşın iş yasasının 25/2 maddesi gereğince (ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller) bu işçilerin işlerine son verildiği bildirildi. Bu maddeden dolayı işten atılan işçiler sadece işlerini değil, kıdem, ihbar ve sendikal tazminatlarını da kaybediyorlar ve başka bir yerde çalışmak istediklerinde pek çok zorlukla karşılaşıyorlar.
İşten atılan işçilerin fabrika önündeki direnişi devam etmekteyken iş yerine giriş çıkışta, çay – yemek molasında ya da özel yaşamlarında atılan işçilerle teması tespit edilen, el sallayan, alkış yapan, göz kırpanlar dahi işten atıldı ve işten atılan toplam işçi sayısı çoğu kadın olmak üzere 132’ye ulaştı.
Flormar neden/nasıl simgeleşti
Flormar işçilerinin direnişi şu sıralar 230’lu günlerine ulaşmış durumda. 14 Mayıs’tan bu yana yazın sıcağı, kışın yağmuru, karı, soğuğunda işçiler her gün fabrika önünde direnişlerini sürdürdüler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın patronlar için ilan ettiğini söylediği OHAL günlerinde başlayan direniş, OHAL kalksa da fiili OHAL’in devam ettiği bu süreçte ilk günkü heyecanı ve kararlılığıyla sürüyor.
Direnişin ilk günlerinde gerek işveren cephesinden gerekse de işçi/sendika cephesinden “bu direniş tutmaz, sürdürülemez” yaklaşımı epey yaygınmış. Örgütlenme bilinci, deneyimi olmayan, siyasal olarak çoğunluğu iktidar partileri taraftarı, erkek egemen kültürün hakim olduğu bu topluluğun fazla direnemeyeceği, bir süre sonra teker teker fabrika önünü terk edeceği beklentisi uzunca süre canlı kalmış.
Gelişmeler sınıf bilinciyle buluşan işçilerin direnişlerine ve örgütlülüklerine güvenenleri haklı çıkardı elbette. “Bitti, bitecek” denen Flormar direnişi 230 gündür güçlenerek devam etmekte.
Direnişin güçlenerek ve etkisini arttırarak devam etmesinde şüphesiz ki direnişe önderlik eden sendika temsilcilerinin ve özel olarak da Petrol-İş Gebze Şube yönetiminin samimi ve kararlı duruşlarının özel katkısı var. Ancak devam etmekte olan diğer direnişlerde de bu unsur etkili olmasına rağmen mevcut direnişler içerisinde simgeleşen, dönemin lokomotif görevini üstlenen Flormar direnişi oldu.
Simgeleşmenin sırları
Böyle olmasında direnişteki işçilerin büyük bölümünün kadın olmasının ve direnişin bu kadın yanının ülkenin en güçlü muhalefet damarlarından kadın hareketiyle buluşmasının özel bir yeri olduğu kanaatindeyim. Direnişteki kadınlar yaptıkları her konuşmada, aldıkları her kararda sadece fabrikadaki karşılığı az ödenen emeklerine değil, fabrika dışındaki karşılıksız emeklerine de, bedenlerine de, kararlarına da sahip çıktılar.
İkinci olarak ise özellikle direnişin ilk dönemlerinde direnenlere vurulmak istenen “terörist” damgası gerici bir “vatan, millet, sakarya” savunusuyla değil, “herkesin görüşü kendine, biz ekmeğimizin peşindeyiz” yaklaşımıyla düşürülmek istenen tuzağı atlatmayı bildi. Direniş meydanında 10. Yıl marşı değil, Türk’ün oyun havası da, Kürdün halayı da, Lazın horonu da çalmaya devam etti.
Üçüncü olarak Flormar’ın uluslararası kozmetik devi Yves Rocher’nin uzantısı olma durumunu doğru değerlendirdiler ve işçi sınıfının enternasyonal kanallarını kısmen de olsa devreye sokmayı başardılar. Global sendika IndustrALL’dan Yves Rocher merkez fabrikalarında örgütlü FCE-CFDT’ye pek çok sendikanın ilgisini çekmeyi başardılar.
Dördüncü olarak sosyal medyayı, ulusal gazeteler ve televizyonları (elbette yandaş olmayanlarını) oldukça iyi kullandılar. Özellikle sosyal medyanın iletişim, etkileşim dilini iyi çözümleyip, kararlı ama aynı zamanda renkli, yaratıcı, katılımcı bir tarz kurdular.
Beşinci olarak “yaprak kıpardamıyor” denilen, her türlü demokratik eylemin yasaklandığı, kriminalize edildiği OHAL ve devamındaki boğucu siyasal süreçte direniş, mücadele, sokak ayağını canlı ve görünür tutarak sadece patronlara seslerini duyurmakla kalmadılar, mevcut iktidara karşı olan her kesimin sempatisini kazanmayı başardılar.
Altıncı ve son olarak yaygın sendika bürokrasinin “sendikaya siyaset giremez” gericiliğine pirim vermeden işçi sınıfıyla pozitif etkileşime girmek isteyen bütün siyasi öznelerle yapıcı ve eşit mesafeli bir ilişki kurmayı başardılar. Direnişi yönetenler, olası siyasi tercihlerini direnişle dayanışmak, ilişkilenmek isteyenlerin önüne bir engel olarak koymadılar.
Bütün bu özellikleriyle dönemin en başarılı işçi direnişlerinden biri olarak öne çıkmayı başaran Flormar işçileri “Direnişin Simgesi” sıfatını da sahada hak etmiş oldular.
Bugün Flormar işçilerinin mücadelelerinin başarıyla sonuçlanması sadece Flormar fabrikasında çalışan işçiler için değil, halen devam etmekte olan, hazırlıkları süren ya da henüz ortaya çıkmasa da potansiyel olarak ülkenin dört bir yanında mayalanan bütün işçi direnişleri için ön açıcı olacaktır.
Ve hiç şüphemiz olmasın ki bu gerçekliği en az bizler kadar patronlar ve onların siyasi temsilcileri de görüyorlar. O yüzden Flormar direnişini mümkünse hiçbir kazanım elde etmeden boğmak, değilse sistemle barışık mesajlarla sonlandırmak için binbir türlü hesap yapıyorlar.
Bu durumda bizlere de kendi hesabımızı yapmak düşüyor herhalde…
29.12.2018