Ferda Koç yazdı: Yeni Faşist Harmanlanma (Seçtiklerimiz)
Halep’in kuzeyinde Suriye Ordusu ve YPG’nin cihatçılar karşısında eş güdümlü ilerlemesiyle birlikte Suriye’deki kirli operasyon güçlerinde panik başladı. Türkiye sınırına doğru akın eden “mülteciler” arasında önemli miktarda IŞİD, Nusra ve benzeri örgütlerin savaşçıları ve aileleri bulunuyor. AB ile yapılan mülteci anlaşmaları bu mültecilerin Türkiye’ye yerleştirilmesini öngörüyor. Anaakım medyada bu yerleşimin nasıl planlanacağına ilişkin haberler de çıkmaya başladı. Türkiye’nin dört bir tarafına yayılacağı anlaşılan bu yerleştirme süreci ile birlikte Türkiye bir “eski savaşçılar ülkesi” olmaya aday görünüyor.
“Eski savaşçılar”ın kitlesel dönüşlerinin yeni siyasi olgulara yol açtığı bir çok örnek var. Bunlardan biri de Cezayir’deki GIA (Groupes Islamique Armee – İslami Silahlı Gruplar) örneği. GIA, Afganistan’dan dönen eski savaşçıların 1992’de Cezayir’de kurdukları ve 5 yıl süren iç savaşı başlatan örgüt. Bugün IŞİD’de gördüğümüz barbarlığın ilk örnekleri bu iç savaşta görülmüştü. GIA Cezayir’de yenildikten sonra da, üyeleri Bosna’dan başlayarak değişik “cihat cephelerinde” boy göstermeyi sürdürdü. Cihatçı “uluslararası savaşçılar”ın Cezayir kökenli segmentinin oluşumunda bu grubun özel bir rolü oldu.
Şimdi Türkiye için de benzer bir gelişmeyi öngörmemiz gerekiyor. AKP iktidarı Suriye’deki iç savaşa sponsorluk yaparken yalnızca cihatçı örgütlere para ve üs alanı vermekle kalmadı. Değişik siyasi islam gruplarından ve faşist örgütlerden asker toplanmasını, eğitilmesini ve Suriye’ye gönderilmesini de sağladı.
Suriye iç savaşında rol alan bu gerici ve faşist militanlar, “Suriye dönüşü” uluslararası savaş tecrübesi olan yeni bir sivil faşist kadro olarak kontrgerillanın içerideki organizasyonuna eklemlenecekler. Bu eklemlenmenin Türkiye’deki devlet terörüne ve siyasi yapılanmaya yeni boyutlar kazandırması kaçınılmaz.
Suriye’deki sürecin AKP iktidarı için bir siyasi krize yol açması halinde kontrgerillanın bu yeni unsuru en saldırgan iktidar politikalarının dayanağı haline gelecek. Bu gücün içinde yer alacağı yeni saldırı politikalarının bugüne kadar gördüklerimizden farklı nitelikler taşıyacağı ise “miting katliamları” ve “Kürt şehir savaşları”ndan anlaşılıyor.
Öte yandan İslamcı ve ırkçı faşist militanları yan yana getiren Suriye iç savaşı süreci yeni bir sivil faşist harmanlanmanın da başlangıç noktası olacak gibi görünüyor.
AKP, bu harmanlanma üzerinden yeni bir sivil faşist kadro kuşağının oluşumunu sağlıyor. Bu yeni kadrolaşma AKP’nin ırkçı faşist siyaset düzlemindeki hareket alanını da genişletiyor.
Bu noktadan bakıldığında, Suriye iç savaşında ölen MHP yöneticilerinin cenaze törenlerinin tamamında boy gösteren Meral Akşener’in MHP içerisinde giderek derinleşen ayrışmada kilit isim haline gelmesi tesadüf olmamalı.
Bilindiği gibi Akşener ’80 öncesinde Çatlı’nın ekip arkadaşı, ’93 sürecinde de Ağar-Çiller ekibinin bir unsuruydu. Kürtlere karşı savaşın yeniden patlak vermesi ve yeni bir “Kirli Savaşa” dönüşmeye başlamasıyla birlikte, (daha önce AKP’ye stratejik bir destek sağlayan) Ağar’ın başında olduğu ’93 sürecinin kadrolarının değerlendirmeye alındığını gösteren belirtiler de artıyor. Akşener’in MHP içerisindeki ayrışmada üstlendiği rolün bu süreçle de ilişkili olduğu düşünülmelidir.
Kısacası AKP’nin Suriye’de grupladığı Türkiye kökenli “cihatçı çete unsurları” ile “ırkçı çete unsurları”nın harmanlanma süreci “sivil siyasette” AKP’nin sağa doğru yeni bir genişlemesinin önünü açabilir. Böylesi bir gelişme, Türkiye faşizminin kontrgerillacı özünü ortaya koyan bir gelişme olarak da kavranmalıdır.
Erdoğan’ı yeniden ve yeniden emperyalist merkezlerin ve büyük sermayenin tek siyasi seçeneği haline getiren sırların başında onun Türkiye faşizminin kontrgerillacı özü ile sağladığı uyum geliyor.
(Sendika.Org sitesinden alınmıştır.)