Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi, yaptıkları basın açıklamasıyla Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün ülkedeki kazılarının durdurulması kararına tepki gösterdi. Konuyla ilgili dernek başkanı Yiğit Özar Siyasi Haber’e konuştu; “Arkeoloji bilimdir, yerlisi yabancısı olmaz.”
Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Yiğit Özar Siyasi Haber’e şunları söyledi:
“Ne yazık ki, bir süredir arkeolojik kazılar Türkiye'nin dış politikasında bir tehdit aracı olarak kullanılıyor. Son yıllarda Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkilerde de gördüğümüz bu tehdit alışkanlığı, şimdi de Türkiye ve Avusturya arasındaki gerilimin bir sonucu olarak karşımıza çıktı. Burada dış politikanın göz ardı ettiği arkeolojinin ülkeler arası ortaklıklara, ticari anlaşmalara, jestlere vs. dayalı bir alan olmadığı, bir bilim olduğu gerçeğidir. Ve açıklamamızda da ısrarla vurguladığımız gibi bilim evrenseldir. Bu nedenle, Dışişleri Bakanlığı'nın bu hamlesini diplomatik bir hareket olarak değil, bilime baskı, engelleme olarak görüyoruz. Siyasetin, arkeolojinin bir bilim olduğunu ve yerli yabancı ayrımı göz etmeksizin bilim üzerinde baskı kuramayacağını hatırlaması gerek.”
Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi'nin basın açıklamasının tam metni şöyle:
Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün Efes ve Limyra kazılarının, T.C Dışişleri Bakanlığı’nın isteğiyle TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından durdurulduğunu öğrenmiş bulunmaktayız.
Avusturyalı meslekdaşlarımızın başkanlığında uzun yıllardır, başarıyla yürütülen her iki kazının da bilimsel geçerli bir neden gösterilmeden, ülkemiz ve Avusturya arasındaki siyasi gerilimlerin sonucunda durdurulması tarafımızdan vahim bir gelişme olarak algılanmış ve bu konuyu bir daha düşünmemize neden olmuştur.
Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre, 2015 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla 36 yabancı kazıya, 13 yabancı yüzey araştırmasına izin verilmiştir. Bu kazı ve yüzey araştırmaları ABD, Almanya, Avusturya, Belçika, Fransa, Hollanda, İngiltere, İsviçre, İtalya, Japonya, Kanada ve Polonya’dan üniversiteler ya da araştırma enstitüleri tarafından yürütülmektedir. Ayrıca, Bakanlar Kurulu kararıyla izin verilen 120 yerli kazı ve 86 yüzey araştırması da bulunmaktadır. Yerli kazı ve yüzey araştırmaları da Türkiye üniversitelerinin ilgili bölümlerinden akademisyen meslektaşlarımız tarafından yürütülmektedir. Ancak gerek yabancı, gerekse yerli kazı ve yüzey araştırmaları yapan ekipler, farklı ülkelerden gelerek katılan, arkeolog ve sanat tarihçilerinin yanısıra araştırmalara yardımcı çeşitli branşlardan bilim insanlarından oluşmaktadır. Şüphesiz bu bilim insanlarının ekiplerdeki varlığı milliyetlerinden değil, uzmanlık alanlarından kaynaklanmaktadır. Ülkemiz arkeolojisi dil, din ve ırk gözetmeyen bu yapısı sayesinde önemli bir birikim oluşturarak zenginleşmiştir. Biliyoruz ki, bir bilimsel çalışmanın değerlendirilmesinde, araştırmayı yürüten bilim insanlarının hangi ülkelerden geldikleri ve uyrukları bir ayrım sebebi olamaz. Ülkemizdeki arkeoloji ortamı bu anlayışla iletişim kuran, kimlik gözetmeksizin birlikte çalışan saygın bilim insanlarından oluşan, evrensel bir yapıya sahiptir. Bu nedenle arkeolojik kazıların durdurulması, bir grup “yabancının” “hafriyat” çalışmasının durdurulması değil, bilimsel üretimin durdurularak kısıtlanmasıdır. Dolayısıyla arkeolojik kazı ve yüzey araştırmalarının, gerekli belgeleme çalışmalarına dahi izin verilmeden durdurulması diplomatik bir yaptırım değil bilime verilmiş bir cezadır.
Politikacıların diplomatik yollardan çözemedikleri sorunlar nedeniyle cezayı kazılarını kapatma şeklinde bilim üreten kişi ve kurumlara kesmeleri, büyük bir talihsizliktir. Dış politikamızın, ülkemiz arkeoloji camiasının yansıttığı uluslararası uyumlu çalışma potansiyelini baltalamak yerine örnek almasını dileriz.