Bugün Amedspor ve Van Spor’a yönelik saldırılar futbolun salt bir oyun olmadığını bir kez daha gösterdi. Tribünlerden taşan ırkçılık, ayrımcılık ve nefret söylemleri, futbolun özgürleştirici ruhuna kasteden bir şiddet dilinin devamıydı. Amedspor ve Van Spor, sadece birer futbol takımı olmanın ötesinde, kendilerine yönelik bu nefretin toplumsal arka planının da taşıyıcısıdır.
Tarihe bakıldığında, benzer bir tabloya Arjantin’de tanık olunmuştu. 1978 Dünya Kupası, Jorge Videla’nın faşist rejimi altında oynanırken, teknik direktör César Luis Menotti, rejime biat etmeyi reddederek futbolu halkın sesi haline getirdi. Menotti’nin futbol felsefesi, oyunun sınıfsal ve toplumsal özüyle örtüşüyordu: “Futbol, emekçi halka borçludur. Bu oyunu yoksullar buldular ve ona karakterini verdiler. Futbol sayesinde ‘birisi’ oldular.”
Bugün Amedspor ve Van Spor’un varlığı da aynı ideolojik mücadeleyi taşıyor. Bu mücadele, sahada sadece galibiyet için oynanan bir oyun değil, ezilenlerin kimliklerini savundukları bir meydan okumadır. Futbol, burada bir ifade alanı, bir direniş ve kimlik edinme mücadelesidir.
Futbolun sağ ve sol yüzü
Menotti, sağın futbolunu “para hırsı, ultra savunmacı taktikler ve her türlü yozlaşmayı meşrulaştıran bir oyun anlayışı” olarak tanımlar. Bugün Amedspor ve Van Spor’a yönelik nefretin altında yatan motivasyonlar da benzer bir ideolojinin tezahürüdür. Para, güç ve milliyetçi baskının sporun ruhunu yok ettiği bir ortamda, bu takımlar sahada sadece rakiplerine değil, bu düzene karşı da oynamaktadır.
Solun futbolu ise “insanların duygularına saygılı, zekayı ve yarışçı yaratıcılığı merkeze koyan” bir anlayıştır. Menotti’nin felsefesinde futbol, sanatın diğer dalları gibi bir özgürleşme aracıdır. Bu bağlamda, Amedspor ve Van Spor sahada sadece futbol oynayan takımlar değil, sahaya adalet, kimlik ve halkların bir arada yaşama umudunu taşıyan toplumsal hareketlerin parçasıdır.
Amed, kendi sahasını barış sahası olarak inatla var etti hep. Şimdi o barış sahasını toplumsal barışın bir parçası olarak savunuyorlar. Halkların takımı olmanın bir mücadele, umut işi ve işçiliği olduğunu bilen bir deneyime sahipler. Çok kültürlü bir hayatın içinde var olan, onunla hemhal olan, birlikte yaşamayı değerli ve kıymetli bulan bir şehrin değil sadece, tüm toplumun özündeki iyiliğe dokunan bir kadim sevginin sahasında, barışı kazanmak için takım oluyorlar. Sadece kazanmak için değil, birlikte kazanmak için koşturuyorlar. İşte bu anlayışın yarınında bir hayat var hepimiz için. Ayrımsız, kötülükten uzak ve bir arada olmanın huzurunu taşıyan bir hayat o.
İlham ve direniş
1978’de Arjantin tribünlerinde ve sokak duvarlarında yankılanan “Arjantin Şampiyon – Videla’ya Ölüm!” sloganı futbol sahasının bir direniş alanı olabileceğini gösterdi. Bugün aynı ruh, Amedspor ve Van Spor tribünlerinde yaşıyor. Tribünlerden yükseltilecek dayanışma, sadece sahadaki bir takımın galibiyeti için değil, şiddete ve ayrımcılığa karşı birleşmiş bir ses için gereklidir.
Menotti’nin dediği gibi: “Futbol bizi daha iyi, daha adaletli ve insancıl bir dünyaya hazırlayabilir.”
Bugün, Amedspor ve Van Spor sahadayken bu umut, sahada koşuyor, pas yapıyor ve gol atıyor. Bu umut, nefrete karşı dayanışmanın kendisidir. Futbol sahası, şiddeti ve ayrımcılığı meşrulaştıranlara karşı bir direnç alanı olmuştur ve olmaya devam edecektir.