Haberlerde sıklıkla Türkiye’deki cezaevlerinin doluluğundan bahsediliyor. Bu doluluğun sebebi olarak ise AKP’nin yargıyı bir sopa olarak kullanması ve gayrihukuki gerekçelerle muhaliflerini tutuklayarak ceza vermesi öne çıkartılıyor. Tecrübeyle sabittir ki bu bilgi doğru. Tabiri caizse canlı tanığı ve mağduruyum bu durumun. Binlerce insan yasal siyasi faaliyetlerinin suç gibi gösterilmesi sebebiyle tutuklu ve hükümlü durumda.
Ancak verilen istatistikler ve politik tutuklu hükümlü sayıları arasında bir orantısızlık var. Türkiye’de 395 cezaevi bulunduğu ve bu cezaevlerinin kapasitesinin 299 bin 940 olduğu biliniyor. Oysa cezaevlerindeki toplam tutuklu sayısının 398 bin 694 olduğu belirtiliyor. Yani 98 bin 754 kişinin, yani yaklaşık cezaevinde bulunan her dört kişiden birinin yatacak yeri yok ama cezaevindeler.
Bu mahpusların 342.041’i hükümlü, 56.653’ü tutuklu. 17.418’i kadın, 200‘ü LGBTİ+, 3.937’si 12-18 yaş arasında çocuk, ayrıca 759’u anneleriyle hapishanede kalan 0-6 yaş grubu çocuk, 6.137’si 65 yaş üzeri, 14.276’sı yabancı, 1.453’ü ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü. Ayrıca hapishanelerde dil ve konuşma engelli olan 19, görme engelli 42, işitme engeli olan 28, işitme ve konuşma engeli olan 18 ve ortopedik engeli olan 162 kişi olmak üzere 269 engelli mahpus varmış.

Güncel rakamlar elimde yok ancak Avrupa Konseyi’nin 2023 istatistiklerine göre Avrupa’da en fazla mahkûm ve tutuklu açık arayla Türkiye’de. Türkiye 2023 sayılarına göre, Avrupa Konseyi ülkeleri içinde 100 bin kişi başına düşen 408 kişilik mahkûm ve tutuklu sayısıyla en yüksek cezaevi nüfus oranına sahip ülke durumunda. Bugün bu oran daha da artmış halde.
Gürcistan (256), Azerbaycan (244) ve Moldova (242) bu istatistikte Türkiye’yi izleyen ülkeler.
Ülke cezaevine döndü
Haberlerde siyasi ve adli mahpus sayısına ilişkin bir bilgi verilmedi ancak kabataslak bir tahminde bulunabilirim. PKK-KCK davalarından tutuklu sayısı 12 ile 14 bin arasında olmalı. FETÖ-PYD davalarından cezaevine konulan tutuklu ve hükümlü sayısı da aynı civarda olabilir. Toplam siyasi tutuklu sayısına 30 bin diyebiliriz yani.
Verileri biraz yuvarlayarak ilerlersek, toplam 398 bin tutuklu ve hükümlüden 30 bin siyasi mahpusu çıkardığımızda geriye 368 bin kalıyor. Bu sayıdan kadınların ve çocukların sayısını (22 bin) çıkardığımızda geriye 346 bin kişi kalıyor.
Buradaki veriyi başka bir veri ile örtüştürelim. Türkiye’nin nüfusu 86 milyon. Seçmen sayısını referans alırsak bunların 56 milyonu yetişkin. Nüfusun yüzde 51’inin kadın, yüzde 49’unun erkek olduğunu dikkate alırsak Türkiye’deki yetişkin erkek sayısının 28 milyon civarı olduğu sonucuna varırız.
Elimde net istatistikler yok ama kabaca şöyle söyleyebiliriz: Türkiye’deki 28 milyonluk yetişkin erkek nüfusunun 346 bini cezaevinde adli tutuklu veya hükümlü durumunda. Yani yetişkin her 81 erkekten birisi tutuklu veya hükümlü durumda. Bu hesaba siyasi mahpuslar da katıldığında oran daha da yükselecektir.
Burada sormamız gereken soru şu: Neden bu kadar çok insan suç işlemeye yelteniyor veya suça itiliyor? Bu bir sosyal patlamanın veya sosyal çürümenin işareti değil mi? Yapılan araştırmalarda toplumun yargıya güveninin yüzde 30’lara düştüğünden söz ediliyor. Bunlar birbiriyle ilişkili konular.
İnsanlar başlarına bir şey gelmeyeceğini düşünüp suç işleme eğiliminde olabilirler. Caydırıcılığı olmayan bir yasa kimseyi suç işlemekten alıkoymaz. Geçtiğimiz yıllarda adli suçlar işleyenlerin denetimli serbestlik adı altında salıverilmesi epeyce eleştirilmişti. Ayrıca çok sayıda suç kaydı olan kişilerin de bu denli serbest dolaşımı da bir problem.
Diğer yandan insanlar ekonomik zorluklar, yoksulluk ve artan borç sebebiyle de suça itilmiş olabilir. Adli suçların işlenmesine dair yoğunluk ve cezaevlerindeki doluluk sosyal boyutlarıyla derinlemesine incelenmesi gereken bir meseledir.
Ayrıca basit yaralama, basit alacak verecek davalarının, icra dosyalarının, ölümlü olmayan trafik kazalarının tutuklanmayla sonuçlanmadığını da ekleyelim. Finalde adliyelik olan insan sayısında devasa bir artış var.
Balık istifi koğuşlar
Cezaevlerinde kapasite fazlası olan yaklaşık 100 bin kişinin de hangi koşullarda yaşadığından bahsederek bitireyim. Kaldığımız koğuşta yedi yatakhane var. 2 metreye 5 metrelik odalarda altışar kişi kalıyoruz. Toplam 42 kişiyiz. 60 m2’lik bir ortak alan ve 50 m2’lik bir havalandırmamız var.
Bu koşulları bir avukat arkadaşıma anlattığımda cezaevi ilk açıldığında odaların ikişer kişilik, koğuşların ise toplam 14 kişilik olduğunu belirtti. Sonra odaları daha dikkatli dolaştığımda bazı odalarda mavi renkte tek kişilik somyalar olduğunu gördüm. Kapasite arttırımı için somyaların üzerine bir somya daha kaynatılarak ranzaya çevrilmiş, o da yetmezmiş gibi odalara birer ranza daha eklenmiş. Böylelikle 2 kişilik yatakhaneler 6 kişiliğe, 14 kişilik olanlar ise 42 kişilik koğuşa dönüştürülmüş. Neresinden baksanız insani olmayan koşullar!
Açıldığı günlerde Adalet Bakanlığı’nın basını gezdirdiği ve “otel gibi cezaevi” haberi yaptırdığı yerlerin şimdiki durumu budur.
10.04.2025
Silivri Marmara 5 No.lu L Tipi Kapalı Ceza Infaz Kurumu, F-10 Koğuşu