Meghan Bodette’nin İlerici Enternasyonal sitesinde yayınlanan “ABD Güvenlik Yardımı Türkiye’nin Kürt Karşıtı Saldırganlığını Nasıl Finanse Ediyor?” başlıklı yazısı, ABD’nin Uluslararası Askeri Eğitim ve Öğretim yardımı adı altında askeri diktatörlükleri nasıl desteklediği, bu yardımın Türkiye özelinde Kürt sorununa yönelik uygulamalarını ele alıyor.
Meghan Bodette’nin İlerici Enternasyonal sitesinde yayınlanan “ABD Güvenlik Yardımı Türkiye’nin Kürt Karşıtı Saldırganlığını Nasıl Finanse Ediyor?” başlıklı yazısı, ABD’nin Uluslararası Askeri Eğitim ve Öğretim yardımı adı altında askeri diktatörlükleri nasıl desteklediği, bu yardımın Türkiye özelinde Kürt sorununa yönelik uygulamalarını ele alıyor.
Meghan Bodette*
Türkiye, Irak Kürdistanı’nın acımasız bir askeri işgaline girerken ve ülke içinde siyasi baskıyı yoğunlaştırırken, daha önce bildirilmeyen belgeler, ABD’nin ülkenin Kürt karşıtı politikalarını tasarlayan ve uygulayan Türk yetkililere yaptığı yardımın boyutunu gözler önüne seriyor.
Daha önce bildirilmeyen belgeler, ülkenin saldırgan ve otoriter Kürt karşıtı politikalarını en üst düzeyde oluşturmaya ve uygulamaya dahil olan üst düzey Türk yetkililerin, dünya çapında diktatörleri ve ölüm mangalarını destekleyen ve aktif olmaya devam eden bir güvenlik yardım programı kapsamında ABD askeri eğitimi aldıklarını ortaya koyuyor.
Akdeniz’de stratejik bir konuma sahip olan ve Sovyetler Birliği ile bir kara sınırını paylaşan Türkiye, yaklaşık 30 yıldır NATO üyesiydi ve Amerikan Soğuk Savaş stratejisinde kilit bir cephe devleti olarak işlev gördü. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), hedeflerine ulaşmak için Türk güvenlik ve istihbarat teşkilatlarıyla yakın ilişkiler kurdu ve onları seçilmiş sivil makamlar pahasına güçlendirdi.
Bu stratejinin bir unsuru olan Uluslararası Askeri Eğitim ve Öğretim (IMET) programı, yabancı askeri personelin Amerikalı meslektaşlarıyla birlikte ABD’de eğitim görmeleri için ödeme yapan bir güvenlik yardım programı.
Necdet Üruğ, Selahattin Demircioğlu, Bedrettin Demirel, Tahsin Şahinkaya ve Nejat Tümer, ABD’de “IMET himayesinde eğitilmiş” birkaç yüksek rütbeli Türkiyeli subaylarıydı.
12 Eylül 1980’de, adları geçen beş subayın hepsi, Türkiye’nin seçilmiş hükümetinin şiddetle devrilmesine katıldı ve gelecek on yıllar boyunca Türkiye siyasetini şekillendirecek acımasız bir siyasi baskı ve bitmeyen bir savaş çağını başlattı.
Türk Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Nejat Tümer, darbenin liderleri ve üç yıl sonra KHK ile yönetilen Milli Güvenlik Kurulu üyeleri arasında yer aldı. 2014 yılında bir Türk mahkemesi Şahinkaya’yı darbe lideri Kenan Evren ile birlikte devlete karşı suç işlemekten suçlu buldu.
1. Ordu Komutanı Necdet Üruğ, darbe sonrasında İstanbul’da sıkıyönetim komutanlığından sorumluydu. 1987 yılına kadar bu görevi sürdürdü, 1983 yılında Genelkurmay Başkanı oldu.
Ordu Komutanı Bedrettin Demirel, Konya, Niğde, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir ve Yozgat illerinde sıkıyönetim komutanlığından sorumluydu. Ordu Komutanı Selahattin Demircioğlu, Erzincan, Gümüşhane, Giresun, Trabzon, Rize, Ordu, Sivas, Tokat, Amasya, Çorum, Samsun ve Sinop illerinde sıkıyönetim komutanlığı yaptı.
1980 Darbesi ve Kürdistan Savaşı
ABD’nin Türkiye’deki askeri darbelerinde iddia edilen rolü uzun uzadıya tartışıldı. 2016’da Wikileaks tarafından yayınlanan belgeler, IMET programının Türkiye’yi henüz olmadığı otokratik ve şiddetli bir yörüngeye sokan askeri rejim liderleri arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu ortaya koyuyor.
1980 darbesi Türkiye’de ne kadar az demokrasi varsa ezdi. Ülkenin seçilmiş parlamentosu ve siyasi partiler feshedildi. Sendikalar ve sivil toplum örgütleri yasa dışı ilan edildi ve gazetelerin yayınlanması yasaklandı. Yarım milyondan fazla insan siyasi suçlamalarla tutuklandı. İşkence o kadar vahşi ve yaygındı ki İnsan Hakları İzleme Örgütü bunu insanlığa karşı bir suç olarak nitelendirdi. Yüzlerce insanın hapishanede öldüğü biliniyordu ve gerçek sayı muhtemelen çok daha yüksekti.
En çok Kürtler vuruldu. 1920’lerde ve 1930’larda başlayan açık etnik temizlik kampanyalarına zaten maruz kalmışlardı. Darbe rejimi Kürt varlığını inkar ederek ve Kürt kimliğinin her ifadesini kriminalize ederek işi bitirmeye çalıştı.
Temel haklarını talep etmek için diğer tüm yollardan mahrum bırakılan ve silah zoruyla asimilasyonla karşı karşıya kalan bazı Kürtler savaşmayı seçti. 1970’lerin sonlarında bir grup üniversite öğrencisi tarafından kurulan Kürdistan İşçi Partisi (PKK), 1984’te Kürt ulusal kurtuluşu için silahlı mücadeleye başladı.
Buna karşılık, Türkiye’deki rejim binlerce köyü yerle bir ederken, milyonlarca sivili yerinden oldu. Kürtlerin çoğunlukta olduğu illerde, devlet güçleri ve karanlık paramiliterler tarafından yürütülen yargısız infaz ve zorla kaybetmeler yaşandı. PKK’nın ateşkes çağrıları hiçbir zaman somut müzakerelere dönüşmedi. Türkiye siyasi sistemi içinde Kürt sorunlarını barışçıl bir şekilde ele almak için 1991’de parlamentoya seçilen ilk 22 Kürt yanlısı milletvekilinden altısı görev süreleri boyunca hapse atıldı ve biri vurularak öldürüldü.
Fon Baskısı
ABD’nin IMET yardımı Türkiye’nin darbe planlayıcılarına fayda sağladı, aynı zamanda askeri diktatörlüklerin olduğu Şili ve Arjantin’den El Salvador ve Honduras’a kadar ülkeleri terörize eden ölüm mangalarının eğitildiği meşhur Amerika Kıtası Okulu’nu da finanse etti.
Bir Kongre Araştırma Servisi raporu, Amerika Kıtası Okulu’nda eğitilen personelin “çoğunluğunun” “dış yardım mevzuatı yoluyla sağlanan Uluslararası Askeri Eğitim ve Öğretim (IMET) program fonları tarafından finanse edildiğini” iddia etti.
Ağır insan hakları ihlallerine karışan ve Amerika Kıtası Okulu’nda eğitilmiş personelin isim listesinin açıklanması ve kurumda kullanılan eğitim materyallerinin işkenceyi ve yargısız infazları savunduğunun ortaya çıkması 1990’larda öfkeye yol açtı. Protestocular okulun kapatılmasını ve askeri eğitim programlarına ve Latin Amerika’daki baskıcı rejimlere yönelik diğer destek biçimlerine son verilmesini talep ettiler. Kongre üyeleri, Okula ayrılan fonu kesmek için bir yasa çıkardı ve Clinton yönetimine okulun kapatılması çağrısında bulundu.
Türkiye, dünya çapında IMET fonlarının en büyük alıcısı
Türkiye’nin Kürtlere karşı yürüttüğü savaşın en kötü suistimallerini körüklemede ABD askeri eğitiminin rolüyle ilgili benzer bir hesaplaşma henüz gerçekleşmedi. Soğuk Savaş sona ermiş olsa da ABD, Türk devletinin en militarist ve milliyetçi unsurlarını desteklemeye devam ediyor.
1950 ve 2020 yılları arasında Türkiye, dünya çapında IMET fonlarının en büyük alıcısıydı. Dışişleri Bakanlığı, bu süre zarfında Türk personelini eğitmek için 220.650.000 $ tahsis etti. 2004 mali yılında Türkiye, IMET yardımı olarak 5.000.000 $ aldı; bu, yalnızca Türkiye için değil, 21. yüzyılda herhangi bir IMET alıcısı için yıllık en yüksek toplam.
Türkiye’nin Kürt sorununa yaklaşımı bu süre içinde pek değişmedi. PKK’nın silahlı kampanyası, Kürt sivillerin kitlesel seferberlikleri ve güç durumdaki ama inatçı bir sivil Kürt yanlısı siyasi gelenek, Kürt varlığının 80’ler tarzı inkarını imkansız kılmış olsa da, aşırı sağ Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) rejimi Kürt sorununu darbe dönemi selefleri gibi, askeri bir sorun olarak görüyor.
Türkiye, “PKK ile mücadele” adına şu anda Irak ve Suriye’de geniş bir alanı işgal ediyor, Kürtler, Yezidiler, Asuriler ve diğer azınlıklara yönelik etnik temizlik yapıyor, cihatçı milisleri güçlendiriyor, IŞİD’e karşı mücadeleyi engelliyor ve onlarca kişiyi hapse atıyor. Demokratik olarak seçilmiş milletvekilleri ve ilerici Kürt yanlısı Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) ve seleflerinden belediye başkanları da dahil olmak üzere binlerce sivili sahte “terör” suçlamasıyla yargılıyor.
ABD tarafından eğitilmiş yetkililer bu politikalara öncülük etmeye devam ediyor. Kendi ülkelerinde öne çıkan pozisyonlara yükselen IMET tarafından eğitilmiş yetkilileri izlemek için 2018’de veya sonrasında oluşturulan bir Savunma Bakanlığı belgesinde yaklaşık 70 Türk personeli yer alıyor. Listedeki ilk ve en üst düzey Türk yetkilinin 1987 yılının Ocak ve Haziran ayları arasında Amerika Birleşik Devletleri’nde eğitim aldığı kaydedilen Savunma Bakanı Hulusi Akar olduğu belirlendi.
2018’de Türkiye Savunma Bakanlığı’nı devraldığından bu yana Akar, Türk dış politikasının özellikle şiddetli bir dönemine nezaret etti: Kuzeydoğu Suriye’nin yıkıcı işgali, Irak Kürdistanı’na yönelik çok sayıda saldırı ve Kürt ve Yezidi liderlerine yönelik artan bir yargısız infaz kampanyası.
İronik bir şekilde, hem Akar hem de bir bütün olarak Savunma Bakanlığı, Ekim 2019’da Suriye’nin Serekaniye ve Tel Abyad kentlerinin işgali sırasında “masum sivilleri tehlikeye attığı” ve “IŞİD’i yenme kampanyasını baltaladığı” gerekçesiyle ABD tarafından yaptırıma uğradı.
Bugün, Türkiye Irak Kürdistanı’na yönelik yeni bir askeri işgal başlatırken ve hem Kürt hem de Kürt olmayan siyasi muhalefeti her zamankinden daha sert bir şekilde çökertmeye çalışırken, Dışişleri Bakanlığı 2023 mali yılı için ülke için 1.450.000 ABD Doları tutarında IMET yardımı talep etti. Programın geçmiş performansı göz önüne alındığında, bu talebin, bölgeye ölüm ve yıkımdan başka bir şey getirmeyen başarısız politikalar olduğu, bitmeyen savaşa ve Kürt sorununa askeri bir çözüme yatırımdan başka bir şey olmadığı görülür.
Kürt Barış Enstitüsü Araştırma Direktörü olan Meghan Bodette, Türkiye, Suriye ve Kürt meselelerine ve özellikle bu bölge ve bağlamlardaki kadın haklarına odaklanan bağımsız bir araştırmacıdır. Bodette, Orta Doğu’dan yeterince haber yapılmayan hikayelere ve bakış açılarına odaklanan bir haber sitesi olan The Region’da eski bir editör ve Suriye, Afrin’deki kadınları hedef alan kadın kaçırmaları, kaybolmaları ve diğer hak ihlallerini izleyen Kayıp Afrin Kadınları Projesi’nin kurucusudur. . Çalışmaları Wilson Center’ın Orta Doğu Programı, National Interest ve North Press Agency tarafından yayınlandı.