GÜLFER AKKAYA yazdı: “Siyaset gibi gücün temel olduğu bir alanda siyasetçi erkeklerin yanında erkeklik güçlerine güç katacak kadınlarla görünmesi kuraldır. Erkeklerin gücüne güç katacak bu kadınlar o erkekten yaşça büyük ya da yaşlı olan kadınlar olamaz. Altın kural budur.”
GÜLFER AKKAYA
Çiçeği burnunda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron herkesin dilinde. Bunun en önemli nedeni hızlı siyasal hayatı. Çok az ölümlüye nasip olacak erkenden elde edilen siyasi güç ve o güç sayesinde erkenden ulaştığı iktidar.
Köklü siyasi geçmişi olmamasına rağmen bu hız ve “başarının” sahibi elbette yalnızca Macron’un kendisi değil. O, iş hayatından siyasi hayatına sermayenin yanında olmuş, onun hizmetinde bulunmuş hırslı biri.
Macron’un seçimlerde vaat ettikleri, çıkartmayı düşündüğü yasalar emeğin sömürüsünü arttıran, sermayeyi güçlendiren zeminde oldu. Kuşku yok ki hırslı, hızlı genç adam sermayenin şövalyesi.
Macron, sermaye tarafından yaratılmış bir proje. Projenin kullanım süresinin ne zaman dolacağını beraber göreceğiz.
Ancak medya genç, hızlı, tutkulu Macron’dan bahsederken adet olduğu üzere siyasi hayatının yanı sıra özel hayatını da masaya yatırdı.
Macron’un özel hayatı şimdiye kadarki erkek başkanlar, cumhurbaşkanlardan hayli farklıydı. Burjuva çekirdek aile görüntüsü yoktu. İleri yaşlarda başkan, cumhurbaşkanı olan erkeklerin yanında ya kendilerinden genç ya da yaşıtları eşler bulunuyordu.
Macron ve Brigitte Trogneux bu tabloya uymuyordu. Macron genç bir cumhurbaşkanıydı, âşık olduğu kadın kendisinden yaşça büyüktü. Hem de çok büyüktü. Aralarında 24 yaş vardı. Daha açık yazmak gerekirse Brigitte Trogneux yaşlıydı.
Çiftin sıradışılığı bunlarla sınırlı değildi. Trogneux, Macron’un öğretmeniydi ve Macron daha 17 yaşına girmeden, üstelik evli olan hocasına aşkını ilan etmiş, ne zaman olursa olsun onunla mutlaka evleneceğini söylemişti.
Nasıl, film sahnesi gibi değil mi?
Tutkulu âşık sözünün arkasında durur. Fransa’ya cumhurbaşkanı seçildiğinde elini tuttuğu kadın âşık olduğu bu kadındır.
Cinsiyetçi toplum ve medya için güzel bir malzeme çıkmıştır. Onu istemeyenlere fırsat doğmuştu. Bizdeki kadın-erkek “sermaye karşıtı” solcular dâhil, onlarla aynı hamurdan olan başka ülkelerin solcuları Macron’u ilişkisinden vurmaya çalıştı.
Erkeklik, ücretli emeğin sömürüsünün dışında ve üzerinde, erkeklerin kadınları başta eviçi olmak üzere ezip sömürdüğü (ve onlarla işbirliği içinde olan kadınları kapsayan) patriarkal sistemin ideolojisiydi. Ve patriarka sermaye sahibi ya da değil, yani fakir zengin ayrımı yapmadan tüm erkeklerin çıkarlarını savunduğu sistemdi.
Hal böyle olunca cinsiyetçilikte bizim ve dünyanın sermaye karşıtı solcuları yalnız kalmadı. Eski İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi onlara yoldaş oldu, Macron’a, Trogneux üzerinden cinsiyetçi saldırıda bulundu.
“ Macron 39 yaşında, iyi bir iş geçmişine sahip ve her şeyden önce onu daha çocukken elinden tutan çok güzel bir anneye sahip.”
Berlusconi kadınlara yönelik cinsel saldırılarda sicili hayli kabarık, kadın düşmanı bir maço. Bu konularda aldığı cezalar var. Reşit olmayan genç kadına para karşılığında cinsel istismarda bulunması erkeklik madalyası olarak gırtlağında saplı duruyor. Uzun yıllar yargılandığı davalarda fuhuş için rüşvet vermek ve baskı kurmak suçlamalarından 7 yıl hapis ve ömür boyu kamu görevlerinden men cezası aldı.
Siyasi yaşamı boyunca seks partileri, kadınlara karşı işlediği cinsel suçlarla sık sık gündeme geldi. Kadınlara yönelik işlediği cinsel saldırıların bir kısmı kendisinin de sahibi olduğu medya dâhil, İtalya medyası tarafından yıllarca magazin olarak servis edildi.
İşte bu cinsiyetçi kart zamparanın şimdilerde evli olduğu kadın kendisinden tam 49 yaş küçük. Kuşku yok ki bu bakkal poşeti suratlı Berlusconi eşine âşık! Yoksa neden kendisinden 49 yaş genç bir kadınla evlensin ki!
Siyaset gibi gücün temel olduğu bir alanda siyasetçi erkeklerin yanında erkeklik güçlerine güç katacak kadınlarla görünmesi kuraldır. Erkeklerin gücüne güç katacak bu kadınlar o erkekten yaşça büyük ya da yaşlı olan kadınlar olamaz. Altın kural budur.
Erkekliğin kitabında kurallar erkeklerin lehine yazılır. Bu nedenle yaşı büyük kadınlar ya da yaşlı kadınlar sevilmez. Onlar hayatın dışına itilir. Onlara âşık olunmaz. Güzel bulunmaz. Seksi değillerdir.
Oysa bu en büyük erkeklik palavrasıdır.
Macron, genç bir erkek siyasetçi olarak tüm bu erkeklik iktidarına ve onun kabullerine, palavralarına karşı aşkı savundu. Sağdan, soldan gelen cinsiyetçi saldırıların karşısında sinmedi. Bunları cinsiyetçi bulduğunu söyleyerek ilişkisini tartıştırmadı bile.
“Yaşlı olan ben olsaydım ilişkimizi sorgulamazlardı” diyerek kadınları nesneleştiren cinsiyetçiliğe karşı dik durdu.
Kadınlar bir kez daha gördü ki erkekler için kadınlarla yatmak ile kadınlara âşık olmak başka ve onu kamuoyunun önünde sahiplenebilecek onurlu bir erkeğe dönüşmek bambaşka şeylerdi.
Çünkü genellikle tanıklık ettiğimiz şey erkeklerin beraber oldukları kadınları inkâr etmesiydi. Ne çok güçlü erkek yaşadığı ilişkiyi savunamadığı için sefilleşerek siyaseti bırakmak zorunda kaldı.
Kendisinden 24 yaş büyük bir kadına, uzun yıllardır âşık olan Macron aşkına sahip çıkıp cinsiyetçiliğe karşı durarak siyasal açıdan ayağının kaydırılması muhtemel bir zemini de böylece kendi lehine güçlendirmiş oldu.
Sermayenin uşağı, gerçek bir âşıktı. Erkeklik, kadınlara yaşlanmayı yasaklarken, genç bir adam yaşlı bir kadına âşık olabilecek, aşkını savunabilecekti.
Kadınlarsa buna içten içe hayranlık duyacak, takdir edecekti.