Rektörlük seçimlerinde en çok oyu almasına rağmen, Prof. Dr. Mahmut Ak’ın İstanbul Üniversitesi’ne atanmasıyla ilgili Prof.Dr. Raşit Tükel, “Bir seçimin sonucuna bağlı kalmayacaksanız, bir seçim niye yapılır? Sandığın iradesine oy verenlerin iradesine bağlı bir karar almayacaksanız, bir atama yapmayacaksanız, seçimi niye yaparsınız? Hangi gerekçeyle sıralamayı değiştirirsiniz” dedi.
Prof.Dr. Raşit Tükel, rektörlük seçimlerinde ikinci sırada olan Prof. Dr. Mahmut Ak’ın İstanbul Üniversitesi’ne atamasıyla ilgili açıklamada bulundu.
Prof. Dr. Raşit Tükel, İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, Şükrü Aksel Toplantı Salonu’nda düzenlenen toplantıda konuştu.
Tükel burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Zaten 2547 sayılı 12 Eylül’ün tanımladığı yasayla ortaya konulan yüksek öğretim kurulu ve yüksek öğretim yasası anti-demokratik bir yasa. Üniversiteyi devletin kontrolüne almak amacıyla yapılmış bir yasa. Aynı zamanda akademik özgürlükleri daraltan bir yasa. Bunun örneklerini de seçim süreçlerinde görüyoruz.
“Siz eğer bir iktidara bağımlı olarak seçiliyorsanız, daha doğrusu atanıyorsanız, onun dışında var olamıyorsunuz, bağımsız davranamıyorsunuz, özerk olamıyorsunuz. O yüzden seçimlere özel bir önem verdik. Seçimden sonraki oylarımızın takipçisi olacağımızı sözünü verdik.
“Bu seçim 12 Mart’ta sonuçlandığında en yüksek oyu aldığım en yakın adayla aramda yaklaşık 300 oy fark olduğu ortaya çıktı. Ve bunun arkasından YÖK’ün sıralamasını bekledik. Ama bunu beklerken de oylarımıza sahip çıkacağız, takipçisi olacağız sözümüzde durarak bekledik. 20 Mart’ta YÖK açıklamasını yaptı. Sıralamayı değiştirmişti. Biz gerekçesini sorduk. Fakat yanıt alamadık. Eş zamanlı seçim yapılan birçok üniversitede de benzer sorunlar var.
“Bir seçimin sonucuna bağlı kalmayacaksınız, bir seçim niye yapılır? Sandığın iradesine oy verenlerin iradesine bağlı bir karar almayacaksanız, bir atama yapmayacaksanız, seçimi niye yaparsınız? Hangi gerekçeyle sıralamayı değiştirirsiniz? Biz bu soruları sorduk. Ve 25 Mart’ta da geniş bir katılımla, İstanbul Üniversitesi Beyazıt Meydanı’nda bu görüşlerimiz kamuoyu ile paylaştık.
Tüm bu sürecin sonunda yani dün, Cumhurbaşkanlığı tarafından ikinci sırada olan 300 oy gibi yüksek bir oyla geride olan adayın rektör olarak atandığı bilgisini aldık. Sandığın iradesinin bir kez daha yok sayıldığı, şu ana kadar sadece oy verenlerin değil, bütün üniversite bileşenlerinin tüm duyarlı bizi destekleyen kamuoyunun beklentisine sandığın iradesine bir saldırı olarak bunu değerlendirdik.
Burada da bunu bir kez daha ifade ediyoruz. Üniversitemiz yalnız değil. Bu süreçte bunu hissettik. Üniversiteler yalnız değil. Bundan sonraki süreçte bu mücadeleyi yükseltmemiz önümüzdeki görev
Bütün üniversitelerin akademik, özgür, demokratik katılımcı kurumlar olması için çalışmalarımızı her koşulda sürdürmemiz, önümüzdeki görev olarak duruyor. İkinci sırada olduğu için, seçilmemiş olan bir adayın rektör olarak atanmasını meşru olarak kabul etmeyeceğimizi bir kez daha burada sizlerle paylaşıyoruz.”