Suriye Kadın Meclisi, Şam’da düzenlenen Ulusal Diyalog Kongresi’nin meşruiyetini tanımadıklarını ve kongreden çıkan kararları kabul etmeyeceklerini açıkladı.
“Mevcut krizi meşrulaştırılıyor”
Meclisten yapılan yazılı açıklamada, kongrenin dışlayıcı ve inkârcı bir zihniyetle yürütüldüğü belirtilerek şu ifadelere yer verildi:
“Suriye Kadın Meclisi olarak, dışlama, inkâr ve ret politikalarıyla düzenlenen bu kongrede alınan hiçbir kararı kabul etmiyoruz. Suriyeli kadınlar olarak, ülkemizin ilerlemesi ve içinde onurlu bir şekilde yaşayabilmemiz için yıllardır mücadele ettik. Mevcut krizi meşrulaştırmaya hizmet eden bu kongre daha gerçekleşmeden ölmüştür. Suriye halkı ve özellikle kadınlar, bir daha baskı altında yaşamayı kabul etmeyecektir.”
Suriye Kadın Meclisi, kongrenin Suriyeli kadınların ve halkın taleplerini göz ardı ettiğini belirterek, ülkedeki krizin çözümüne katkı sunamayacağını vurguladı.
Suriye’de kadın hakları
Son iki yılda Suriye’de kadın hakları konusunda önemli gelişmeler yaşanıyor. 2024 yılının Aralık ayında, İslamcı grup Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ), Beşar Esad rejimini devirerek ülkenin fiili otoritesi haline geldi. Bu değişim, kadın hakları aktivistleri ve sivil toplum kuruluşları için hem umut hem de belirsizlik yarattı.
HTŞ’nin yönetimi devralmasının ardından, kadınların siyasi ve sosyal hayatta daha fazla temsil edilmesi yönünde talepler arttı.
Örneğin, feminist aktivist Ghalia Rahhal, yeni hükümette kadın kotasının %30 olmasını talep etti. Ayrıca, kız çocukları için ortaokula kadar zorunlu eğitim ve çocuk yaşta evliliklerin sona erdirilmesi gibi istekler dile getirildi.
Bu süreçte, Şam’ın Emevi Meydanı’nda “Dini yönetime hayır” ve “Özgür kadın olmadan özgür ulus olmaz” sloganlarıyla protesto gösterileri düzenlendi. Bu gösterilerin ardından, geçiş hükümeti Kadın İşleri Bürosu’nu kurduğunu duyurdu. Büronun direktörü Ayşe el Debs, Suriyeli kadınların yeni dönemde sosyal, kültürel, siyasi, sağlık ve eğitim alanlarında öncü olacaklarını belirtti.
Ancak, HTŞ’nin geçmişteki radikal İslamcı bağlantıları ve bazı yetkililerin kadınların belirli işlere uygun olmadığını ifade eden açıklamaları, kadın hakları savunucuları arasında endişelere yol açtı. Örneğin, Obaida Arnout adlı bir yetkili, kadınların “biyolojik ve fizyolojik yapıları” nedeniyle bazı devlet görevlerine uygun olmadığını belirtti.