KORKUT AKIN yazdı: “Veysel’in arkadaşları, yaşanan bu hukuksuzluğu ve bir devrimcinin kaybedilmesini sindiremediler içlerine. Canla başla çalıştılar ve her şeyi belgeleriyle koydular gözler önüne. Sıra geldi gerçek mezarının bulunmasına ve kemiklerinin köyüne yapılan anıt mezara taşınmasına…”
KORKUT AKIN
12 Eylül’den sonra bir çatışmada yaralı yakalanan, hemen orada yargısız infaz edilmek istenen ama nedense vazgeçilen, yine de önceden verilmiş bir kararla iki duruşmayla idam edilen bir “kayıp devrimci” Veysel Güney.
Mezarı bile bilinmeyen, son mektubu ancak arkadaşlarının ısrarlı ve kararlı takibiyle bulunup ailesine ulaşması sağlanan bir devrimci gençtir Veysel. Adana’dan Gaziantep’e geçmiştir darbe sonrasında… Baskı o kadar büyüktür ki, insanın değil bir şeyler yapmasına, nefes almasına bile izin verilmez. Sokaktan geçenlerin bile tutuklandığı o süreçte, “asmayalım da besleyelim mi” diyecekleri fırsatları kollamaktadır darbeciler. Onlar için her olay bir fırsattır, her devrimcinin katli vaciptir, ellerine geçirdikleri.
Hukuk nedir?
Öyle bir süreçtir ki, herkes bir şekilde sindirilmiştir. Kimse hakkını arayamamakta, o acıyı da içlerine gömmektedir. Evrensel hukuku geçtik, kendi hukuklarını bile çiğneyecek kadar gaddardır iktidar. Onun için de zaten sokaktan geçen herkes gözaltına alınır, her gözaltına alınan tutuklanır, binlercesi de idamla yargılanır. Her ne kadar zamanla yumuşamışsa da bu tutumları, ilk günlerde olağanüstü bir gayretkeşlikle idam vermek için ellerinden geleni yaparlar.
Kendi hatalarından kaynaklananlar “kaza”, devrimcilere reva görülen ise “ceza”dır. Suçlarını itiraf eden iki zanlının hükmü, avukatlarını özgürce seçemedikleri için bozulurken, Veysel Güney’in avukat tutma talebi yanıtsız kalmıştır, tıpkı bir başka idam edilen devrimci Serdar Soyergin gibi.
Kim vurdu?
Asıl sorun, çatışmada vurulan subayı kimin vurduğudur aslında. Bir tezgah kurulmuştur ve Veysel Güney tezgaha getirilmiştir. Polisin baskın yaptığı evde iki kişidirler. Veysel’in arkadaşı Ali İhsan Özer, polisle çatışır ve hemen öldürülür. Veysel ise vuramayacağı bir yerde, mutfak balkonunda ölü bulunan Üsteğmen Şahin Akkaya’yı öldürmekten idamına hükmedilir. Gerek evin krokileri, gerek Veysel Güney’in ifadeleri, gerekse polislerin savunmaları da gösteriyor ki Veysel, itibar için ölüme yollanmıştır. Belki polisler husumet yaşadıkları için -fırsat bu fırsattır- öldürmüşlerdir üsteğmeni, belki de -şimdilerde çokça karşımıza çıkan- provokasyon amaçlı öldürülmüştür karanlık eller tarafından. Kazaen de ölmesi mümkün değildir, çünkü çatışma mahallinde değildir…
Subayın vurulması bilinçli bir seçim olmasa Veysel Güney de idam edilmeyecek. Yaralı yakalandıktan sonra da yargısız infaz çabası yaşanmışsa da nedense olmamış, olamamış.
Yumruklu yıldız…
Yakalanışından idam hükmü verilişine kadar geçen süre 42 gündür Veysel Güney için. Bu kadar aceleci davranmalarının altında yatan, bireysel çıkarlar olması gerektir. En azından darbeci “beşi bir yerde”nin gözüne girmek için…
Kendisinin de “salıncak” diye nitelediği darağacı öncesinde yaşanan hukuksuzluğun bilincindedir. Kendisi için değildir istedikleri… Devlet de üzerine zimmetli Veysel’in cansız bedenini bile yok edebilecek denli korkmaktadır o nedenle.
İdam edilen birinin mezar yeri bilinmez mi? Bilinçli olarak gizlenmedikçe 36 yıl bulunamaz mı? Savcı biliniyor, infazda bulunanlar da… Cenazenin teslim edildiği subay da belli. Sahi, Veysel’in mektubu da saklanmıştı da, arkadaşlarının ısrarlı ve geri adım atmayan tutumlarıyla çıkmıştı ortaya. Son mektubunda, “Mezarımı yol kenarına kazın / Üzerine devrim şehidi yazın / Başına yumruklu yıldız kazın / Gidiyorum ölümsüzlüğe hoşça kalın” demişti.
Veysel’in arkadaşları, yaşanan bu hukuksuzluğu ve bir devrimcinin kaybedilmesini sindiremediler içlerine. Canla başla çalıştılar ve her şeyi belgeleriyle koydular gözler önüne. Sıra geldi gerçek mezarının bulunmasına ve kemiklerinin köyüne yapılan anıt mezara taşınmasına…
Unutulmasınlar diye…
Ethem Dinçer, Devrimci 78’liler Federasyonu’nun ve arkadaşlarının sürdürdüğü, uzun yıllara yayılan bu azimli mücadeleyi belgeleriyle birlikte kitaplaştırırken, sadece Veysel Güney’in değil hukuksuzluğa ve önyargıya kurban giden tüm devrimcilerin öyküsünü anlatıyor.
-Darbenin Kaybettiği Bir Devrimcinin İzinde- Sizin Veysel, Ethem Dinçer, Belgesel, NotaBene Yayınları, 2014, 374 s.