Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüsü Naci Sönmez, Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Cavit Uğur ve SYKP önceki dönem Eş Genel Başkanı Ahmet Kaya, Leyla Güven’in açlık grevine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi 24’üncü gününe girdi. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş sözcüsü Naci Sönmez, Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Cavit Uğur ve SYKP önceki dönem Eş Genel Başkanı Ahmet Kaya, Güven’in açlık grevine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, batıdan da Güven’e desteğin olması gerektiğini söyledi.
Sönmez: Güven'in çığlığına yanıt verilmeli
Yaşam hakkını savunan bir partinin eş sözcüsü olduğunu söyleyen Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eşsözcüsü Naci Sönmez, “Ölüme değil yaşamı daha çok referans veren bir siyaseti savunuyorum. Ama bu ülkede insanlar bedenlerini ölüme yatırarak, seslerini duyurmak zorunda kalıyorlar. Hem insan olarak vicdani açıdan, hem de siyasetten ahlaki açıdan büyük üzüntü duyuyorum. İnsanların bedenlerini ölüme yatırarak, siyasi bir sonuç almaya çalışmaları ancak bizim gibi ülkelerde olabileceğini düşünüyorum. O yüzden bir açlık grevi destekçisi olmak istemem ama bir an önce herkesin bu çığlığa yanıt vermesi gerektiğini düşünüyorum. En azından yetkilileri, devleti, hükümeti, siyaset arenasını Leyla Güven'in çığlığına yanıt vermeye ve olumlu cevap vermeye davet ediyorum” dedi.
'Toplumsal hareketi inşa etmek'
Güven’in açlık grevine bölgeden desteğin olmasına batıda ise bir sessizliğin hakim olduğuna işaret eden Sönmez, “Özellikle Türkiye'nin batısında bir süreden beri iktidarın yoğun baskı ve estirdiği terör sonucunda muhalefet alanında ciddi bir geri çekilme hali görülüyor. Bu tabi hepimizi endişe içinde bırakan bir gelişmedir. Sonuç olarak Türkiye'nin bir muhalefetsizlik sorunu olduğunu ifade edebilirim. Ama çare yeni bir toplumsal hareketi inşa etmektir. Türkiye'de muhalefet aklı oluşturmak ve bunun eylemini örgütlemek temel görevimiz diye düşünüyorum” diye belirtti.
Kaya: Haklı bir taleptir
SYKP’ye eski Eş Genel Başkanı Ahmet Kaya da, “AKP-MHP ittifakı ülke de zifiri karanlığı yaratmak için her türlü çabayı veriyor” diyerek sözlerine başladı. Ülkenin temel sorunlarından birinin Kürt sorunu olduğuna dikkat çeken Kaya, “Kürt sorunu bu ülke de çözülmez ise siyasi, ekonomik ve her bakımdan sorunların üstesinden gelmek mümkün değildir. Kürt sorununun çözümü ise Kürt Halk Önderi Öcalan’la kurulacak temasa bağlıdır. Öcalan’la doğru temelde yürütülecek bir iletişim Kürt sorununun çözümüne önemli katkı sağlayacaktır ve çözüm yolunda çok büyük adımlar atılacaktır. Leyla Güven’in bu çerçevede yapmış olduğu açlık grevi haklı bir taleptir” diye konuştu.
Güven’in talebinin kendi talepleri olarak gördüklerini dile getiren Kaya,“En kısa sürede bu durumun ortadan kalkması için yetkililer harekete geçmelidir. Leyla vekilimizin yanında olduğumuzu belirtmek istiyorum” diye kaydetti.
Güven’e bölgeden eylemlerle verilen desteğe değinen Kaya konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sadece bölgeden yükselen bir Leyla Güven desteği devletin yaptığı propagandaya da uygun düşer. Kürtleri kriminalize etmek için her türlü çabayı sarf ediyorlar. Bunlar ‘teröristtir. Bunların yapmaya çalıştıkları da budur’ demelerine hizmet olacaktır. Asıl batıdan, metropollerden ve demokrat, sosyalist, devrimci grupların bu talepleri destekleyen eylemlilikler içerisinde olmaları gerekir. Ne yazık ki böyle bir durum şu ana kadar yoktur. Bunun olması için çaba harcamak gerekir.”
Uğur: Demokratik adımlar atılmalı
SYKP Eş Genel Başkanı Cavit Uğur, “İnsanların bir takım demokratik hakları için ölüme yatıyor olmaları son derece acı ve dramatik bir olay olarak değerlendirmek lazım” dedi. Hem bölgede hem de ülkede cereyan eden çatışmaların son bulmasına ihtiyaç olduğunu sözlerine ekleyen Uğur, “Sorunlarını kendi sınırları içinde büyük güçlerin egemenliğine mahkum kalmaksızın çözebilecek bir yol ve yöntemin bulunması gerekir. Bu açıdan da Türkiye’de demokratik yolların bir an önce açılması ve başta Kürt sorunu olmak üzere sorunların müzakereler yolunda çözülmesine imkan tanınması gerekir. Bir an önce sorunların müzakereler yoluyla çözülmesi açısından gerekli demokratik adımların atılmasını umuyoruz ve bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
'Baskılar devam etmektedir'
Türkiye’nin 15 Temmuz ve sonrasında ilan edilen OHAL ile birlikte büyük bir baskı ve sürekli artan bir otoriterleşme süreci yaşandığını dile getiren Uğur, “Her gün çeşitli gözaltılar ve baskılar devam etmektedir. Büyük bir iktisadi krizin içerinden geçmektedir. Siyasi iktidar, insanlara ve kamuoyuna bir çaresizlik duygusunu sürekli olarak aşılamaktadır. ‘Ne yaparsanız yapın, ben bildiğimi okuyacağım’ desturuyla hareket etmektedir. Ben batıdaki sessizliğin esasen toplumsal muhalefetin önemli ölçüde sindirilmiş olması, başta ana muhalefet partisi olmak üzere bütün bunlar karşısında direnç odağı oluşturacak bir gücün olmamasından kaynaklandığını düşünmekteyim. Doğusuyla batısı arasında doğal olarak Kürt sorunu etrafında kümeleşme ve bununla kurmuş olduğu rezonansın farklılığı da son derece açıktır” dedi.