Bir bakmışsın, Yusuf kuyuda zordadır; bir bakmışsın, Yusuf Mısır’a sultandır.
Kimse artık uzun konuşmalar dinlemek istemiyor. Uzun yazılar okumaya da sabır kalmadı. “Olmaz dediğimiz her şey oluyor.” Aslında daha önce de olmuş.
Dünya tarihi, yargılanıp hapse atılan ama cezaevinden çıkınca daha da güçlenip cumhurbaşkanı seçilen siyasetçilerle dolu…
Çok örnek var ama ilk akla gelenler: Güney Afrika’dan Nelson Mandela, Brezilya’dan Lula da Silva ve Türkiye’den Recep Tayyip Erdoğan.
Gecekondudan Saraya
Brezilya Cumhurbaşkanı Luiz Inácio Lula da Silva’dan, yani Güney Amerika’nın Yusuf’undan bahsetmek istiyorum.
Anlatacaklarım gerçek ama benzerlikler tamamen tesadüf.
Lula, adaylığını açıklayınca hakkında yolsuzluk soruşturması açıldı. Hapse girdi, çıktı ve cumhurbaşkanı oldu.
Lula, yoksul bir aileden geldi. Sao Paulo’ya göç edince, çocuk yaşta metal işçisi oldu. Sendika liderliği yaptı ve İşçi Partisi’ni kurdu. Çok yendi, çok yenildi. Ama sonunda [başkent Brasilia’daki] Alvorada Sarayı’na çıktı.
Yoksullukla mücadelesi ve yerli halklarla kurduğu güçlü bağ, tüm dünyaya ilham verdi. Kamusal eğitimi ve sağlığı, Amazon ormanlarını ve Latin Amerika halklarının birliğini savundu. Anayasadaki süre sınırlaması nedeniyle görevini bıraktı.
Yıllar sonra tekrar aday olacağını açıklayınca hakkında apar topar bir yolsuzluk soruşturması başlatıldı. Tutuklandı, itibarsızlaştırılmak istendi. Ancak iddiaların asılsız olduğu, savcıların siyasi bir kumpas kurduğu ortaya çıktı. Cezaevinden çıktı ve halkın desteğiyle yeniden cumhurbaşkanı seçildi.
Yolsuzluk suçlamaları
Lula’nın usulsüz atamalar yaptığı ve ihaleler karşılığında rüşvet aldığı iddia edildi. Savcılara göre, sahil kasabasındaki lüks bir villa, rüşvet olarak Lula’ya değerinin altında satılmıştı. Ancak bu suçlamayı destekleyen hiçbir belge ya da tapu gösterilemedi.
İkinci iddia, Lula ailesinin sıkça tatil yaptığı bir çiftliğin tadilatının özel şirketlerce ödendiğiydi. Söz konusu çiftlik onlara ait değildi; yalnızca birkaç kez misafir olmuşlardı.
En ciddi iddia ise Lula’nın, devlet petrol şirketi Petrobras’taki atamalarla yolsuzluk şebekesi kurmakla suçlanmasıydı. İddiaya göre, ihaleler karşılığında rüşvet alındı ve bu paralar partiye aktarıldı.
Suçlamalar, büyük ölçüde, ceza indirimi karşılığında ifade veren tanıklara dayanıyordu. Maddi bir delil yoktu. Ne para transferi, ne tapu, ne banka hareketi… Buna rağmen dava ilerledi ve Lula mahkûm edildi.
O sırada Brezilya’da seçim kampanyaları başlamıştı ama Lula yarış dışı bırakıldı. 2018’de yolsuzluk ve kara para aklama davası sonucunda 12 yıl 1 ay hapse mahkûm edildi. 580 gün özgürlüğünden mahrum bırakıldı.
Mahkeme değil manşet
Davanın yargıcı Sergio Moro’ydu. Lula’yı mahkûm ettikten kısa bir süre sonra, Bolsonaro hükümetinde Adalet Bakanı oldu.
Dava aslında mahkemede değil, medyada görülmüştü. Lula’nın cezasını manşetler kesmişti. Delile dayanmayan iddialar sayfa sayfa yazıldı, çizildi. Lula henüz kendini savunamadan, basın onu çoktan suçlu ilan etmişti.
Uydurma rüşvet ve yolsuzluk haberleri servis edildi. Lüks villaların görüntüleri defalarca paylaşıldı. Bu algıyı körükleyenler, kıtanın en zengin medya patronlarıydı.
Daha sonra savcı, hâkim ve bazı şirket temsilcileri arasındaki gizli yazışmalar ortaya çıktı. Meğer Lula’yı siyasetten tasfiye etmek isteyenler kumpası çoktan kurmuş.
2021’de Brezilya Yüksek Mahkemesi, yargı sürecinde tarafsızlığın ihlal edildiğine hükmetti. Davanın yasalara ve usullere uygun yürütülmediğini açıkladı.
Tüm mahkûmiyet kararları iptal edildi. Lula’nın siyasi hakları iade edildi. Ve Lula, 2022’de Bolsonaro’yu sandıkta yendi. Bir kez daha cumhurbaşkanı seçildi.
Lula’yı anlatanlar bazen Paulo Coelho romanlarındaki kahramanlara bazen de Anka Kuşu’na atıf yapıyor. Ama Lula’nın hikâyesi en çok Yusuf kıssasına benziyor.
Zindana atıldı, iftiraya uğradı, unutturulmak istendi. Ama sabretti, döndü ve ülkesine yeniden lider oldu.
Yusuf Mısır’da buğdayı koruyordu, Lula Brezilya’da umudu…
Sao Paulo’dan Saraçhane’ye kıssadan hisse.