KORKUT AKIN yazdı: “Anılarda yer alan türküler üzerine söyledikleri, çok belirleyici. Biz, türküleri tanıtamamışız, nasıl ki klasik müzik defalarca dinleniyorsa, bıkılmadan; Ruhi Su, türkülerin de duyguları yücelttiğini, her zaman her yerde dinlenebilecek gerçeklik olduğunu söylüyor.”
KORKUT AKIN
Ölümünün 30. yıldönümünde Ruhi Su’ya mektuplar. Anılar” alt başlığıyla Alâettin Bahçekapılı ve Nabi Belekoğlu tarafından hazırlanan mektuplarla anılar bir başka coşkuyu yaşattı bana; tabii, odamın içine yayılan gümbür gümbür Ruhi Su ezgilerinin eşliğinde.
“Çileli ama her zaman onurlu bir yolculuk” olarak tanımlanıyor Ruhi Su’nun yaşamı. Tam da şairin şiirce dillendirdiği “neler çekmiş halkım türküler şahit” dizelerinin hissettirdikleri gibi…
Ayrımcılık sayılır mı?
Van’da doğmuş, 1912’de, Adana’da bir ailenin yanına verilmiş çok küçükken. Şimdi pek sözü edilmiyor, ama büyük olasılıkla tehcirden kurtarılarak verilmiş o çocuksuz aileye. Dünya çapında bir ses ve türkü ustası, ama Ermeni olduğunu gizlemek zorunda… Dile getirilmediğinde yalan söylenmiş olmuyor, ama kabahatin en büyüğü işleniyor aslında, hem halkların yaşamına hem de büyük ustaya.
Dağın başında…
Yoksulluk insanın belini büker kuşkusuz, düşünülmezi bile düşündürtür. Adana’nın sıcağından kaçmak için yazın dağlara göçülürken su alması için gönderilen Ruhi Su, -unutmadan söylemeliyim, o zaman Mehmet’tir adı, yıllar sonra Ruhi Su olacaktır, okulda- çok sonra bulur “aile”sini.
“Ruhi Su, Sen Gittin gideli”de okuyacağınız mektuplar ve anılarda da görüyoruz ki, en çok da “anne” özlemi yaşamıştır ömrünce. Eşinin, “Konser öncesi benim isteklerimi bile yerine getirmedin, ama bu küçük kız çocuğunun isteğini yerine getirdin” sitemine karşı söylediği “Ben, anneme ve -küçük kızı kastederek- anneciğime okudum, annemi görmedim, tanımadım. İki anneme okudum, çok keyif aldım” demesi bir kanıttır belki de.
Hasan dağı, sıkıyor zincir bileği
Şairin (İlhan Berk) şiirce dillendirdiği o iki dize, düşünce suçlusu olmanın da insana neler çektirdiğini vurgular kuşkusuz. Arkadaşının ömrü ziyan olmasın diye okul hakkını ona verir, kendisi değişen yasa ile askere gitmek zorunda kalır. Bu, ne denli düşünceli ve insancıl olduğunu gösteriyor zaten. Ardından 30 yıl sonra yazılan mektuplarda da sesinin yumuşaklığıyla, sinirlenmemesi yer alıyor doğal olarak.
Harbiye’de, eşi olacak Sıdıka Su ile yaşadıkları inanılmazdır. Sonrasında elleri kelepçeli sürgüne gidişi, “Hasan Dağı” türküsünün tınılarında hissediliyor. Dilerseniz bir kez daha dinleyin, o acının somutlandığını göreceksiniz.
Türküler gerçekçidir…
Anılarda yer alan türküler üzerine söyledikleri, çok belirleyici. Biz, türküleri tanıtamamışız, nasıl ki klasik müzik defalarca dinleniyorsa, bıkılmadan; Ruhi Su, türkülerin de duyguları yücelttiğini, her zaman her yerde dinlenebilecek gerçeklik olduğunu söylüyor. Şimdi, bunları yazarken İlhan Berk’in (tanışıyorlar mıydı, birbirlerini severler miydi, düşünceleri uyumlu muydu bilmiyorum ama) iki dizelik yukarıda alıntıladığım şiiri, Ruhi Su’nun söylediklerinin yansıması gibi geldi bana. Araştırmak lazım. Ama önce mektupları okumanızı, anılarınızın yitip gitmemesi için sizin de hayatın her alanında her anında yaşadıklarınızı yazmanızı istemeliyim.
Yazarı, çizeri, doktoru, mimarı, öğretmeni, ressamı, müzisyeniyle 64 kişi Ruhi Su’ya mektup yazmış: “Sen gittin gideli”. Çok sev(in)dim.
Ruhi Su, “Sen gittin gideli”, Mektuplar Anılar, BRT Yayınları, 2016 295 s.
(0216 455 09 970’ten ve/veya BRT Yayınları, Sedef Cad. Ata 4-2 A Blok K: 12 D: 52 Ataşehir/ İstanbul adresinden istenebilir.)