Modern dünyada, ulus devlet iktidarına ulusal ya da sınıfsal bir zeminde silahla mukavemet eden örgütlere dönük iktidarın tavrı, ekseriyetle silahlı kalkışmayı gerçekleştirenleri yok etmeye dönüktür. Karşı tarafı, yani alternatif bir iktidar olan veya olmaya aday olanı, yok etme refleksi taraflar açısından karşılıklıdır. Silahlı kalkışmayı yapanların mevcut iktidarı yok ettiklerine pek rastlanmasa da, mevcut iktidarın silahla mukavemet edenleri yok ettiği ya da en azından oldukça zayıflattığı örnekler az da olsa vardır. Peru Aydınlık yol ve Sri Lanka Tamil Elam kaplanları örneği gibi. Mevcut iktidarların, silahlı direnişlere dönük ilk seçenekleri her ne kadar yok etme üzerine kurulu olsa da silahlı aktörlerin birbirlerini yok edemeyeceklerine dönük zımni bir kabul vardır. Dolayısıyla geriye tek seçenek olarak diyalog ve müzakere kalıyor ve fakat diyalog ve müzakerenin nihai çözümü beraberinde getirdiğini de söylemek oldukça güç. Ancak yine de bir masa(yuvarlak) etrafında oturmaktan gayrı çözüm de yok. Başlıktaki sorunun cevabını dünya örnekleri defaatle yanıtladı, malum yanıt şüphesiz evettir. Dünya deneyimlerinden bahsetmeyeceğim, G.Afrika’dan, Kolombiya’ya, Endonezya’dan Meksika’ya adı anılan ülkelerde demokratik yönetimlerin olması bir yana neredeyse tamamında diktatörlüğe yakın yönetimler mevcuttu/mevcut. Kolombiya örneği, hem taraflar arasındaki savaşın şiddeti, hem de savaşın neredeyse yarım yüzyıla yaklaşması hasebiyle önemlidir. Kolombiya ordusuna ve dünyanın en vahşi paramiliter yapılarına karşı, dünyanın en kalabalık gerilla ordusu FARC-EP 50 yıla yakındır savaşıyor. Kayıplar yüz binlerle ifade ediliyor. FARC’la Kolombiya devleti arasında Ekim 2013’de başlayan diyalog, önce Oslo’ya oradan da Havana’ya taşınarak devam ediyor. FARC’ın zayıfladığı, hükümetle anlaştığı ya da Kolombiya devletinin demokratikleştiği için bu süreç yaşanmıyor, sürdürülmesi halinde yıkımın da yıkımıyla neticelenen bir savaşın taraflar açısından zorunluluğudur müzakere etmek. Üstelik karşılıklı bir ateşkes de söz konusu değil Kolombiya’da.
2013’te yine dünyanın en kalabalık gerilla ordusuna sahip PKK ile, benzer şekilde dünyanın önde gelen vahşi savaş aygıtlarına sahip Türkiye devleti arasında ateşkes ve diyalog süreci başladı. Bu ateşkes ve diyalog sürecinin, PKK lideri Öcalan’ın ilk defa 17 Mart 1993’te Lübnan’ın Bar Elias kasabasında basın aracılığıyla ilan ettiği tek taraflı ateşkes ve sonrasında ilan edilecek olan tek taraflı ateşkeslerden farkı, çift taraflı olması ve diyalogun resmi kanallar aracılığıyla kurulmasıdır. Birkaç gün önce hükümet ve HDP heyetinin ortak sunduğu 10 maddelik deklarasyonla diyalogun müzakereye evirilip evirilmeyeceğini hep birlikte göreceğiz. İktidar ile Öcalan-Kandil-HDP arasında var olan bu diyalog, ne hükümetin demokratik olduğunu, ne Kürt tarafının hükümetle anlaştığını ne de taraflardan birinin savaş sahasında yenildiğinin göstergesi. Ancak 30 yıllık bir savaşın taraflar açısından sürdürülemez hale geldiğinin kati suretle bir göstergesidir. Başlıktaki soruya Türkiye özelinde tekrar dönecek olursak, münhasıran sol-sosyal demokrat cenah tarafından dillendirilen başlıktaki soruya ilaveten bazen de Kürt Siyasal Hareketini (KSH) hükümetle birtakım gizli anlaşmalar yapmakla itham eden aynı cenahın dünya deneyimlerinden haberi yok mu? Elbette var ve ayrıca eleştirilerin (samimi) bir kısmı, haklı olarak gittikçe “tek adam” olma yolunda ilerleyen bir iktidarla demokratik bir çözümün ne kadar imkan dâhilinde olduğu sorusu ben ve benim gibi düşünen insanların da zihinleri meşgul ediyor ancak eş zamanlı olarak Kürt meselesinin hal yolunu bulması için müzakere değilse nasıl bir yöntem sorusuna ne tür bir cevap vermek lazım. Kürtler yüz yılı aşkın bir zamandır var olduklarını dile getirmek için silaha başvuruyor, başka olanak yok çünkü ve yüz yıldır denenmeyen tek yöntem oturup konuşmak. Konuşmanın da savaşan taraflar arasında olması abesle iştigal olmasa gerek. Demokratik olmayan bir iktidarla da diyalog-müzakere yürütülebilir ancak Türkiye özelinde KSH’ye yüklenen Türkiye’nin demokratikleştirilmesi görevi gibi gizli bir misyon da var. Bu biraz da KSH’nin kapsadığı evrenin oldukça geniş ve çeşitli olması ve KSH dışında neredeyse ülke sathında bir muhalefet dinamiğinin olmaması sebebiyledir. Bu gizli misyon ülkenin demokratikleşmesi ile Kürt meselesinin çözümünün ancak paralel bir zeminde olabileceğine işaret eder ki kısmen doğrudur. Hatta KSH’nin geliştirdiği çözüm paradigması da iki meselenin çözümüne içkindir. Fakat demokratik olmayan bir iktidarla diyalog kurulmasına karşı çıkmak, Kürt meselesinin dile getirilme biçiminin tek yolu olarak silahı ya da genel anlamda şiddeti işaret etmektir. Başka bir açıdan bakarsak, Kürt meselesinin çözümü için ülkenin demokratikleşmesi, demokratik bir iktidarın kurulmasını mı beklemek lazım?
Diyalogun müzakereye evirilmesi, müzakereden bir barış antlaşmasının çıkması şüphesiz arzu edilendir. Ancak barışın bir antlaşma ile mümkün olmayacağını dünya örneklerinden biliyoruz çünkü barış inşa edilecek bir süreçtir ve bu yüzden de barışı talep etmenin ötesinde hayata geçirmektir elzem olan, başka bir ifade ile iktidarı barışa zorlamaktır. Bu konuda en ilham verici örneklerden biri Meksika’da EZLN, namı diğer Zapatistalardır. EZLN 1996’da iktidarda olan Kurumsal Devrimci parti ile, Meksika’da halkların kendi kaderlerini tayın edebilmeyi öngören, Meksika’nın çoğulcu etnik yapısını kabul eden, bir anlaşma imzaladılar fakat iktidar anlaşmaya uymadı. Buna Zapatistler daha fazla barış talebiyle, Mexico City’de sonlanan bir uzun yürüyüşle karşılık verdi. “Eşitlik-özgürlük ve adalet” sloganıyla yola çıkan Zapatistlerin talepleri Vincente Fox hükümeti tarafından karşılanmasa da onlar bu sloganı özerk yönetimlerle, aşağıdan yukarıya bir demokrasi kurgusuyla de facto olarak inşa etmekte kararlı. Bugün KSH de aynı taleplerle ve pratiklerle barış talep ediyor. Dolayısıyla diyalog ya da müzakere iktidarlarla yürütülür, olumlu ya da olumsuz sonuçlanabilir ancak barışı ancak biz inşa edebiliriz. Son olarak silahlı çatışmanın durması, savaşın bittiği anlamına gelmiyor, savaş devam edecektir ancak farklı araçlarla ve yöntemlerle.