ABD Başkanlığındaki “çıraklık” dönemini 2017-2021 arasında yapan Donald Trump, kalfalığı pas geçerek 2025’te adeta doğrudan “ustalık” dönemine giriş yapmış görünüyor. “Ustalığının” en önemli göstergesi Orta Doğu’yu “çarpmada” 2017 yılına kıyasla fazlasıyla mahir bir görüntü sergiliyor olması.
Bundan 8 yıl önce Trump ilk Körfez turuna çıktığında, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz El Suud‘u masaya oturtup ABD’den ivedilikle 110 milyar dolar tutarında, on yıl içinde ise 350 milyar dolar değerinde silah satın alması için bir dizi niyet mektubu imzalatmıştı. Yani çıraklık dönemine denk gelen ilk Körfez turundan 350 milyar dolar kaparak dönmüştü Trump. ABD Başkanı geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği ikinci büyük Körfez turundan ise 3 trilyon dolar kaparak döndü.
350 milyardan 3 trilyon dolara…. Söyleyin şimdi, buna “ustalık” denmez de ne denir!
2017’de Suudi Kralının onayladığı anlaşmalar, bu Körfez monarşisinin savunma yeteneklerini güçlendirip bölgesel tehditlere karşı koymayı hedefleyen savaş gemileri, füze savunma sistemleri, tanklar ve siber güvenlik teknolojisi ürünleri alımını kapsıyordu. Körfez’de ABD’ye bu şekilde para aktarmak demek, İsrail ile ilişkileri normalleştirme gayreti gösterme sözü de vererek rejimini bir süre daha üst düzey bir meşruiyetle koruma altına almak demek
Yıl 2025. Bölgesel ve küresel risklerin epeyce arttığı şöyle bir konjonktürde petrol zengini Körfez monarşileri Trump geldiğinde keseyi daha da açmayıp ne yapacaklar. Trump İsrail’e, “hadi koçum arkandayım, git vur İran’ı” dese, İran da misillemesinin bir parçası olarak -daha önce defalarca ifade ettiği üzere- dönüp Suudi Arabistan’ın petrol rafinerilerini vursa, Hürmüz Boğazı’nı trafiği kapatsa iyi mi olur!
İyi olmaz tabii. “Çıraklık” dönemini çoktan tamamlamış Trump bir nevi “ustalık” çağını yaşadığından Orta Doğu’da istikrarsızlığın ne kadar “kıymetli” olduğunu şimdi çok daha iyi biliyor. Bu farkındalık ile, Suudi Arabistan’a geçen hafta “tarihteki en büyük silah satış anlaşmasını” imzalattı. Anlaşmanın değeri yaklaşık 142 milyar dolar. Bu tutarla Suudi Arabistan’a Amerikan savunma şirketlerinden yine son teknoloji ürünü savaş ekipmanları ve hizmetleri sağlanacak. Ancak iş birliği ve imzalar askeri konularla sınırlı değil. Trump, Suudi hanedanına toplam yatırım tutarı 600 milyar doların üzerine çıkan anlaşmalara da imza attırdı. Bunun iki ülke arasında kaydedilen en büyük ticari anlaşma paketi olduğu söyleniyor. Şunun şurasında çok zaman geçmedi, gazeteci Kaşıkçı cinayetinin ardında olduğu söylenen Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın “acaba Washington beni siliyor mu?” diye endişelendiği zamanlardan bu yana (Muhammed bin Selman’ın o dönemki endişelerini, bu köşedeki “Bir ticaret savaşının piyonu olarak Kaşıkçı vakası” ile “Riyad’a saray darbesi mi tezgahlanıyor” başlıklı yazılarımda ayrıntılı olarak ele almıştım).
Geçen hafta Tesla ve SpaceX CEO’su Elon Musk, OpenAI CEO’su Sam Altman, BlackRock CEO’su Larry Fink ve Amazon CEO’su Andy Jassy gibi önde gelen Amerikalı iş dünyası liderlerini ağırladığı yatırım forumunda Trump’ı dinlerken ve alkışlarken Selman’ın suratına yayılan ifadeden kat ettiği mesafeden dolayı ne kadar mutlu olduğunu iyice görme imkânı bulduk.
Orta Doğu turu kapsamında Riyad’dan sonra Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) de giden ABD Başkanı, bu ülkeyle de yeni anlaşmalara vardı ve daha önce kendisine bu ülke tarafından taahhüt edilen 1,4 trilyon dolarlık yatırımları hızlandırdı. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, BAE gezisinde ABD ile BAE arasında 200 milyar doları aşan ticaret anlaşmaları yapıldığı, bu gelişmeyle Körfez bölgesindeki yatırım anlaşmalarının toplamının 2 trilyon doların üzerine çıktığı bildirildi.
BAE’nin ABD’deki yatırımları epeyce çeşitlilik arz ediyor. Sanılmasın Araplar sadece ABD’nin havacılık ve dijital teknoloji şirketlerine yatırım yapıyor. BAE’nin “Emirates Global Aluminum” şirketinin Oklahoma’daki 4 milyar dolarlık alüminyum üretim (metalurji) tesisi projesine dahi yatırım yapacağı, bu tesisin ABD’nin kritik mineral tedarik zincirlerini güçlendireceği ve bu ülkenin mevcut üretim kapasitesini ikiye katlayacağı söyleniyor.
Orta Doğu turu kapsamında Suudi Arabistan ve BAE’nin yanı sıra Katar’ı da ziyaret etti ABD Başkanı ve bu ülkeden de 1,2 trilyon dolarlık ekonomik iş birliği taahhüdü aldı. Anlaşma, Qatar Airways’in ABD’den Boeing 787 Dreamliner ve 777X uçaklarının 96 milyar doları bulan tutarda satın alımını da kapsıyor. Bunun ne anlama geldiği daha iyi anlaşılsın diye şu bilgiyi vereyim: Bu, Boeing’in şimdiye kadarki en büyük geniş gövdeli uçak siparişi anlaşması ve sadece bu anlaşmayla üretim ve teslimat sürecinde ABD’de yıllık 154 bin olmak üzere toplamda 1 milyondan fazla istihdam sağlanacak.
Evet rakamlar böyle. Tabii bilmiyorum, belki de yanılıyorumdur, bu Trump’ın “ustalık” değil, “kalfalık dönemidir! Ve ustalık dönemi geldiğinde 10 trilyon da “çarpabilir.”
Çok mu zor Körfez monarşilerinin ümüğüne çökerek, “bak valla Netanyahu’yu zor tutuyorum İran’ı vurmasın da sizlere bir zeval gelmesin” diyerek bu rakamları 10 trilyona çekmek yani!
Velhasıl ABD Başkanı’nın Körfez turundan elde ettiği hasılat sayesinde Orta Doğu’daki bölgesel risklerin ve istikrarsızlığın yükselişinin Amerikan ekonomisine para enjekte edilmesini sağlamada ne kadar “kıymetli” olduğu, paritenin nasıl değiştiği görülmüştür sanıyorum.
Yani istikrar para etmiyor Washington için, ama şu istikrarsızlık, artan bölgesel ve küresel jeopolitik riskler, hele de Orta Doğu’da tehlikeli dönemeçler vs. yok mu, gözünü sevdiğim “bu karda kışta” onlardan daha kıymetlisi yok!
Siyasi gözlemciler de son haftalarda Netanyahu ile teması kesen Trump’ın Tel Aviv’i dışarda bırakan Orta Doğu turunda Filistin devletini tanıyabileceği yolundaki spekülasyonlara kulak kesilsinler, Trump Orta Doğu’ya gördük ki “tamamen duygusal (!)” bakıyor. Tabii bu spekülasyonun, Trump’ın Netanyahu üzerindeki baskıyı artırmak amacıyla dolaşıma sokulmuş olabileceğini belirtmiştim geçen haftaki yazımda. Bu baskı sayesinde Netanyahu’ya Hamas’a yönelik verdiği ültimatomunun son gününde daha önce verdiği sözü yedirtmiş oldu. İnsanlık şimdilik bu minik “adım” ile yetinmek durumunda.
Trump’ın Körfez turunda yapacağı söylenen “çok önemli açıklama” için ise “dağ fare doğurdu “denilebilir mi bilmiyorum. Elbette ABD’nin Suriye’ye yönelik Sezar Yaptırımları’nı kaldırma yoluna gitmesi bir savaşla dünyanın en yoksul ülkesine konumuna gerilemiş milyonlarca Suriyelinin ilaca, gıdaya, temel mal ve hizmetlere erişiminin rahatlaması anlamına gelecek.
Evet Orta Doğu’da eşeği önce kaybettirip sonra buldurunca bir “barış havarisi” imişsiniz gibi, kürsüde dakikalarca alkışlanabiliyorsunuz! Aynı esnada, Filistinli bir baba uykudayken yakalandıkları İsrail bombardımanı akabinde girdiği evinin enkazında “sesimi duyan var mı?” diye seslenirken, tüm aile fertlerinin cansız bedenlerini buluyor.