NATO’nun içindeki hırsızlık ve rüşvet ağı, emperyalizmin yalnızca sömürdükleri diğer halklara değil, kendi bünyesine de ihanet ettiğini apaçık ortaya koyuyor. Lüksemburg, Belçika, ABD ve İtalya’da patlak veren NSPA* skandalı, bu ittifakın ne denli derin bir bataklığa saplandığını gözler önüne serdi.
Milyonlarca dolarlık lojistik ihalelerde usulsüzlükler, rüşvet zincirleri ve kara para aklama operasyonları, NATO’nun “güvenlik” kılıfı altında nasıl bir çıkar paylaşım düzeni kurduğunu kanıtlıyor. Üye ülkelerin emekçi halklarından toplanan vergiler, bu kirli çarkın dişlileri aracılığıyla küresel sermayeye aktarılıyor. Bu hırsızlık, NATO’nun bir “savunma ittifakından” çok, kapitalist elitlerin organize suç şebekesi olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Bu çürüme aynı zamanda emperyalizmin küresel çelişkilerinin bir yansımasıdır.
NSPA skandalı, yüzeyde bir yolsuzluk vakası gibi dursa da emperyalizmin yapısal krizini ortaya seriyor. Silah ticareti ve lojistik sözleşmeler, NATO’nun içindeki rekabeti körüklüyor.
İhalelerde usulsüzlük yapan şirketlerin çoğu, ABD ve Avrupa’daki dev savunma sanayi firmalarıyla iç içe. Bu, NATO’nun üyeleri arasında bir dolandırıcılık ağı oluşturduğunu gösteriyor. Daha da vahimi, bu paralar NATO üyesi ülkelerin halklarından çalınıp, emperyalist hegemonyanın tekellerine aktarılıyor. Bu durum, emperyalizmin özünü yansıtıyor: Sömürü, kendi iç yapısına da sirayet etmiş kanser gibi yayılıyor.
“Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması”
Lenin, 1916’da kaleme aldığı “Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması” adlı eserinde, emperyalizmi kapitalizmin tekelci aşaması olarak tanımlamıştır. Ona göre, kapitalizm geliştikçe sermaye yoğunlaşır, tekeller oluşur ve bu tekeller dünya pazarlarını paylaşmak için savaş ve sömürüye başvurur. NATO, Lenin’in bu tespitinin somut uygulamasıdır adeta. 20. yüzyılda Sovyetler Birliği’ne karşı kurulan bu ittifak, Soğuk Savaş sonrası dönemde kapitalist hegemonyayı korumanın aracı haline geldi.
Ancak 21. yüzyılda emperyalizm, Lenin’in öngördüğü çelişkileri daha derin bir şekilde yaşıyor. Kapitalizmin yapısal krizi—artı değer oranlarının düşüşü, üretimde tıkanıklık ve finansal spekülasyonun artışı— emperyalist güçleri daha agresif politikalar izlemeye itti. NATO’nun Ukrayna’daki rolü, bu agresifliğin en açık göstergesi.
NATO’da Rusya çatlağı
Rusya’yı kuşatma politikası, enerji kaynaklarına erişim ve Doğu Avrupa’daki hegemonyayı koruma çabasını yansıtıyor. Ancak bu strateji, yalnızca Rusya’yı militarize etmekle kalmadı; aynı zamanda NATO’nun kendi içindeki çatlakları da derinleştirdi. ABD ile Avrupa Birliği arasındaki çıkar çatışmaları, ittifakın birliğini tehdit ediyor.
Ortadoğu’da NATO’nun gölgesi, petrol ve stratejik üsler üzerinden şekilleniyor. Irak ve Suriye’deki işgaller, Yemen’de Suudi Arabistan’a verilen destek ve Filistin’in abluka altında tutulması, emperyalist tekellerin kaynak savaşlarının birer kanıtı. Bu politikalar, halk hareketlerini bastırmak ve enerji koridorlarını kontrol etmek için tasarlandı. Ancak direnişin büyümesi ve enerji krizinin derinleşmesi, emperyalist planların çöküşünü hızlandırıyor.
Ukrayna’daki savaş ise, NATO’nun genişleme politikalarının jeopolitik bir meydan okuma yarattığını gösteriyor. Rusya’nın Çin ile yakınlaşması, çok kutuplu bir dünya düzeninin kapılarını araladı ve emperyalist hegemonyayı sarsıyor.
Çoklu kriz
21. yüzyılda emperyalizm, yapısal kriz dinamiklerinin yanı sıra güncel olarak da çok katmanlı ve karmaşık bir krizle karşı karşıya. Kapitalizmin iç çelişkileri —çevresel yıkım, sosyal eşitsizlik ve finansal sistemin kırılganlığı— emperyalist düzeni sürdürülemez kılıyor. NATO’nun hırsızlık ve rüşvet skandalları, bu sürdürülemezliğin bir kanıtıdır. Emperyalizm, kaynakları tükenen ve halkların bilincine çarpan bir sistem olarak zayıflıyor. NATO’nun geldiği nokta, bu çöküşün bir sembolü: İçeride çürüme, dışarıda başarısızlık.
Bu düzenin sonu, halkların bilinçli ve örgütlü mücadelesiyle gelecektir. NATO’nun hırsızlık ağları, emperyalizmin ideolojik ve maddi iflasını belgeleyen somut kanıtlardır. Tarih, sömürü düzenlerinin her zaman halk iradesi karşısında yenik düştüğünü kanıtladı. Emperyalizmin sonu, pasif bir bekleyişle değil, kolektif bir irade, emekçi, ezilen ve sömürülen halkların kitlesel direnişi ve stratejik eylemliliklerle şekillenecek.
Örgütlenelim, harekete geçelim, NATO’nun çürüyen tahtını, halkların yükselen mücadelesiyle tarihin karanlık dehlizlerine gömelim!
***
*NATO Destek ve Tedarik Ajansı (NATO Support and Procurement Agency – NSPA), NATO‘nun tüm alanlarda çokuluslu Satınalma, Destek ve Sürdürülebilirlik için lider kuruluşudur.