Soykırımın ikinci yılının dolmasına doğru İsrail tarafından Gazze’nin tamamen işgali ve insansızlaştırılmasını hedefleyen kara harekâtının başladığı bildirilirken, abluka altındaki Gazze’ye denizden yiyecek, su, ilaç ve insani yardım malzemeleri götürmek üzere hareket eden Küresel Sumud Filosu yolculuğunu sürdürüyor.
“Özgürlük Filosu Koalisyonu”, “Küresel Gazze Hareketi”, “Mağrib Sumud Konvoyu” ve Malezya merkezli “Sumud Nusantara” girişimlerinin ortak çalışmasıyla örgütlenen Küresel Sumud Filosu, Gazze ablukasının başladığı 2007 yılından beri düzenlenen insani yardım ve ablukayı delme girişimlerinin en geniş kapsamlısını oluşturuyor. 1967’deki Altı Gün Savaşı’nın ardından Filistin halkı arasında baskı ve direnişi anlatan bir kavrama dönüşen sumud sözcüğü, Arapçada “kararlılık” veya “sarsılmaz azim” anlamlarına geliyor,
Tüm kıtalardan çeşitli politik örgütler ve toplumsal hareketlerle ilişkili gönüllülerin katıldığı filonun hazırlık aşamasında Türkiye’den de çeşitli kesimlerden örgüt ve bireyler yer aldı. Ancak Türkiye limanlarından tekne kaldırılmasına izin verilmediği için Türkiyeli gönüllülerden bir bölümünün çabaları sonuçsuz kaldı, bir bölümü de İspanya ve Tunus’tan kalkan gemilerin yolcularına katılarak yola çıkabildi. Ayrıca Avrupa’daki Türkiye diasporasından da filoya katılanlar olduğu bildiriliyor.
Ablukayı denizden delmeye yönelik önceki girişimler
Daha önce aynı amaçla Gazze’ye tek tek gitmeye çalışan tekneler ya da küçük filolar İsrail saldırılarına uğramış, biri dışında Gazze’ye ulaşamadan engellenmiş, katılan gönüllüler sınırdışı edilmişti. 2010’da 6 gemiden oluşan Gazze Özgürlük Filosu’nun açık denizde uğradığı saldırıda Mavi Marmara gemisinde bulunan biri Türkiye kökenli ABD yurttaşı, dokuzu Türkiyeli, on gönüllü ölümüyle sonuçlanmış, Türkiyeli gönüllülerin öldürülmesiyle ilgili olarak İsrail yetkilileri hakkında açılan dava 2016’da Türkiye ile İsrail arasında varılan anlaşmayla düşürülmüştü.
Son olarak, Gazze’ye kara ve hava saldırıları ikinci yılını doldurmak üzere olan İsrail’in yiyecek, ilaç ve temel ihtiyaç maddeleri girişini de engellemesi üzerine Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun girişimiyle ablukayı delerek Gazze’ye insani yardım ulaştırmak üzere Haziran ayında Madleen, Temmuz’da da Hanzala gemileri yola çıkmış, her iki gemi de uluslararası sularda saldırıya uğramış, gemide bulunanlar gözaltına alınarak zorla geri gönderilmişti.
Madleen mürettebatından Türkiyeli Şuayib Ordu ve İsveçli ekoloji eylemcisi Greta Thunberg halen Gazze yolunda olan Küresel Sumud Filosu’nda da yer alıyor.
16 ülke Filo’nun güvenliğinin sağlanmasını istedi
Küresel Sumud Filosu’nun yola çıkış hazırlıkları sürerken uğradığı iki insansız hava aracı saldırısı üzerine Türkiye’nin ve Lahey Grubu üyelerinin de içinde bulunduğu 16 ülke ortak bir açıklama yayınladı. Bangladeş, Brezilya, Endonezya, Güney Afrika Cumhuriyeti, İrlanda, İspanya, Katar, Kolombiya, Libya, Malezya, Maldivler, Meksika, Pakistan, Slovenya, Türkiye ve Umman’ın ortak açıklamasında uluslararası hukuka saygı gösterilmesi ve Küresel Sumud Filosu’nun güvenliğinin sağlanması istendi.
Filistin Eylem Komitesi Sumud’u selamladı
BDS Türkiye ve çeşitli politik ve toplumsal örgütlerin oluşturduğu Filistin Eylem Komitesi Filo’nun yola çıkışı üzerine yayınladığı bildiriyle “Siyonist rejimin iki ayrı drone saldırısına ve tüm tehditlerine karşı kararlılıkla Akdeniz’e açılan Küresel Sumud Filosu’nu” selamladı ve Siyonist İsrail’in soykırım suçunu sürdürebilmesinde suç ortaklarının payının büyüklüğüne dikkat çekti. “Siyonist katillerin soykırımda kullandığı uçağın ve tankın yakıtı, attığı bombanın çeliği, elindeki silahını mermisi dünyanın çeşitli yerlerinden bu katiller güruhuna akmaya hâlâ devam ediyor. Siyonizm soykırım suçu işlerken tek başına değil” denen bildiride Türkiye’nin de suç ortakları arasında olduğu vurgulandı: “Soykırım ordusuna petrol Türkiye üzerinden giderken, işgal devletini besleyen gemiler Türkiye limanlarını serbestçe kullanırken, Gazze ablukasını delmeye niyetlenen gemilerin Türkiye limanlarını kullanmasına izin verilmiyor.”
Haydarpaşa ve Üsküdar’da eylemler
Küresel Sumud Filosu’nun yola çıkışı çeşitli yerlerde düzenlenen eylemlerle de selamlandı.
14 Eylül Pazar günü Eğitim İlke-Sen, TOKAD, Özgür Yazarlar Birliği ve Sağlık İlke-Sen gibi İslami eğilimli örgütler tarafından Üsküdar’da düzenlenen eylemde “Yaşasın Akdeniz İntifadası, Yaşasın Küresel İntifada, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Yaşasın Sumud Direnişimiz, Bakü Ceyhan Hattından Akan Petrol Değil Kan” sloganları atıldı, yapılan mitingdeki konuşmalardaysa Mısır ve Ürdün Filistin’e yardımları engeller, Körfez ülkeleri, İbrahim anlaşmalarıyla İsrail ve ABD’nin hizmetine koşulurken İsrail’in petrolünü Azerbaycan’ın temin ettiği, Türkiye’nin de bu petrolü taşıdığı belirtildi.
15 Eylül’deyse Limter-İş Genel Başkanı Kamber Saygılı, sendika tarafından Haydarpaşa Limanı önünde yapılan basın açıklamasında konuşarak “Gazze halkına uzanan bu dayanışmaya sahip çıkalım. İşgalcilerin ve emperyalist haydutların tehditlerine karşı dayanışma zincirini kıtaları aşan bir güç haline getirelim. Biliyoruz ki patronların kâr hırsı ve emperyalistlerin savaş politikaları karşısında, işçilerin ve halkların dayanışmasından daha güçlü hiçbir kuvvet yoktur” dedi.
18 Eylül’de uluslararası dayanışma çağrısı
Öte yandan Küresel Sumud Filosu tarafından yapılan bir açıklamayla tüm ülke halkları 18 Eylül’de hem Filo’yla dayanışmaya hem de ülke hükümetlerine İsrail’le ilişkilerin kesilmesi için basınç uygulamaya çağrıldı.
Filistin Eylem Komitesi de çağrı doğrultusunda “İşgale Karşı Filistin Halkının, Ablukaya Karşı Sumud Filosu’nun Sesi Olmaya Sokağa Çıkıyoruz” sloganıyla 19 Eylül Cuma akşamı saat 19.30’da Taksim Tünel’de eylem kararı aldı.
İE Genel Koordinatörü David Adler de Filo’da
İlerici Enternasyonal Genel Koordinatörü David Adler de Küresel Sumud Filosu yolcuları arasında yer aldığını bildirdi. Adler’in 14 Eylül günü Twitter hesabından yaptığı açıklama şöyle:
Değerli dostlar,
Şu anda İlerici Enternasyonal adına Küresel Sumud Filosu –ablukayı kırarak açlıkta ölmekte olan Filistinlilere hayati yardım götürme göreviyle Akdeniz’i boydan boya geçecek gelmiş geçmiş en büyük insani konvoy- ile Gazze’ye doğru yola çıkmış bulunuyorum.
Şimdi, Tunus’tan demir almamızın arifesinde yazıyorum, çünkü bunca ülkeden –doktorları, hemşireleri, öğretmenleri ve bakım emekçileriyle- bunca gönüllünün Gazze için canlarını neden tehlikeye attığını ve cesaretlerinin bana neden onlara katılmayı ilham ettiğini açıklamak istedim.
Bu soykırımın ikinci yıldönümüne yaklaşmaktayız: dayanılmaz kıyım görüntüleriyle geçen iki yıl, hükümetlerimizin bunu mümkün kılmasına tanık olduğumuz iki yıl, durduramayacak kadar güçsüz olduğumuzu hissettiğimiz iki yıl.
ABD’deki bir Yahudi aileden geldiğim için bu duyguyu şiddetli bir öfke olarak yaşıyorum: insanlığa karşı benim adıma, benim “güvenliğim” için, benim ödediğim vergilerle işlenen suçlar. Dolayısıyla öldürmeleri durdurmak için, yaşamları kurtarmak için, gündemindeki soykırım uğruna kimliğimi çarpıtan İsrail Devleti’nin karşısına çıkmak için elimden ne geliyorsa yapmak üzere kimliğim bana özel bir sorumluluk getiriyor.
Bu kafilenin Gazze kıyılarına varabilmesi olasılığı konusunda safdil değilim. Birtakım eylemcilik biçimlerinin belirtilen davaya denk düşebilmekten çok eylemcinin ruhunu yatıştırmak peşinde olduğunun da fazlasıyla farkındayım. Ama bir yandan da bu sefere katılan -içlerinden birçoğu ana baba olan, birçokları burada olmak üzere kıtadan kıtaya seyahat edebilmek için son kuruşunu harcayan- bunca insana hayranlık duyuyorum. Ve genel anlamda insanlık görevinin savunulmasına yardımcı olmak için kendi pasaport ayrıcalıklarımdan yararlanılmasının önemli olduğuna inanıyorum.
Deniz üstünde ne kadar kalacağımızı da yiyecek, su, ilaç ve başka hayati malzeme stoklarıyla şimdi hep birlikte seyreden çok sayıda gemiye İsrail Devleti’nin nasıl karşılık vermeyi planladığını da bilmiyoruz. Patlayıcı mekanizmalar taşıyan insansız hava araçlarının teknelere yönelik peş peşe iki gece yarısı saldırısıyla filonun şimdiden hedef alınmış olduğunu görmüşsünüzdür. Ama bir şey yapılması gerektiği, hükümetlerimizin adım atmaya zorlanması gerektiği, Birleşmiş Milletler’in kıtlık ilanının gazetelerimizin başlıklarından silinip gidemeyeceği ve buna izin vermeyi reddedecek olanın dünya halklarının iradesi olduğu duygusu bizleri bir arada tutuyor.
Yoldan paylaşacağım gönderileri kilit olgular, gerekli güncellemeler ve izlemek isteyenler için kritik bilgilerle sınırlı tutmaya çalışacağım.
Burada, “Family” adlı bu gemide olacağım ve umarım kısa sürede Gazze kıyılarına varırız.
Yakında yeniden görüşmek üzere,
David
Daha önce aynı amaçla Gazze’ye tek tek gitmeye çalışan tekneler ya da küçük filolar İsrail saldırılarına uğramış, biri dışında Gazze’ye ulaşamadan engellenmiş, katılan gönüllüler sınırdışı edilmişti. 2010’da 6 gemiden oluşan Gazze Özgürlük Filosu’nun açık denizde uğradığı saldırı Mavi Marmara gemisinde bulunan biri Türkiye kökenli ABD yurttaşı, dokuzu Türkiyeli, on gönüllünün ölümüyle sonuçlanmış, Türkiyeli gönüllülerin öldürülmesiyle ilgili olarak İsrail yetkilileri hakkında açılan dava 2016’da Türkiye ile İsrail arasında varılan anlaşmayla düşürülmüştü.
Son olarak, Gazze’ye kara ve hava saldırıları ikinci yılını doldurmak üzere olan İsrail’in yiyecek, ilaç ve temel ihtiyaç maddeleri girişini de engellemesi üzerine Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun girişimiyle ablukayı delerek Gazze’ye insani yardım ulaştırmak üzere Haziran ayında Madleen, Temmuz’da da Hanzala gemileri yola çıkmış, her iki gemi de uluslararası sularda saldırıya uğramış, gemide bulunanlar gözaltına alınarak zorla geri gönderilmişti.
Madleen mürettebatından Türkiyeli Şuayib Ordu ve İsveçli ekoloji eylemcisi Greta Thunberg halen Gazze yolunda olan Küresel Sumud Filosu’nda da yer alıyor.