Filistin dostlarına yönelik baskılar küresel bir cadı avına dönüştü. ABD’den Avrupa’ya, hatta Orta Doğu’ya kadar pek çok ülkede hükümetler ve çeşitli lobi grupları Filistin dayanışma kampanyalarını engellemeye çalışıyor. İsrail karşıtı eylemlere katılanlar cezalandırılmak isteniyor, Filistin taraftarları şeytanlaştırılıyor. Hukuk, siyaset, medya ve mahalle baskısı… Tüm kozlar masada.
Filistin’in işgaliyle doğrudan bağlantılı siyasi bir mücadeleden bahsediyoruz ama öte yandan ifade özgürlüğü ve protesto hakkının sistematik ihlaliyle karşı karşıyayız. Filistin dayanışma eylemlerine katılanlar şiddet, gözaltı, tutuklama, işten çıkarma ve kara liste gibi yaptırımlara maruz kalıyor.
Yüzyılımızın en meşhur eylemcisi Greta Thunberg, Filistin’e verdiği destek nedeniyle birkaç kez gözaltına alındı ve küresel bir karalama kampanyasının hedefi oldu.
Kanadalı müzisyen ve “internet fenomeni” Nemahsis’in plak şirketiyle sözleşmesi Filistin’e verdiği destek nedeniyle feshedildi. Fotomodel Gigi ve Bella Hadid kardeşler ile şarkıcı Dua Lipa benzer sebeplerle linç edildi. New York Times gazetesinde tam sayfa yayımlanan bir ilanda, “antisemitizm” ile suçlandılar.
Bu örnekler, Filistin’e destek vermenin giderek tehlikeli bir tercih haline geldiğini ve özgürlüklerin tehdit altında olduğunu gösteriyor.
Her gün yeni haberler geliyor: ABD’de öğrenciler, Fransa’da sendikacılar, Yunanistan’da siyasetçiler, Arap ülkelerinde gazeteciler cezalandırılıyor.
Son dönemde özellikle iki vaka dikkat çekiyor: ABD’de üniversite öğrencisi Mahmoud Khalil sınır dışı edilme tehdidiyle karşı karşıya kalırken, Faslı eylemci İsmail Lghazaoui İsrail’e silah sevkiyatını protesto ettiği için hapis cezasına çarptırıldı. Bu iki olay, otoriter yönetimlerin Filistin dayanışmasını bastırmak için benimsediği yöntemlerin nasıl uluslararası bir model haline geldiğini gösteriyor.
ABD’de Mahmoud Khalil
Columbia Üniversitesi öğrencisi Mahmut, oturma iznine sahip ve bir ABD vatandaşıyla evli. Ancak Trump yönetimi, onu “ulusal güvenlik tehdidi” olarak ilan ederek sınır dışı etmeye çalışıyor. Gerekçe olarak İsrail karşıtı protestolara katılması ve “Hamas’a destek sağladığı” iddiası öne sürülüyor. Ancak bu suçlamalara dair hiçbir somut kanıt sunulmuş değil.
Mahmut’un tutuklanması, ABD’de ifade özgürlüğünün nasıl bir tehdit altında olduğunu gösteriyor. Filistin’e destek veren eylemler, hükümet tarafından “antisemitizm” ya da “terör propagandası” olarak sınıflandırılıyor. Oysa barışçıl protesto ve eleştiri hakkı, anayasal güvence altında olmalı.
Trump yönetimi, Soğuk Savaş döneminden kalma 1952 tarihli göç yasalarını, tıpkı McCarthy’nin komünistleri hedef aldığı gibi, şimdi de Filistin dostlarını cezalandırmak için kullanıyor. Bu tehlikeli eğilim, yalnızca göçmenleri değil, Amerikan vatandaşlarını da tehdit ediyor.
Demokrat Parti içinde Rashida Tlaib, Ilhan Omar, Chris Murphy, Jamie Raskin gibi isimler Mahmut’un siyasi bir tutuklu olduğunu açıkça dile getirirse de ana akım Demokratlar Trump’ın iddialarını sorgulamadan kabul etmişe benziyor.
Üniversitelerde akademisyenlere ve öğrencilere yönelik baskılar, disiplin soruşturmaları devam ediyor. Bu dava, ABD’de temel hak ve özgürlüklerin geleceği için bir turnusol testi niteliğinde.
Fas’ta İsmail Lghazaoui
Faslı İsmail El-Gazavi, ülkesinin İsrail’e silah sevkiyatındaki rolünü protesto ettiği için tutuklandı ve bir yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu olay, Filistin dayanışma hareketlerine yönelik devlet baskısının yalnızca Batı’da değil, Arap dünyasında da yaygınlaştığını gösteriyor.
İsmail, Fas hükümetinin Tanger Med Limanı üzerinden İsrail’e silah taşımasına karşı çıkıyordu. İsmail Lghazaoui, Fas’taki Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar (BDS) hareketinin önde gelen gönüllülerinden biri olarak, ülkesinin İsrail’e silah sevkiyatındaki rolünü protesto etmek için hem liman işçilerini hem de sivil toplumu harekete geçirmeye çalıştı. Bu silahları taşımayı reddeden liman işçileri işten çıkarıldı. İşçilere ve diğer eylemcilere gözdağı vermek için sert önlemler alındı.
İsmail, “suça teşvik” suçlamasıyla hapse atıldı. Fas istisna değil; Ürdün, Mısır ve Körfez ülkelerinde de Filistin protestoları “terörizm” ile ilişkilendirilerek yasaklanıyor. Said Boukioud ve Abderrahmane Azenkad, sosyal medyada Fas-İsrail normalleşmesini eleştirdikleri için beş yıl hapse mahkûm edildi.
Filistin susmuyor
Ne Mahmut ne de İsmail pes etmiş görünüyor. Mektup ve röportajlarıyla herkesi işgale ve soykırıma karşı çıkmaya davet ediyorlar. Filistin’e destek verdiği için tehdit edilen veya cezalandırılanları korumak görevimiz. Bu küresel saldırı ancak küresel bir intifada ile engellenebilir.
Bugünlerde Bertolt Brecht’e atfedilen sözler kullanmak revaçta. ABD’deki McCarthy Dönemi’ni şöyle anlattığı söyleniyor:
“Özgürlüklerin en çok övüldüğü ülkede, gerçeği söylemenin suç olduğu günler yaşandı.”
Gelin bu suça ortak olalım!