Ankara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğrencileri, KHK ile işten atılan öğretim elemanlarına bayram mektubu yazdı
SBF-Mülkiye’de Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğrencileri, KHK ile işten atılan öğretim elemanlarına bayram mektubu yazdı. İşte o mektup:
“Öyle yıkma kendini” diye başlayabilirdik bu mektubumuza. Devam ederdik. Geçen her sıkıntılı gününüz ve bundan sonra geçecek her sıkıntılı gününüze güzel cümleler biriktirmeye. Dost, arkadaş, öğrenci samimiyetinde. Sonra düşündük de. Öğretmeyi ilke edinenlere karşı neden öğrendiklerimizi uygulamıyoruz diye. Hevesimizin kursağında kalan kelimelerden bir cümle oluşturduk size. İşte öğrendiklerimizden en keskini öğretmenim: Dayanmak ile direnmek arasındaki o ince fark.
Üstlerine bol gelen iğreti, kareli ceketlerini bize giydirmeye çalıştıklarında fark ettik ki istemeyerek, kabul etmeyerek bir şekilde çekmek zorunda kaldıklarımıza dayanmaktansa onlarla başa çıkmak ve onları yenmek için direnmek hepsinden daha iyidir. Yıllardır büyüdüğümüz iktidarın yaptıklarına gözlerimizi kapayarak bunlar da geçici diye dayanmaktansa onlara karşı direnmek. Bunu ilk önce sizin kendinizden ve mesleğinizden vermediğiniz tavizlerden öğrendik. Bildiklerinizi bize anlatırken ses tonunuzdaki heyecandan öğrendik. Önemli olan bildikleriniz değil diyordunuz, bildiklerinizi nasıl ve kimin yararına kullandığınızdır.
Gezi’de bildiklerimizi insanlık için ve insanlık namına bütün Türkiye’ye öğretmek için çıkmıştık sokaklara. Yıllarca dayandığımız istemsizliğimizin yerini direniş almıştı. Bildiklerimiz artık bizim değildi. Aynı zamanda herkesindi. İlaçlar, sağlık, eğitim, müzikler herkesindi. Ölümler ve doğumlar herkesindi. Sosyal Düşünceler Tarihi dersinden bir kesit gibi gözümüzün önünde yazılırken tarih Pars hocamızın Alparslan hocamızın isteklerini, bilgilerini ve özlemlerini gerçeğe dönüştürme hayali herkesindi. Hepimizindi.
Bizler öğrenciliğimizi seksen koşullarından farklı bir şekilde geçirmiyoruz. Biliyoruz, biliyorsunuz. Kapitalist-demokratik sistemler sıkıştığı zaman kendisini faşizme devşirir diyordu eski bir 1402’lik. Bu iki cümle arasındaki nedensellik kadar belirgin bugün yaşadıklarımız. Okulumuza girişlerin bir devletin sınırlarının giriş çıkışından daha zor bir hale gelmesi, demokratik mitinglere koruyucu önlem alması gerekirken okul kütüphanesine postallarıyla girmeyi alışkanlık haline getiren bir çevik kuvvet, hiç gelemediği bir kampüs için emniyete tarihi açık izin belgesini imzalayan rektör(ler), toplantı yapacakları sırada ceplerine giren gaz kapsülünün patlaması ile birlikte istifasını sunan dekanlar, sınav haftaları okul önünde yolunu ve tarihini şaşırmış “kurban bayramı” kasapları ve onlar azarlanıp evlerine gönderilirken ertesi gün evlerinden alınıp sınav tarihleri geçene kadar gözaltında tutulan biz okulun öğrencileri… Son olarak iki dinci yapının iktidar savaşında insan haklarını, laikliği yıllarca savunan öğretmenlerimizin dinci diye okuldan atılması. Daha sayarak keyfinizi kaçırmak istemeyiz. Not düştük. Okumak da okutmak da zordur özeti bile okumaya üşenenlerin yönettiği bir ülkede.
Seksen darbesi ile birlikte sosyal politika olan adımızı okulda siyaset olmaz diyerek çalışma ekonomisi yaptıklarını biliyoruz. Şimdiki, yeni, ismimizi de sabırsızlıkla bekliyoruz. Bir de bizim yeni bir isim düşündüklerimiz var. Adında sosyal politika geçen ve dayanmayı bilinçli-bilinçsiz desteğe çeviren bir topluluk olarak belli belirsiz varlıklarını sürdürüyorlar. Bir önceki cümlenin kendisi kadar karışık olan kafalarını netleştirmek istediğimiz için bu mektubu öğretmenlerimize hitap çizgisinde onlara da ayırıyoruz. Biz dayanma ve direnmeyi birbirinden ayırt etmiş öğrenciler olarak şunu söylüyoruz: Bize haksızlıklara karşı direnmeyi öğreten öğretmenlerimizin koşulsuz şartsız yanındayız.
Şekerler, çikolatalar, tatlılar, tuzlular, soğuk-sıcak içecekler. Bayram mektubu diye başladığımız her şey bölümün mirasından mıdır nedir güncel politik çıkarımlarla devam ediyor. Biz de konuyu kaçırıyoruz. Yine de şöyle ağdalı bir toplama yapalım. Siz ve sizin nezdinizde insan hakları, laiklik için savaşırken atılan öğretmenlerimiz için.
Gidilir
Bir gün
Her gün geldiğiniz yerden de
Gidilir
Bir kez
Kaç kez geldiğinizi saymadığınız yerden
Gidilsin işte
Gidin
Biz mi
Ya geleceğiz peşinizden gittiğiniz yere
Ya da döneceğiz hep birlikte
Bir kez daha
Bizi bitirmek isteyenlerin tükenmişliğinde
O zamana dek
Bu seferlik
Uzaktan uzağa
Şekerler, çikolatalar, tatlılar, soğuk-sıcak içecekler eşliğinde
Bayramınız kutlu olsun
Öğretmenim – öğretmenlerimiz