KORKUT AKIN yazdı: “Filmi izlerken rahat koltuğunuzda, rahatça oturamıyorsunuz. O “giz”in peşindeki kadınla birlikte aynı kaygıyı yaşıyorsunuz. Aynı huzursuzluğu yaşadığınız olaylar geliyor aklınıza. Biliyorsunuz ki, siz yapmazsanız yine yeniden gizleyecekler yaşananları.”
KORKUT AKIN
Toplumsal bellek zayıfladıkça görüş alanı daralır; ne algılayabiliriz ne de yorumlayabiliriz geçmişi de geleceği de… Yaşanmışlıklardan süzeceklerimiz kendimiz için olduğu kadar toplum için de yol gösterici olacaktır.
Ceylan Özgün Özçelik’in ilk filmi Kaygı, özellikle toplumsal belleğin yok edilmesine karşı mücadele ediyor. İktidarların bunca yıl toplumu sindiren, susturan ve toplumsal belleği bastıran politikalarından sıyrılıp bilinçaltına saklananları gün yüzüne çıkarmak kolay değil kuşkusuz. Özçelik, bunu başarıyla ulaştırıyor seyircisine.
Toplumsal hafıza yoksa…
Geçmişte Maraş’ta, Çorum’da, Tariş’te… Dün Sivas’ta, Şırnak’ta, Cizre’de, Nusaybin’de, Ankara’da… Bugün panzerle ezilen çocukları, KHK ile atılan akademisyenleri, yargısız infazla öldürülen 18 yaşındaki gençleri, Gezi Direnişinde dövülerek kurşunlanarak katledilenleri unutmamak… dahası bir daha yaşamamak için toplumsal belleğimizi canlı tutmak zorundayız.
Kaygı, kendini eve kapatan bir kadının olayları çözme savaşımı aslında. Çok ince dokundurmalarla hatırlanması istenmeyenleri, egemen erk tarafından “yok edilen” gizleri veriyor izleyiciye. Filmi izlerken rahat koltuğunuzda, rahatça oturamıyorsunuz. O “giz”in peşindeki kadınla birlikte aynı kaygıyı yaşıyorsunuz. Aynı huzursuzluğu yaşadığınız olaylar geliyor aklınıza. Biliyorsunuz ki, siz yapmazsanız yine yeniden gizleyecekler yaşananları. Haksızlıklara karşı çıkmak gerekiyor.
Medyanın sorumluluğu
Yönetmen, anne babasının trafik kazasında öldüğü yalanının altında yatanları arayan, bir televizyon kanalında montajcı olarak çalışan Hasret’le, biz izleyicileri gerçekten akılcı bir dille sarıp sarmalıyor. Genç gazeteci, televizyoncuların sohbetlerinde bazı gerçeklerin nasıl çarpıtıldığını öğreniyoruz, dedikodu mahiyetinde de olsa, daha baştan. Ama göndermeler, o dedikoduların gerçekliğini vurguluyor. Mesela, mahalle adı… Mesela, gazetelerin ve ekranların aynı manşeti atmaları, yukarıdan gelen emirle… Mesela, yoluna çıkan köpeğin korkutucu hırıltısı… Mesela duvarların ısınması… Hepsini saymayayım, filmi izlediğinizde birçok göndermeyle işin içine girdiğinizi göreceksiniz.
Kolay değil genç ölmek…
En kolayı zaman öldürmekmiş… Kolayca öldürüyoruz, hem de hiç umursamadan. Peki, onunla sınırlıyor muyuz ölümleri? Hayır! Toplumsal belleğimizi de öldürüyorlar, kentleri, çevreyi öldürdükleri gibi, hiç umursamıyoruz. Ölüp… yitip demek daha doğru sanki, gideni ise unutuyoruz hemencecik. Hatırlatanlara da kızıyoruz ister istemez, çünkü hatırlayamıyoruz. Çünkü belleğimiz de öldürülüyor hızla.
Dehşet bir film
Yönetmen Ceylan Özgün Özçelik, belli ki çok çalışmış senaryosunun üzerine. En ufak kaçamağa bile izin vermemek için ince elemiş sık dokumuş. Televizyon kanallarında çalışmış olmanın bilgi birikimiyle oralarda yaşananları, olayların ve haberlerin içeriğinden saptırıldığını nasıl da kuşa döndürüldüğünü çok iyi vurgulamış. Sesi de başarıyla kullanmış. Bir de, “Filmin En Heyecanlı Yeri”nden gelen deneyimle olsa gerek, çok iyi montajlamış: sarkmıyor, eksik kalmıyor.
Bir noktaya daha değinmek gerekli: Kaygı bir gerilim filmi. Çok insani bir gerilim bu. Korkmuyorsunuz, aksine kendinizle yüzleşiyorsunuz. Çünkü anlatılan sizin de hikayeniz.
Kaygı -Inflame-, Yönetmen Ceylan Özgün Özçelik, oyuncular Algı Eke, Özgür Çevik, Selen Uçer… 12 Mayıs’tan itibaren gösterimde…