Bu yıl 19.’su düzenlenen Karaburun Bilim Kongresi 4-6 Eylül günlerinde “Savaş” ana temasıyla gerçekleştirilen oturum ve atölyelerden sonra 6 Eylül Cumartesi günü Sırrı Süreyya Önder’e adanan “Barış İçin Ne Öneriyoruz? Birlikte Ne Yapabiliriz?” konulu forumla sonuçlandı.
Kongre kapsamında Cumartesi sabahı yapılan “Ortadoğu’da Savaş Rejimleri ve Direniş Eksenleri” başlıklı oturumsa, 24 Ocak 2025’te kaybettiğimiz enternasyonalist sosyalist militan, gazeteci ve yazar, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) kurucularından, DEM Parti’nin Parti Meclisi üyesi Bereket Kar’a adandı.
Hakan Güneş’in “İran’da Siyasal Kanatlar, Kesimler ve Rejim Tartışmaları”; Ayşe Düzkan’ın “Antiemperyalizmin Pusulası olarak Filistin”; Hamide Rencüs’ün “HTŞ Rejimi Altında Hayat – Suriye’de Cihatçı İktidarın Soykırım Politikaları ve Bölgesel Kriz Dinamikleri”; Sibel Perçinel’in “Barış Umudunun Toplumsallaşmasında Minör Sokak Sanatı Olarak Grafiti” başlıklı sunumlarıyla katıldığı oturumun yürütücülüğünü Remzi Altunpolat yaptı.
Altunpolat, ilk olarak HDK davasından 200 gündür tutuklu bulunan Karaburun Bilim Kongresi Hakem Kurulu Üyesi, gazeteci Ercüment Akdeniz’in mesajını okudu. Ardından, Bereket Kar’a ilişkin bir konuşma yaptı. Altunpolat’ın konuşma metni şöyle:
“Bereket Kar, 1975’lerde yola çıktığı devrimci mücadelede yıllar içerisinde Türkiye ve Orta Doğu devrimci mücadelesinin en önemli figürlerinden birisi haline gelmiştir zannımca. Fas’tan Suriye’ye kadar bütün Arap dünyasında biriktirdiği muazzam deneyimle, bizlere hem sınıf mücadelesini hem de bölgedeki devrimci hareketlerin seyrini aktarmayı kendine görev edinmiştir. Enternasyonalist devrimci kimliğiyle, Orta Doğu’daki devrimci hareketler ile Türkiye’deki mücadeleler arasında bağlar kurmaya, ortak bir devrimci damar örmeye hayatını adamıştır.
“Kuşkusuz, onun birikiminin büyüklüğü kadar, bu birikimin tam anlamıyla yazılı bir esere, kapsamlı bir Orta Doğu tarihi ve devrimci mücadeleler analizine dönüşmeden kalmış olması da bizleri hüzünlendiren bir eksikliktir. Belki de bu nedenle, muazzam mirasının yeterince değerlendirilmediğini düşünüyorum. Türkiye’deki muhalif ve devrimci öznelerin, Bereket Kar’ın birikiminden çok daha geniş ölçekli yararlanabilmesi hepimizin ortak sorumluluğuydu.
“Bereket Kar yalnızca bir teorisyen ya da gözlemci değildi; doğrudan mücadelenin içindeydi. 1980 öncesinde İplik-İş Sendikası başkanlığı yaparak işçi sınıfının mücadelesinde aktif rol aldı. 12 Eylül sonrası ise Filistin’de, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün haber ajansında devrimci bir görev üstlendi. Siyasi yolculuğu Türkiye Komünist Emek Partisi’nden Özgürlük ve Dayanışma Partisi’ne, oradan Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi’ne ve Halkların Demokratik Kongresi ile HDP’ye, DEM Parti’ye kadar uzandı.
“Onun en kıymetli mirası, bir enternasyonalist devrimcinin nasıl bir hayat yaşaması gerektiğini bize göstermesidir. Hayatını devrime adadı, inançlarından vazgeçmedi, mücadeleyi her koşulda sürdürdü. Bu anlamda örnek, unutulmaz ve özgün bir figürdür. Türkiye devrimci hareketi içinden pek çok değerli isim geçti, her biri kıymetlidir. Ancak Bereket Kar’ın farklılığı, Orta Doğu ile Türkiye devrimci hareketleri arasında köprü kurma ısrarında saklıdır. Ömrünün sonuna kadar bu bağların canlı kalması için mücadele etti.
“Bereket Kar, yalnızca geçmişin bir parçası değil, bugün ve yarın için de yol gösteren bir ışık olarak hafızamızda kalacaktır.”