Tuzla’da bulunan Ermeni çocuk evi Kamp Armen’e, arazinin ilk mülk sahibi Sait Durmaz’ın torunu Ferruh Durmaz’la birlikte, alana dozerler girmeden bir gün önce hem çocukluk anılarını hem de arazinin mülk hikayesini anlattı.
Kamp Armen’in arsasının, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı tarafından 1962’de dedesi Tuzlalı Sait Durmaz’dan satın alındığını belirten Ferruh Durmaz, aynı zamanda, çocuk evinin aktif olduğu dönemde burada kalan Ermeni çocuklarıyla sınıf arkadaşı. Çocuk evinin bahçesini göstererek, “Burada ahırlar vardı, şurada da halı saha. Gelir top oynardık. Her şeyimizi paylaşırdık” diyor.
Kamp Armen arsası, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı tarafından tüm izinler alınarak 1962’de satın alındı ve bina inşa edildi. Vakıflar Genel Müdürlüğü 1979’da mahkemeye başvurarak, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’nın elindeki tapunun iptal edilmesini ve eski sahibine geri verilmesini istedi. Dört yıl süren davanın sonunda, mahkeme, kamp arazisinin vakfın elinden alınıp eski sahibine verilmesine karar verdi. Ardından, arazi çeşitli el değiştirmeler yaşadı. Şimdiki mülk sahibi ise Fatih Ulusoy. Ferruh Durmaz ise kampın el değiştirme sürecini şöyle anlatıyor: “Dedem 1962’de bu araziyi sattıktan sonra Hasan Kalfa vardı Tuzla’da, çocuklar ve o yaptı bu binayı. Sonra mahkeme kararıyla ilk sahiplerine geri verildi. Bizim elimize geçmiş yani. Ama bizim haberimiz yok. Burası 8 bin 500 metre kare. Bitişiğinde küçük bir parsel daha var. Sonra müteahhit geliyor ve ‘Sizin bir yeriniz daha varmış 690 metrekare, orayı bana satın’ diyor. Dedem de satıyor. Meğerse hepsi satılmış. Hileli yoldan üzerimizden almış. Sonradan öğrendik. Sonrasında da sürekli el değiştirmiş. Peşine düştük ama biz suçlu olduk. Ermenilerden sonraki mağdur biziz burada.”
Ferruh Durmaz, o dönem çocuk evinde kalan Garabet Orunöz ile bir anısını anlatıyor: “Bir gün Garabet, cetvele ‘international’ yazmış. O dönem çocuğuz tabi, ‘Sen yine Ermenice bir şeyler mi yazdın’ deyip bir tane vurdum. Sonra müdür çağırdı bizi. ‘Bunun anlamı ne?’ diye sordu Garabet’e, ‘uluslar arası’ dedi. Sonra müdür bir tane bana vurdu Garabet’e vurduğum için, bir de Garabet’e vurdu anlamını bana söylemediği için. Hâlâ unutmam o tokadı. (Gülüyor) Ama tabii sonra oradan çıktık kol kola. Aramızda hiç düşmanlık yoktu.”
Kamp Armen’de 8 yıl kalan Garabet Orunöz, şimdi yıkımı durdurmak için mücadele veriyor. Orunöz, Tuzlalılar ile yaşadığı o günleri bizimle paylaşıyor: “Bizim mektuplarımız ‘Bakkal Ahmet Bilgin eli ile Ermeni kampına’ diye gelirdi. Adresimiz yoktu. Bakkal Ahmet’ten biz şeker, yağ, çay gibi şeyler alırdık, bunun karşılığında da ona yumurta verirdik. Çünkü bizim yetimhanemizde 400 tane tavuk vardı. Aramızda sürekli dayanışma vardı.
Bizim bahçemizde biber domates ekiliydi, onları toplardık. Yan tarafımızda da doktor bir çift yaşardı. ‘Komşuluk hakkı’ diyerek onlara götürürdük. Onlar da pazar günleri gelir 150 çocuğu ücretsiz muayene ederdi. Böyle güzel ilişkilerimiz vardı. Bu kampta 1500 kişinin yaşanmış anıları var.”
Tuzla’da bulunan Ermeni yetimhanesi Kamp Armen’e önceki gün iş makinelerinin girmesinin ardından, binanın geri kalanının yıkılmamamsı için nöbet sürüyor. 32 yıldır atıl durumda bulunan çocuk evi, anılarıyla birlikte yıkılıp villa yapılmak isteniyor.
Kamp Armen’e önceki gün dozerler girerek, binanın duvarları yıkıldı. Ancak olayın duyulmasının ardından tepkiler üzerine çalışmalar durduruldu. Haberi alan vatandaşlar olası bir yıkıma engel olmak için Kamp Armen’de sabahladı. Geceyi çocuk evinde geçiren vatandaşlar, binanın yıkılmayan odalarına döşek ve minder koyarak, nöbetleşe kaldı.
Kamp Armen’deki nöbet dün de devam etti. HDP’liler, Ermeniler, geçmişte yetimhanede kalanlar, Tuzla’nın yerlileri binanın yıkımını engellemek için nöbet tuttu. Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği de alana destek olmaya gitti.
Vatandaşlar, binanın geri kalanının yıkılmamasını, yeniden inşa edilip Kürt, Ermeni ve Suriyeli yetim çocukların barınabileceği bir yer haline gelmesini talep ediyor.
Kaynak: Evrensel