Sırrı Abi’yi kaybettiğimizi dün akşam üstü avukat görüşünde öğrendim. Vefatını Silivri Cezaevi’nde duymak, cenazesine gidemeyecek olmak o kadar üzücü ki! Başta Ceren olmak üzere tüm ailesine, sevenlerine, yoldaşlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Yeri doldurulmaz bir yoldaşımızı kaybettik. Toprağı bol olsun.
Sırrı abiyle biz 2011 genel seçimlerindeki adaylığı vesilesiyle tanıştık, seçim çalışması başlayınca partiden beni verdiler yanına. Daha ilk toplantıda farklılığını hissettirdi. Seçim afişi için fotoğraf çekimine gitmedi. Afiş için yakası açık, arkası flu, tebessüm etiiği fiyakalı bir fotoğraf getirdi (Güzel bir albüm kapağı olurdu öyle bir fotoğraf). Altına seçim sloganı yerine “Kalbinizde barışa bir yer açın” yazdırdı. Kısa bir şok geçirdik ama afiş çok sevildi. Resmî afiş seçime iki hafta kala çıktı.
Sırrı Abi makam arabası kullanmaz, ihtiyaç varsa taksi kullanır, yoksa her yere yürür ve tek başına giderdi. Onu sokakta, manavda, lokantada, kahvede görebilirdiniz bir başına. Tüm seçim kampanyasını mesela 3-4 gömlek ve bir deri montla bitirdi. Çok sadeydi. Her an beklenmedik şeyler söyler, beklenmedik şeyler yapardı. Toplantı öncesi sandalyeleri birleştirip üzerinde uyurdu. O zamanlarda kaset meseleleri meşhurdu. Bir gün sohbet masasında arkadaşımız “Abi kasetin çıksa ne yaparsın” diye sordu. Sırrı Abi hınzırca “Bekar adamım, utanmıyor musunuz lan çekmeye derim” dedi. Sonrası kahkaha tufanı.
Gezi’de partinin parkta olmasını ısrarla savunan isimlerin başındaydı, emeği büyüktür. Gezinin ilk günü 28 Mayıs’ta öğleden sonra parkta 50-100 kişiydik, polis yüzümüze böcek ilacı sıkar gibi gaz sıkıyordu. (Kırmızılı kadın fotoğrafının çekildiği an). Aradık, Sırrı Abi hemen geldi. O dönem başlayan çözüm süreci sebebiyle, bakanlarla direkt teması vardı. Adalet Bakanını aradı, polis çekildi. Akşamında parktaki sayımız 5-10 bini buldu. Sırrı Abi’nin o hayati müdahalesi olmasa, Gezi orada sekteye uğrayabilir, ivmesi düşebilirdi.
Gülen Cemaati yargıyı bir sopa gibi kullanıp öğrencileri tutuklamaya başladığında öğrencilerin yanında duran kişilerden biriydi. Davaları takip ediyordu, hatta tutuklamaları protesto için saçlarını sıfıra vurmuştu. Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül’le özel olarak ilgilenmişti. Cihan’ın Adıyamanlı oluşu da bunda etkiliydi sanırım.
2014 yerel seçimlerinde Sırrı abi İstanbul belediye başkan adayıydı. Ben de Beşiktaş adayıydım. Yine beraber çalıştık. Ancak sokakta bir şey değişmişti. Sokakta sanki Fight Club filminin ana karakteri Tyler Durden’la geziyorduk. Her yerde işçi sınıfının, ezilenlerin en dibindeki insan kitlesi koşarak Sırrı Abi’ye sarılıyordu.
Ben Diyarbakırlıyım ama bende memleket hassasiyeti pek yoktur. Sırrı Abi Adıyamanlı, Adıyaman pek bir özelliği olmayan, kenarda köşede kalmış bir yer. Buna rağmen acayip bir Adıyaman sevgisi vardı. Toprakla, memleketle ve insanıyla kurulan bağ açısından çok öğreticiydi.
Sırrı abi herkesle iletişim kurabilir, siyasi-diplomatik iletişim yeteneği de yüksek biriydi. Memleket insanını çok iyi tanırdı. Dev bir hikaye hafızası vardı. Her konuyla ilgili anlatacak bir masalı vardı onda. Mütevazi, hazırcevaptı. Hep güleryüzlüydü.
Hiç unutmuyorum, Sırrı Abi Gezi’de “Biz şimdi hiçbir şey eskisi olmayacak deyip, her şeyi yine eskisi yapmaya devam edeceğiz” demişti. Umarım bundan sonra Gezi’den ve Sırrı Abi’den öğrendiklerimizi hayata geçirebiliriz.
Uğurlar olsun, yattığın yer seni incitmesin Sırrı Abi.
Ahmet Saymadı
Marmara 5 Nolu L Tipi Cezaevi
F-10 SİLİVRİ- İSTANBUL

