HASAN DENİZ yazdı: “İş sağlığı ve güvenliği yasası tekrar görüşülmeli, imza konulan ulusal ve uluslararası sözleşmeler ışığında ortak bir mutabakatla yasa güncellenmeli ve kamu-özel ayırımı yapmadan tüm işyerlerinde hemen yürürlüğe konulmalıdır.”
HASAN DENİZ
SES Adıyaman Şube
2012 yılında, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması, mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemek amacı ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkarıldı. Yasa, kamu ve özel ayrımı yapmadan (birkaç istisna hariç) bütün iş ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerini, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanları kapsamaktadır.1
İşyeri tehlike sınıfları; 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Kanunu’nun tehlike sınıfının belirlenmesi başlıklı 9. maddesi uyarınca; 31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 83. maddesine göre belirlenen kısa vadeli sigorta kolları prim tarifesi de dikkate alınarak İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürünün Başkanlığında ilgili taraflarca oluşturulan komisyonun görüşleri doğrultusunda, Bakanlıkça çıkarılacak tebliğ ile tespit edilir ve işyeri tehlike sınıflarının tespitinde, o işyerinde yapılan asıl iş dikkate alınarak düzenlenir.1
Yasada belirtildiği üzere işyerleri yaptıkları asıl iş dikkate alınarak “Az Tehlikeli”, “Tehlikeli” ve “Çok Tehlikeli” olarak sınıflandırılırken işyerlerinde yetkilendirilecek olan İş Güvenliği Uzmanları da A, B ve C Sınıfı İş Güvenliği Uzmanlığı Belgesine sahip olmalarına göre sınıflandırılmıştır.
6331 sayılı kanunun 8/5. maddesi “İş güvenliği uzmanlarının görev alabilmeleri için; çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde A sınıfı, tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde en az B sınıfı, az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde ise en az C sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olmaları şartı aranır. Kanunun geçici 4. maddesinde ise “Bu Kanunun 8. maddesinde belirtilen çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde A sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı görevlendirme yükümlülüğü, 01.01.2020 tarihine kadar B sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı görevlendirilmesi; tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde ise B sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı görevlendirme yükümlülüğü, 01.01.2019 tarihine kadar C sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı görevlendirilmesi kaydı ile yerine getirilmiş sayılır” şeklindedir.2
Yasa üzerinde herhangi bir değişiklik yapılmaz ise C sınıfı iş güvenliği uzmanlarının, tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerine hizmet verebilmesi 01 Ocak 2019 tarihi itibarıyla sona erdi ve B sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanlarının çok tehlikeli sınıftaki işyerlerinde yetkilendirilmesi 01 Ocak 2020 tarihi itibarı ile sona erecek.
01 Ocak 2019 tarihinden bu yana C sınıfı iş güvenliği uzmanları sadece az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerine hizmet verebiliyor. Bu nedenle bazı işverenlerin tehlikeli sınıftaki işyerlerine hizmet veren C sınıfı iş güvenliği uzmanlarını işten çıkarmaya başladığı, bakanlığın da “İSG Kâtip” programı üzerinden tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde yetkilendirilen C sınıfı iş güvenliği uzmanlarının yetkilendirmelerini sistemden düşürdüğü haberleri gelmeye başladı. İşyerlerinin tehlike derecesi ve işyeri çalışan sayısına göre zamana yayılan 6331 sayılı yasa yürürlüğe girdiği tarihten bu yana tam olarak uygulanamadığı gibi, altyapı yetersizlikleri bahanesi ile patronlar lehine birçok defa ertelendi veya yasanın içeriğinde sürekli değişiklikler yapıldı.
12.7.2013 tarihinde kabul edilen 6495 sayılı kanunun 56. Maddesinde “6331 sayılı Kanunun 38. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 4857 sayılı İş Kanununun mülga 81. maddesi kapsamında çalışanlar hariç kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1.7.2016 tarihinde” şeklinde değiştirildi.3
20.08.2016 tarih ve 6745 sayılı kanunun 71. Maddesi “20.6.2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 38. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “1.7.2016” ibaresi “1.7.2017” şeklinde değiştirildi”4
01.07.2017 tarih ve 7033 sayılı kanunun 85. Maddesinde; 20.6.2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun;
a) 6. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “10’dan az” ibaresi “50’den az” şeklinde,
b) 15. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “10’dan az” ibaresi “50’den az” şeklinde,
c) 30. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (6) numaralı alt bendinde yer alan “10’dan az” ibaresi “50’den az” şeklinde değiştirildi.
86. Maddesinde de 6331 sayılı Kanunun 38. maddesinin birinci fırkasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “1.7.2017” ibaresi “1.7.2020” şeklinde değiştirildi.5
AB ve ILO normlarına uyum amacı ile hazırlanan 6331 sayılı kanun, sermayenin çıkarı doğrultusunda sürekli değiştirilmiş ve ötelenmiştir. Son olarak 7033 sayılı kanun ile az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde yürütülen İSG hizmetlerinin işveren tarafından yürütülmesinin kapsamı genişletilmiş, 10’dan az çalışanı bulunan işyerlerinin kapsamı 50’den az çalışan şeklinde değiştirilmiş, kamu işyerleri ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan özel sektör işyerlerinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı görevlendirme yükümlülüğü de 01 Temmuz 2020 tarihine ertelenmiştir.
Yine işverene “işe giriş ve periyodik muayeneler ve tetkikler” hariç tüm hizmetleri yürütmesi yetkisi verilmiştir. Yani 50’nin altında çalışanı bulunan az tehlikeli işyerlerinde belirli teknik alanlardan mezun olan, alınan eğitim ve yapılan sınav sonucu yetkilendirilebilen İş Güvenliği Uzmanlarının yapabileceği işlemleri işveren veya işveren vekili kendisi yapabilecek. Ayrıca İSG hizmetlerinin işveren tarafından yürütülmesi halinde onaylı defter tutma zorunluluğu da kaldırılmıştır. Böylece herhangi bir denetim durumunda işverenin yükümlülüğü de ortadan kaldırılmaktadır.6
Zaten TOBB 74. Genel Kurulu’nda konuşan ve yeniden TOBB Başkanı seçilen Rifat Hisarcıklıoğlu’nun “İş sağlığı ve güvenliği mevzuatı, KOBİ’lerimize büyük yükler getiriyordu, bunları kaldırttık” demesi ve konuşmasının sonunda işçilere karşı işverenlerden yana taraf koyanlara teşekkür etmesi bunun itirafı niteliğindedir.7
2018’te açıklanan TÜİK verilerine göre Türkiye’de 28.971 milyon çalışan8 ve yüzde 34 civarında kayıt dışı istihdam var.9 TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken 2018 yılı Eylül sonu itibarıyla sicile kayıtlı 1 milyon 870 bin 677 işyeri bulunduğunu belirtirken10 TESK’e göre ülkemizde yaşanan iş kazalarının yüzde 40’ı 1-3 kişi çalıştıran işletmelerde, yüzde 73’ü ise 1-50 kişi çalıştıran işletmelerde meydana gelmektedir.11
2012 yılında çıkarılan iş sağlığı ve güvenliği kanununa, iş sağlığı ve güvenliğinin akademik olarak gelişim sağlaması için üniversitelerde açılan ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora programlarına, yayımlanan kamu spotlarına, afiş ve broşürlere; iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak sahada aktif olarak çalışan binlerce OSGB ve on binlerce profesyonele, “Hedef sıfır kaza” kampanyalarına… rağmen AKP’li yıllarda iş kazaları, meslek hastalıkları ve işçi cinayetlerinde artış olması tesadüf olmamalı.
Çünkü;
Siyasi iktidar emeğe karşı sürekli sermayenin yanında saf tuttu; sermaye sahiplerinin daha fazla kazanması için teşvik etti ve işçilere karşı daima patronlardan yana tavır aldı.
2012 yılında çıkarılan ve aşama aşama yürürlüğe girmesi beklenen 6331 sayılı yasayı sermaye lehine sürekli öteledi ve bazı maddelerini patronların istediği şekilde değiştirdi.
İş kazalarının büyük çoğunluğunun 50’den az çalışanı olan işyerlerinde yaşanmasına rağmen 50’den az çalışanı olan az tehlikeli işyerlerinde İSG hizmetlerinin işveren veya işveren vekilince verilmesini onayladı.
Eğitiminden uygulama şekline kadar her alanda iş sağlığı ve güvenliğini, üzerinden para kazanılan bir sektör haline getirdi.
İSG profesyonelleri patron, bakanlık ve mahkemeler arasında sıkıştırdı.
İlan edilen OHAL ile temel hak ve ücret talep etmek isteyen işçi grevlerini, yapılmak istenen açıklamaları yasakladı; sonra da bu yasakları patronların karşısında öve öve bitiremedi.
Derinleşerek devam eden siyasal ve ekonomik krizde patronların toplu olarak işçi çıkarmasına ses çıkarmadı, işten çıkarmalara karşı işçi lehine çaba göstermedi.
Güvencesiz, esnek ve kayıt dışı çalışmanın her geçen gün artarak devam ettiği bir ortamda yaşanan iş kazaları, meslek hastalıkları ve işçi cinayetlerine “bu işin fıtratında var” diyen, yaşamını yitiren işçilerin ardından ise “kader” sözüyle ölümleri normalleştirmeye çalışan yine AKP oldu.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün 2002 yılında hazırladığı “Güvenlik Kültürü Raporu”na göre, meslek hastalıklarının tümü ile iş kazalarının yüzde 98’i önlenebilirdir ve kabul edilmiş normlara göre, çalışan nüfusun binde 4’ü ila 12’si arasında meslek hastalığı tanısı koyulması beklenmektedir.12 Eurostat ve SGK verilerine göre ise Türkiye 2012 yılında, yani ölüm sayısının az göründüğü bir yılda bile ölümlü iş kazalarında Avrupa birincisidir. 2013-2015 verilerinde de durum aynıdır13 ve AKP’nin iktidarda olduğu 2003-2018 yılları arasında en az 22.188 işçinin işçi cinayetlerinde yaşamını yitirdiği açıklanmaktadır.14,15
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) işçi sağlığını, “Çalışan tüm insanların fiziksel, ruhsal, moral ve sosyal yönden tam iyilik durumlarının sağlanmasını ve en yüksek düzeylerde sürdürülmesini, iş koşulları ve kullanılan zararlı maddeler nedeniyle çalışanların sağlığına gelebilecek zararların önlenmesini ve ayrıca işçinin fizyolojik özelliklerine uygun yerlere yerleştirilmesini, işin insana ve insanın işe uymasını asıl amaçlar olarak ele alan tıp bilimidir” şeklinde tanımlamaktadırlar.13
Ancak AKP iktidarı yasaları işçiler aleyhine sürekli değiştirerek, patronlardan yana tavır alarak, torba yasalarla işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri sunumunu özel sektörün insafına bırakmış, işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerini ticari bir danışmanlık faaliyeti haline getirmiştir.
Peki, ne yapmalı? Nasıl yapmalı?
TMMOB Makine Mühendisleri Odası’nın Mart 2018’de yayımladığı işçi sağlığı ve iş güvenliği raporuna göre Türkiye’de 77 bin 474’ü C sınıfı, 15 bin 431’i B Sınıfı, 17 bin 664’ü A sınıfı olmak üzere toplam 90 bin 433 iş güvenliği uzmanı ve 34 bin 544 işyeri hekimi ile 13 bin 229 diğer sağlık personeli sertifikasına sahip İSG profesyoneli bulunmakta.13
Eğitiminden uygulanma şekline kadar İSG’nin üzerinden para kazanılacak bir alan olarak görülmemesi, bunun sorumluluk gerektiren, yasal, ahlâkî ve vicdanî bir alan olduğu bilinmelidir. Alan ile ilgili olarak her üniversitenin ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora programı açması önlenmeli, ihtiyaç kadar İSG profesyonel adayının eğitim alması sağlanmalı, umut tacirliği yapılmamalı ve yeni işsizler ordusu yaratılmamalıdır.
Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri (OSGB) kapatılmalı, İSG profesyonelleri kamu çalışanları gibi çalışmalı, ücretleri de belli bir standarttan ve kamu tarafından ödenmelidir. Çünkü OSGB’lerin kuruluş şekli, amacı ve hizmet verme şekli işçi sağlığı ve güvenliği uygulamalarını iyileştirecek bir zihniyete sahip olmadığı gibi, mağduriyetlerin yaşanmasına da neden olmakta. Ücret konusunda doğrudan veya dolaylı olarak patrona bağımlı olan İSG profesyonelleri de işlerini tam olarak yapamamaktadır.
Tüm muhatapların katılımı ile iş sağlığı ve güvenliği yasası detaylı olarak tekrar görüşülmeli, BM, AB, ILO vb. imza konulan ulusal ve uluslararası sözleşmeler ışığında ortak bir mutabakatla yasa tekrar güncellenmeli ve kamu-özel ayırımı yapmadan tüm işyerlerinde hemen yürürlüğe konulmalıdır.
50’den fazla çalışanı olan bazı işyerlerinde, işverenler maliyet ve sorumluluklardan kaçmak için çalışan sayısını 49’u geçmeyecek şekilde, bir nevi çalışanları taşeronlaştırmakla, hizmet satın alma adı altında işleri alt işverenlere dağıtmaktadır. Böylece bir işyerinde çalışan sayısı 49’u geçmeyecek şekilde birkaç firma çalışabilmekte. Bu tür yaklaşımları engellemek için işyerleri toplam çalışan sayısı üzerinden değerlendirilmelidir.
İşverenin İSG hizmetlerini yürütmesi, kendi kendini denetlemesi mümkün değildir; çünkü sermaye için İSG “yüktür”, bundan kurtulmaya çalışır; işverenin amacı sermayesini büyütmek, çoğaltmak ve katlamaktır. Sermaye için ötelenen ve değiştirilen maddeler ilk haline getirilmeli, İSG hizmetleri işverenin insafına bırakılmamalı, hizmetler eğitimli, donanımlı, tecrübeli ve sertifikalı profesyoneller tarafından sağlanmalıdır.
Kayıt dışı, esnek, güvencesiz çalışma engellenmeli, herkese çalışabileceği uygun bir iş, kendisi ve ailesi için “insan onuruna yaraşır” âdil ve elverişli bir ücret sağlanmalı; çünkü işçi sağlığı ve iş güvenliği işçinin beslenmesinden barınmasına, fiziksel ve ruhsal sağlığından çalışma koşullarına, örgütlülüğünden işe geliş-gidişine, eğitiminden sağlığına, sosyal yaşamına işçinin yaşamını bir bütün olarak ilgilendirmektedir. İş güvenliğini sağlamak hem yasal bir yükümlülüktür hem vicdani bir sorumluluktur. İş güvenliğini sağlayarak iş kazaları ve meslek hastalıklarını önlemek, oluşması muhtemel kayıpları ödemekten hem daha kolay hem daha ekonomik hem de insanîdir.
- http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/06/20120630-1.htm
- http://www.isvesosyalguvenlik.com/c-sinifi-is-guvenligi-uzmanlari-yine-issiz-mi-kalacak/
- http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/08/20130802-1.htm
- http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/09/20160907-1.htm
- http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/07/20170701-21.htm
- http://www.guvenlicalisma.org/19474-isverenin-istedigi-bir-goz-siyasal-iktidar-verdi-iki-goz-isig-meclisi
- https://www.evrensel.net/haber/352833/sendikalar-patronlarin-hukumetine-tamam-diyor
- http://www.tuik.gov.tr/HbGetirHTML.do?id=27688
- http://www.tuik.gov.tr/PdfGetir.do?id=27687
- https://tr.sputniknews.com/ekonomi/201810041035513457-tesk-bendevi-palandoken-isyeri-acilis-kapanis-sayisi/
- http://www.tesk.org.tr
- https://disk.org.tr/2014/09/is-sagligi-ve-guvenligi-toplantisinda-basbakan-ahmet-davutogluna-sunulan-rapor/
- https://www.mmo.org.tr/sites/default/files/gonderi_dosya_ekleri/isgraporu2018.pdf
- http://www.guvenlicalisma.org/
- http://siyasihaber4.org/isci-sagligi-degil-patron-kari