Meclis’te HDP Grubu adına konuşan Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları: “Kadının evdeki görünmeyen emeğinin yanı sıra emek piyasasındaki durumuna baktığımızda gözümüze çarpan üç husus var: Düşük ücret, istihdam sorunu ve işten ilk çıkarılma.”
SiyasiHaber
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları’nın, daha önce Meclis’e verdiği "Kadınları çalışma yaşamı dışına iten politika ve pratiklerin açığa çıkarılması, çalışan kadınlara yönelik gerçekleşen cinsiyetçi hak ihlallerinin araştırılarak tespit edilmesi ve yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi" amaçlı araştırma önergesi dün TBMM’de gündeme alınarak görüşmeye açıldı.
‘Flormar değil direniş güzelleştirir’
HDP adına kürsüye çıkan Tülay Hatimoğulları, Emek piyasasında kadın emeği ve istihdamı sorunları üzerine bir konuşma yaptı. Hatimoğulları konuşmasında çoğunluğu kadın olan Flormar işçilerinin yürüttüğü direnişi ve resmi güçlerin yaptığı baskıları dile getirerek şunları söyledi: “Flormar işçileri bugün 191'inci gününde direnişlerini sürdürmekteler ve "Flormar değil, direniş güzelleştirir." sloganıyla devam etmekte olan direnişe kaymakamlık müdahale etmek istiyor; yaktıkları ateşe, söyledikleri türkülere bile karışılıyor. Flormar'da çalışan kadınlar neden işten atıldı, biliyor musunuz? Çünkü sendikalı olmak istediler, sendikalı oldular ve iki hafta içinde o kadar hızlı bir örgütlenme gerçekleştirdiler ki yüzde 51'lik temsiliyeti ele geçirdiler. Bunun üzerine Flormar işçileri, 132 işçi -yüzde 80'i kadındır bu işçi sayısının- kapı dışarı edildi ve şu an bu kadınlar ekmeklerini geri istiyorlar, işlerini geri istiyorlar.”
‘Çalışan kadın iki kere sömürülüyor’
Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmada Hatimoğulları, “Sermaye düzeninin erkek egemen sistemle kurmuş olduğu ortaklık cinsiyetçiliği kendine özgü bir biçimde yeniden şekillendirmiştir. Çalışan kadın, ev içindeki hizmetlerinden dolayı 2 kere emek harcamakta ve sömürülmektedir” dedi.
‘Kadınların sorunları ortaktır’
Sevgili kız kardeşlerim, bizler Türkiye'nin yarısıyız. Başımız açık olabilir, kapalı olabilir; Kürt, Türk, Arap olabiliriz; Alevi, Sünni olabiliriz; farklı partilere oy verebiliriz; hiç fark etmez, iş yerinde, sokakta, evde, siyasette sorunlarımız ortaktır. Kısacası, anlatılan, hepimizin ortak hikâyesidir. Gelin, hep beraber sorunlarımıza çözüm üreten mecralara akmayı başaralım; kadın dayanışmasını, bu Meclisin çatısı altında başlamak üzere, Türkiye'nin dört bir yanına yaymayı başaralım. Bizlere yakışan da bu olur diye düşünüyoruz.
Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları’nın HDP Grubu adına TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmanın tam metni şöyle:
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kadın istihdamı dünya ölçeğinde çok gerilerde gelmektedir fakat Türkiye'de, AB ve dünya ölçeğine baktığımızda, çok daha gerilerden gelmektedir. Kadınlar iş yerlerinde toplumun egemen yapısı ve ekonomik sistemin içinde barındırdığı cinsiyetçilik nedeniyle ne yazık ki ikincil konumdadır. 2017 yılında Dünya Ekonomik Forumunun hazırlamış olduğu Küresel Cinsiyet Ayrımı Raporu'na göre Türkiye cinsiyet eşitsizliğinde 144 ülke arasında 131'inci sırada gelmektedir.
Sermaye düzeninin erkek egemen sistemle kurmuş olduğu ortaklık cinsiyetçiliği kendine özgü bir biçimde yeniden şekillendirmiştir. Çalışan kadın, ev içindeki hizmetlerinden dolayı 2 kere emek harcamakta ve sömürülmektedir. Kadının evdeki görünmeyen emeğinin yanı sıra emek piyasasındaki durumuna baktığımızda gözümüze çarpan üç husus vardır: Düşük ücret, istihdam sorunu ve işten ilk çıkarılma olarak karşımıza çıkıyor. 2015 TÜİK verilerine göre Türkiye'de 15 ve yukarı yaştaki nüfus içerisinde istihdam oranı yüzde 46'dır. Bu oran erkeklerde yüzde 65, kadınlarda ne yazık ki yüzde 27,5'ta seyretmektedir. Aynı rapora göre Avrupa Birliği ülkeleri incelendiği zaman erkek istihdam oranı yüzde 70,8; kadınların istihdam oranı ise yüzde 60,4'tür. Türkiye'nin içinde bulunduğu konuma bu rakamlara bakarak karar verebiliriz.
DİSK/GENEL-İŞ'in Kadın Emeği Raporu'nda Türkiye'de 2014 yılında kayıtlı tam zamanlı çalışanların cinsiyet dağılımı erkeklerde 12 milyon 603, kadınlarda 3 milyon 728'dir. Aynı tabloda yarım zamanlı çalışanların oranına baktığımızda erkekler 992 bin, kadınlar 1 milyon 502 bin.
Değerli milletvekilleri, kadınlar ilk olarak kapı önüne koyuluyor dedik ve hâlâ devam etmekte olan Flormar direnişini bunun en önemli örneği olarak ifade edebiliriz. Flormar işçileri bugün 191'inci gününde direnişlerini sürdürmekteler ve "Flormar değil, direniş güzelleştirir." sloganıyla devam etmekte olan direnişe kaymakamlık müdahale etmek istiyor; yaktıkları ateşe, söyledikleri türkülere bile karışılıyor. Flormar'da çalışan kadınlar neden işten atıldı, biliyor musunuz? Çünkü sendikalı olmak istediler, sendikalı oldular ve iki hafta içinde o kadar hızlı bir örgütlenme gerçekleştirdiler ki yüzde 51'lik temsiliyeti ele geçirdiler. Bunun üzerine Flormar işçileri, 132 işçi -yüzde 80'i kadındır bu işçi sayısının- kapı dışarı edildi ve şu an bu kadınlar ekmeklerini geri istiyorlar, işlerini geri istiyorlar.
Bu ülkede çok ciddi bir ekonomik kriz var, bir işsizlik var. Her ne kadar bu ülkeyi yönetenler, iktidar "Kriz mriz yok." dese de, her ne kadar şu anda patatesin, patlıcanın pahalılığını ifade etmek için "Esnaftır bu işi yapan, stokçularla hesaplaşacağız." dense de bu ülkede kriz vardır. Devam etmekte olan bütçe görüşmelerinde bir tek kez "kriz" kelimesi geçmiş değildir ve sanki bu kelime yasaklanmıştır. Bizler şunu çok iyi biliyoruz ki kriz dönemlerinde ilk etapta işten çıkarılanlar kadınlardır. Krizin en ağır bedelini ödeyenler hane içinde -bizler bunu savunmuyoruz ama ne yazık ki bu toplumun gerçekliğidir- evde tenceresini kaynatmak durumunda kalan kadınlardır. Dolayısıyla Hükûmet, iktidar dönüp "Bu ülkede kriz var." diyebilmeli ve bu ülkede bu krizin en ağır bedelini yaşayan, başta kadınlar olmak üzere, işçilerin, emekçilerin, yoksulların dertlerine çare bulmaya çalışmak zorundadır. Aksi takdirde, gerçekten artık bu yönetimin zafiyetiyle bu süreç daha fazla götürülemez.
Sevgili kız kardeşlerim, bizler Türkiye'nin yarısıyız. Başımız açık olabilir, kapalı olabilir; Kürt, Türk, Arap olabiliriz; Alevi, Sünni olabiliriz; farklı partilere oy verebiliriz; hiç fark etmez, iş yerinde, sokakta, evde, siyasette sorunlarımız ortaktır. Kısacası, anlatılan, hepimizin ortak hikâyesidir. Gelin, hep beraber sorunlarımıza çözüm üreten mecralara akmayı başaralım; kadın dayanışmasını, bu Meclisin çatısı altında başlamak üzere, Türkiye'nin dört bir yanına yaymayı başaralım. Bizlere yakışan da bu olur diye düşünüyoruz.