“Halklar konuşuyor” başlıklı konferansın sonuç bildirgesi açıklandı. Konferansın dördüncüsü 10 Mayıs tarihinde Taksim Hill Otel’de gerçekleştirilmiş, etkinliğe katılan çok sayıda inanç ve kimlik kurumu temsilcileri taleplerini açıklamıştı. Konferansa HDP milletvekili adayları da katılarak, halkların taleplerini mecliste savunma sözü vermişti.
AKA-DER’in organize ettiği konferansta tartışılan tüm taleplerin ortaklaştırılmış hali açıklandı. Metinde halkların ortak mücadelesinin önemine dikkat çeken inanç ve kimlik kurumu temsilcileri, HDP’ye oy vermeye çağırdı.
Metinde yer alan talepleri ise şu şekilde:
“-Tekçi, tek tipleştirici, merkeziyetçi, devlet odaklı politikalar terk edilmeli, ülkemizin taraf olduğu evrensel hukukun da bir gereği olarak, ülkemizdeki tüm dil, kültür ve inançlar, tarihi ve kültürel mirasımızın bir parçası olarak değerlendirilmeli, bu kültür, dil ve inançların kendilerini var etme ve yarınlara taşıma hakları anayasa ve yasalarla güvence altına alınmalı, bu konuda kamusal sorumluluklar tanımlanmalı ve bu doğrultuda yapılacak çalışmalara genel bütçeden pay ayrılmalıdır.
– Anadil hakkı temel bir hak olarak kabul edilmeli, anadiller anayasal güvence altına alınmalı, anadilde eğitim-öğretim, ana dilin kamusal alanda kullanımı, anadilde radyo-televizyon yayını yapma ve anadilde isim-soy isim ve köy/yer isimleri konusundaki sınırlama ve yasaklar ortadan kaldırılmalı, özellikle yok olma tehdidi altındaki diller koruma altına alınmalı ve bu dillere pozitif ayrımcılık uygulanmalıdır.
-Kültür, dil, inançlar üzerindeki tüm yasaklar, toplumsal yaşam, çalışma hayatı ve kamusal alanda halklara yönelik uygulanan her tür ayrımcılık ve ırkçı söylem ortadan kaldırılmalı, yasalardaki ‘kin ve nefret suçları’ tüm kültürel, etnik ve dinsel aidiyetleri kapsayacak şekilde genişletilmeli, ‘kin ve nefret suçlarının’ önlenmesi için anayasaya hüküm konulmalıdır. Kültüründen, dilinden, inancından dolayı toplumsal yaşam, çalışma hayatı ve kamusal alanda dezavantajlı konuma getirilmiş halklara pozitif ayrımcılık uygulanmalıdır.
-Tarih ile yüzleşmenin, hesaplaşmanın temel koşulu olarak başta 1915 Ermeni ve Süryani soykırımı olmak üzere halklara karşı işlenmiş tüm soykırım, katliam, pogrom, tehcir, sürgün vb. tüm suçlar failleri ile birlikte açığa çıkartılmalı, topraklarımızda yaşanan katliam ve sürgünlerle halkların elinden alınmış olan hakların iadesi (vakıf malları, hukuki haklar vb.) yasalarla güvence altına alınmalı, 1936 yılında çıkartılan Azınlık Vakıfları Beyannamesi Yasası iptal edilmeli, göç ettirilen halklara koşulsuz geri dönüş ve yaşam hakkı sağlanmalı, onur ve itibarları geri verilmelidir.
-Anayasada vatandaşların dini tarif edilmemeli, Aleviler, Hıristiyanlar, Museviler, Ezdiler, Zerdüştler, Şamanlar, Ateistler, Deistler ve İslam’ın farklı yorumları gibi ezilen ve dışlanan tüm inanç ve kültürel gruplar üzerindeki baskılar kaldırılmalı, tüm kimlik ve dinsel inanışların kendilerini özgürce ifade etmesi anayasal güvence altına alınmalıdır. Devletin dini biçimlendirme aracı olarak işlev gören Diyanet İşleri Başkanlığı ve zorunlu din dersi kaldırılmalı, devlet lügat, yayın ve ders kitaplarında faklı inanç ve kültürleri dışlayıcı, ötekileştirici tanımları ve dili terk etmeli, inanç sembolleri üzerindeki her türlü baskıya son verilmeli, inanç ve ibadet inananların vicdanına bırakılmalı, Cemevleri ve ayrımcılığa maruz kalan tüm inançların ibadet yerleri yasal statüye kavuşturulmalı, devlet tarafından el konulmuş ibadet yerleri gerçek sahiplerine iade edilmelidir.
-Doğa kültürel kimliğin ayrılmaz bir parçasıdır. Doğal yaşam alanları, halkların kültürel ve tarihsel mirasının bir parçası olarak koruma ve güvence altına alınmalıdır. Piyasa temelli hidroelektrik-termik-nükleer santral, baraj, maden, yol vb. inşaat vb. projelerle halkın doğal yaşam alanları tahrip edilemez.
-Ermeni ve Süryani Soykırımının tam da 100. Yılında, çocuk emeği ile inşa edilen Tuzla’daki Kamp Armen Yetimhanesini yıkma girişimi ile soykırım sürdürülmek istenmekte, ortak tarih topyekûn imha edilmek istenmektedir. Buna izin vermeyeceğiz. Kamp Armen, bize kılıç seslerinden kaçıp ağaç gölgelerine sığınan Ermenilerin emanetidir. Bu coğrafyada yaşayan bütün halkların ortak geçmişi, hafızası, bir arada yaşama umududur.
-Temsil adaletini ortadan kaldıran yüzde 10 seçim barajı kaldırılmalı, mahalleler, köyler, ilçelerden başlayarak oluşturulacak sivil örgütlenmeler ile halkın bütün kimlikleriyle yönetime etkin katılımının önü açılmalı, sivil örgütlenmeler toplumsal-kamusal yaşam üzerinde söz sahibi kılınmalıdır.
-Meclisimizin adaylarımızla çalışmalarını ortaklaştırılması için somut bir mekanizma kurulmalı, Bu mekanizma doğrultusunda aldığımız kararların TBMM’ye taşınması, adaylarımızın TBMM’deki çalışmalarının meclisimizle ortaklaştırılması, somut sorunlar üzerinden:
a) Mecliste ortak açıklama yapılması,
b) Adayların mecliste yasa tasarısı ve önergeler sunması sağlanmalıdır.”
Kaynak: ETHA