Tarım Bakanı, mütemadiyen “Bizim dönemimizde tarım çok gelişti” diyor. Her fırsatta 10 yıl öncenin, 10 yıl sonranın rakamlarını karşılaştırarak anlatıyor.
Bakan, basına her demeç verdiğinde veya televizyon ekranlarına çıktığında “Biz, tarımda Avrupa birincisi, dünya yedincisiyiz” diyor. Tarımda yapılanları pembe bir tablo içinde sunuyor. Bakanı dinlerken, herhalde çiftçiler parayı koyacak yer bulamıyordur, diye, bir vehme kapılabiliyor insan. Gelin Avrupa birincisi, dünya yedincisi olan Türkiye tarımı ne durumda bir bakalım.
Desteklemeler
Çiftçiler tarafından krediye yoğun talep var. Çünkü çiftçiler krediye muhtaç durumda. Bunun farkında olan bankalar tarım kesimine mütemadiyen kredi pompalıyor. Bankaların tarıma ayırdığı toplam kredi hacmi 34 milyar lira. Çiftçiye verilen destek ise, 9 milyar lira. Yani, kredi hacmi destek hacminin neredeyse dört katı civarında. Destekler yeterli olsaydı, çiftçiler kredi arayışı içinde olmazlardı. Kredi hacmi de bu kadar büyümezdi. Çiftçiler krediyi ödemede güçlük yaşıyorlar. Krediyi döndüremeyen çiftçi, tarlayı tapanı satıyor. Birileri çiftçilerin elindeki toprakları topluyor. Köylerde neler oluyor diye dönüp bakan yok!
Tekstil fabrikalarımızın hemen bitişiğinde pamuk yetiştiriliyor. Tekstilci pamuğu Amerika’dan satın alıyor, kullanıyor. Neden, diye sorulduğunda, tekstilci; “Çünkü Amerika pamuğu daha ucuz” diyor. Kosovalılar Brezilya’dan tavuk ithal ediyorlar. Neden, Türkiye’den ithal etmiyorsunuz dediğinizde; “Brezilya’daki tavuklar daha ucuz” diye yanıtlıyorlar.
Girdiler artıyor, ürün fiyatları yerinde sayıyor. AKP Hükümetinin iktidar süresi on yılı geçti. On yıl boyunca tarım politikalarını belirleyen ve uygulayan AKP hükümetleridir. O zaman bakalım. On yıl önce bir kilo buğday, otuz kuruştu. Mazotun litre fiyatı da 1 liraydı. Yani çiftçiler, üç-üç buçuk kilo buğday ile bir litre mazotu rahatlıkla alabiliyordu. Bugün bir kilo buğdayın fiyatı 60-70 kuruş civarında. Mazotun litre fiyatı ise yaklaşık, 4,8 lira. Şimdi çiftçiler, 7-8 kilo buğday satarak ancak 1 litre mazot alabiliyorlar.
Peki, mazotun devlete maliyeti ne kadar? 1,5 lira. Çiftçinin kullandığı mazotun litresinden devlet, 3 lira özel tüketim vergisi (ÖTV) ve katma değer vergisi (KDV) alıyor. Mazota maliyetinin iki katı vergiyi reva gören AKP Hükümeti, buğdayın fiyatını belirlerken, maliyet+yüzde 25 kazanç+insanca yaşam payını bile ekleyerek belirlemiyor. Her yıl maliyete yakın bir fiyat belirliyor. Bundan dolayı çiftçiler zarar ediyor. Her yıl zarar eden çiftçiler de, üretimden peyderpey çekiliyor. Çiftçiler, son 10 yılda 35 milyon dekar alanı, yani 3,5 milyon hektar araziyi terk etti. Artık işletmiyor.
Tarımda kullanılan toplam mazot miktarı ne kadar? 3,5 milyar litre. Çiftçilerin kullandığı 3,5 milyar litre mazotun her litresinden alınan 3 lira vergiyle çarptığımızda 10 milyar lirayı geçiyor. Verilen destek ne kadardı? 9 milyar lira. Yani çiftçiler, desteklenmiyor, vergilendiriliyor!
Buğday ve mercimek dünyaya Anadolu’dan yayılmıştır. Buğdayın ve mercimeğin anavatanı Türkiye, niye buğday ve mercimek ithal ediyor, diye dövünüyoruz. Nedeni; yukarıda açıklamaya çalıştığım yanlış tarım politikaları.
Bu basit birkaç örnek ve gerçek rakamlar tarımda Avrupa birincisi ve dünya yedincisi Türkiye’de yaşanıyor.
“Oy mendil/ oyalı da mendil/ kaldır kolları indir” diye başlayan bir türkü var, bilirsiniz. Türkü; “gel de bizi inandır” diye bitiyor. Ne dersiniz? İnanmaya devam edelim mi?
Bu yazı 14 Şubat tarihli Özgür Gündem gazetesinden alıntılanmıştır.