Ferda Koç yadı: Kitle desteğine” bakarak AKP faşizmini Türkiye’deki sömürge tipi faşizmin gelişme süreci içinde bir “kırılma” olarak ele almak ya da sömürge tipi faşizmin (Bonapartist/Kemalist bir yöntemle) klasik faşizme “dönüşümü” olarak değerlendirmek faşizme karşı mücadele perspektifimizde hatalı sonuçlara ulaşmamıza sebep olabilir.
Almanya ve İtalya tipi klasik faşizm ile yeni sömürge ülkelerde uygulanan sömürge tipi faşizm arasındaki önemli farklılıklardan birisi, faşist devletin klasik faşizmde bir "kitle tabanına" dayanılarak, sömürge tipi faşizmde ise "devlet kurumlarına" dayanılarak inşaa edilmesidir.
Klasik ve sömürge tipi faşist devletlerin inşaa süreçlerinde gördüğümüz bu farklılık, Tayyip Erdoğan'ın diktatörlüğünü ilan ettiği bu günlerde yeni bir ışık altında tartışılmayı gerektiriyor. AKP iktidarının dayandığı yüzde 50 dolayındaki seçmen desteği ve AKP faşizminin kurumsal egemenliğini oluşturmakta yararlandığı "ırkçı-mezhepçi gerici" kitle baskısı, AKP faşizminin sömürge tipi faşizm modeline değil klasik faşizm modeline uygun olduğu izlenimini uyandırıyor.
Almanya ve İtalya örneklerinde izlenen "klasik" faşizm, güçlü ve aktif bir kitle desteğine dayanılarak inşaa edilir. Faşizm bu kitle desteğini "özel koşullarda" oluşturur. Bu koşulların başında proletaryanın devrimci hamlelerinin burjuvazinin güçleri karşısında yenilgiye uğratılması ve işçi sınıfı partilerinin etkisiz hale getirilmesi bulunur. Devrimci alternatifin yenildiği koşullarda faşizm tekelci sermayeden aldığı destekle, küçük burjuvaziyi, küçük köylülüğü, lumpen proletaryayı ve işçi sınıfının en geri, en bilinçsiz, en örgütsüz kesimlerini "üstün ırk, militarizm ve emperyalist yayılmacılık" ideolojileri aracılığıyla "tekelci sermayenin en gerici, en şovenist, en emperyalist" politikalarına "kazanır". Halkın faşizme kazanılmasının kitleler içindeki temeli, "sıradan faşizm" (halkın geleneksel zihniyeti içinde yaşayan ırkçılık, dinci fanatizm, militarizm, ataerkide ifadesini bulan "gerici sağduyu") üzerinden oluşturulur. "Yahudi-komünist-eşcinsel düşmanlığı" ile zehirlenen halk kitleleri, halkın en bilinçli, en örgütlü, en ilerici kesimleri üzerinde yıldırıcı bir baskı kurmakta kullanılırlar. "Klasik" faşist devlet, bu "sıradan faşizm"in devlet olarak örgütlenmiş "çatısı"dır. Bu nedenle klasik faşizm kendisini, "halk çoğunluğunun aşağıdan yukarıya" bir hareketinin sonucu olarak (1), bir "faşist devrim" olarak sunar.
Sömürge tipi faşizm ise güçlü bir kitle tabanına dayanılarak inşaa edilmez ve varlığını sürdürmek için aktif bir kitle desteğine (olağan durumda) ihtiyaç duymaz. Sömürge tipi faşizm, emperyalizmin doğrudan yönetimi altındaki kontrgerilla örgütlenmesinin devletin çekirdeğini teşkil etmesi ve devlet kurumlarını yukarıdan aşağıya "tekelci sermayenin en gerici, en şovenist, en emperyalist" politikalarının uygulayıcı kurumları haline getiren bir süreç içinde inşaa edilir. (Bu nedenle sömürge tipi faşizm, emperyalizmin "gizli işgali"nin siyasi görünümüdür.)
Ancak bu durum, sömürge tipi faşist devletin bir "kitle tabanı"na ihtiyacı olmadığı anlamına gelmez. Sömürge tipi faşizm de kendisini geniş halk yığınlarına kabul ettirmeye, bir "kitle desteği" elde etmeye çalışır. Ancak, bu modelde faşist devlet aktif bir "kitle tabanı"na dayalı olarak inşaa edilmez, aksine faşizmin kitle tabanı, yukarıdan aşağıya devlet tarafından inşaa edilir.
Türkiye'de sömürge tipi faşizmin tarihi aynı zamanda "faşizmin kitle tabanının inşaası tarihi"dir. Bu "kitle tabanı inşaası" sürecinin değişmeyen hedef kitlesini, Türk-Sünni nüfusun orta ve en alt sınıfsal katmanları oluşturmuştur. Bu hedef kitle içinde "muhafazakar" (devlete-mülk sahiplerine bağımlı) bir çoğunluk oluşturmak ve bu "muhafazakar" çoğunluğu "ırkçı ve yobaz" (Komünist, Kadın, Kızılbaş, Kürt düşmanı) siyasi çekirdekler aracılığıyla manipüle etmek Türkiye faşizminin değişmeyen bir politikasıdır.
Bu açıdan ele aldığımızda, Tayyip Erdoğan ve AKP faşizminin dayandığı "kitle desteği" özelliği, sömürge tipi faşizmin "yukarıdan aşağıya kitle tabanı yaratma" siyasetinin "başarısını" simgelemektedir. AKP faşizminin sağladığı bu "aktif kitle desteği"ni kontrgerilladan/ordudan bağımsız bir olgu olarak değerlendirmek, emperyalizmle ve oligarşiyle AKP diktatörlüğü arasında bir "göreli bağımsızlık" kaynağı olarak ele almak doğru olmayacaktır. "AKP/Erdoğan diktatörlüğü"nün dayandığı Erdoğan-TSK koalisyonunun, ABD/AB ve oligarşinin onayı olmaksızın kurulabileceğini varsaymak mümkün değildir. Bu güçler için, AKP-TSK koalisyonunun arkasında mevzilenen (ve MHP kitlesinin tamamını, CHP kitlesinin de bir kısmını içeren) "gerici kitle desteği" bir "tehdit" değil, 60 yıllık kontrgerilla siyasetlerinin "hasadı"dır.
Dolayısıyla bu "kitle desteğine" bakarak AKP faşizmini Türkiye'deki sömürge tipi faşizmin gelişme süreci içinde bir "kırılma" olarak ele almak ya da sömürge tipi faşizmin (Bonapartist/Kemalist bir yöntemle) klasik faşizme "dönüşümü" olarak değerlendirmek faşizme karşı mücadele perspektifimizde hatalı sonuçlara ulaşmamıza sebep olabilir.
(1) Gerçekte faşist kitle hareketi ne "halkın çoğunluğunu" temsil eder ne de "aşağıdan yukarıya" bir harekettir. Ordunun ve polisin himayesindeki "milisler", patronların desteklediği "işçi örgütleri"nden oluşan bir yapıdadır bu "kitle hareketi"
(Bu yazı 04 Haziran Cumartesi günü Yeni Özgür Politika'da yayınlanmıştır)