“Hayata karıştığımız topraklarda, İstanbul, Mardin, Diyarbakır sokakları barış ile buluşacaksa bu Pınar’sız olmaz…” diye başlıyor Aktaş’ın yazısı.
“Dava insanı olmak, kişisel çıkarı değil toplumsal umudu seçmektir”
Ercan Jan Aktaş, yazısında Pınar Selek’i “dava insanı” kavramı üzerinden anlatıyor.
Selek’in mücadelesinin bir mahkeme davasından çok, “militarizme, patriyarkaya ve ayrımcılığa karşı süren yaşam boyu bir direniş” olduğunu vurguluyor:
“Onun ‘dava insanı’lığı, barış, eşitlik ve özgürlük ideallerine adanmışlığın ta kendisidir.”
Akademiyi devletten değil, toplumdan yana kurmak
Yazı, Türkiye’de akademinin devletin ideolojik aygıtına dönüşmesini hatırlatarak, Selek’in bu yapıya karşı duruşunu öne çıkarıyor:
“Pınar Selek’in hedef alınmasının nedeni, bilgiyi iktidarın değil toplumun hizmetine sunmasıdır.”
Aktaş, Selek’in 1990’larda yürüttüğü Kürt meselesi, militarizm ve erkek egemenliği araştırmalarının “bilimsel cesaretin ötesinde politik bir meydan okuma” olduğunu belirtiyor.
“Barışamadık”: Bir yüzleşme çağrısı
Yazıda Selek’in Barışamadık kitabına da geniş yer ayrılmış.
Aktaş, Selek’in barışı “çatışmasızlık hali” olarak değil, adalet, özgürlük ve tanınma mücadelelerinin bütünü olarak ele aldığını aktarıyor:
“Selek’e göre barış, devletin projesi değil; aşağıdan yukarıya kurulan bir vicdan hareketidir.”
Feminist, antimilitarist, çoğulcu bir köprü kurucusu
Ercan Jan Aktaş, Selek’in yalnızca bir akademisyen değil, farklı toplumsal hareketler arasında köprüler kuran bir figür olduğunu hatırlatıyor:
“Sosyalistlerden feministlere, feministlerden LGBTİ+ özgürleşmesine kadar geniş bir yelpazede köprüler kurdu.”
Bu köprülerin, “birbirinden koparılmış acıların ve umutların ortak bir dile kavuşmasını sağladığını” vurguluyor.
Sürgünde de masalını anlatıyor
Yazı, Selek’in sürgün yıllarını da “yeni bir masalın devamı” olarak ele alıyor.
Nice’teki Côte d’Azur Üniversitesi’nin eğitim fakültesine adının verilmesi ve Non-Violence XXI tarafından “onursal başkan” seçilmesi, onun barış mücadelesinin evrensel boyutunu yansıtıyor.
Aktaş şöyle diyor:
“Pınar sırt çantası sırtında Nice’ten Torino’ya, Berlin’den Cenevre’ye; göçmenler, feministler, LGBTİ+’lar, antimilitaristler arasında ağlar kurmaya devam ediyor.”
“Masalını kaybeden insan, hayallerini de kaybeder”
Ercan Jan Aktaş, yazısını Selek’in en bilinen sözlerinden biriyle bitiriyor:
“Masalını kaybeden insan, hayallerini de kaybeder.”
Ve ekliyor:
“Pınar Selek’in masalı, bireysel bir kahramanlığın değil, kolektif dayanışmanın masalıdır. Barışın, özgürlüğün ve eşitliğin yolu onun masalında sürüyor.”