DİSK-AR, asgari ücretin yalnızca bir ücret düzeyi değil, işçi sınıfının genel yaşam koşullarını ve toplumsal eşitsizliği belirleyen temel bir sınıf mücadelesi alanı olduğuna dikkat çekti.
Asgari ücretin kapsamı çok geniş: Türkiye’de işçilerin yarısı asgari ücretli
TÜİK’in Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) verilerine dayanarak yapılan hesaplamalara göre, Türkiye’de çalışanların yaklaşık yarısı asgari ücretle çalışıyor. Kayıtdışı işçilerin de yarısı asgari ücretin bile altında gelir elde ediyor.
Kadın işçiler açısından tablo daha da çarpıcı: Asgari ücret ve altında ücret alan kadınların oranı yüzde 60,1. Genel ortalamada bu oran yüzde 46,7.
DİSK-AR’a göre bu veriler, Türkiye’de asgari ücretin fiilen ortalama ücret haline geldiğini, dolayısıyla asgari ücret tartışmasının ülke emek rejiminin tamamını ilgilendirdiğini gösteriyor.
Asgari ücret milli gelirden pay kaybediyor: 1974’te yüzde 80,6 iken, 2025’te yüzde 43,6
Raporun dikkat çekici bulgularından biri, asgari ücretin kişi başına düşen milli gelir içindeki payının yarı yarıya gerilemiş olması.

1974’te kişi başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) yüzde 80,6’sı düzeyinde olan brüt asgari ücret, 2025’te yalnızca yüzde 43,6’sına denk geliyor.
DİSK-AR bu veriyi, sermaye lehine süren gelir bölüşümü adaletsizliğinin en somut göstergesi olarak yorumluyor.
Asgari ücret enflasyonun altında ezildi, alım gücü 50 bin TL eridi
2025 yılında asgari ücretlinin yıllık alım gücü kaybı 50 bin TL’yi aştı.
Rapor, 2024 Ocak ayından 2025 sonuna kadar geçen 24 aylık dönemde asgari ücretin yalnızca 4 ay boyunca açlık sınırının üzerinde kaldığını belirtiyor.
DİSK-AR’a göre bu durum, asgari ücretin reel olarak gerilediği, işçinin geçim düzeyinin temel gıda ve barınma ihtiyaçlarını bile karşılayamadığı anlamına geliyor.
“Asgari ücret enflasyonu artırmıyor, istihdamı düşürmüyor”
Rapor, işveren ve hükümet çevrelerinde sıkça dile getirilen “asgari ücret artışı enflasyonu tetikler” iddiasını da çürütüyor.
DİSK-AR, 2016, 2019 ve 2023 yıllarında asgari ücrette yapılan reel artışların enflasyonu artırmadığını, aksine düşük ücretli kesimlerin tüketim talebiyle ekonomiyi canlandırdığını belirtiyor.
Aynı şekilde, asgari ücret artışları ile işsizlik oranı arasında da anlamlı bir ilişki bulunmadığı vurgulanıyor.
Verimlilik artışı işçiye yansımıyor
Asgari ücretin, verimlilikteki artıştan pay alamadığına dikkat çekilen raporda, asgari ücretin GSYH’ye oranının her yıl azaldığı tespit edildi.
DİSK-AR, üretkenliğin artmasına rağmen ücret payının gerilemesinin emek aleyhine sınıfsal bir yeniden bölüşüm anlamına geldiğini belirtiyor.
Altın karşısında da büyük kayıp: 22 Cumhuriyet altını eridi
2005 yılından bu yana asgari ücretlinin gelirinin altın karşısındaki değeri dramatik biçimde azaldı.
DİSK-AR’a göre 2005’e kıyasla asgari ücretli 22 Cumhuriyet altını kaybetti.
Bu veri, ücretlilerin yalnızca gıda ve kira karşısında değil, tasarruf ve servet düzleminde de gerilediğini ortaya koyuyor.
Vergi adaletsizliği: Asgari ücret istisnası çalışan aleyhine uygulanıyor
Rapor, 2000’li yıllardan bu yana vergi sistemindeki bozulmayı da ayrıntılı biçimde ele alıyor.
2000’de gelir vergisinin ilk dilimi asgari ücretin 22 katı iken, 2025’te bu oran 6,1 kata düştü.
Ayrıca, asgari ücret vergi istisnasının “matrahtan indirim” yerine “vergiden indirim” şeklinde uygulanması, çalışanların daha fazla vergi ödemesine neden oluyor.
Toplu pazarlık kapsamı daralıyor: Asgari ücret ortalama ücrete yaklaştı
2002–2025 döneminde net asgari ücret 119,9 kat, ortalama memur maaşı 98,2 kat, en düşük işçi emekli aylığı 71,6 kat arttı.
Böylece asgari ücret dışındaki emek gelirleri, asgari ücrete göre göreli olarak geriledi.
DİSK-AR bu veriyi, “toplu pazarlık kapsamı daraldıkça ücret düzeyi tabana yaklaşıyor” şeklinde yorumladı.
DİSK-AR: Çözüm asgari ücrette değil, toplu sözleşmede
Raporun en net politik sonucu şu cümleyle özetleniyor:
“Asgari ücret değil, toplu sözleşme kapsamı genişletilmelidir.”
DİSK-AR’a göre Türkiye’de asgari ücretin kapsamının bu kadar geniş olmasının temel nedeni, sendikalaşma oranlarının düşüklüğü ve toplu sözleşme hakkının sınırlı uygulanması.
Avrupa Birliği ülkelerinde toplu sözleşme kapsamı yükseldikçe asgari ücretli oranının azaldığına dikkat çekiliyor.
“Komisyon tartışması değil, kural tartışması gerekiyor”
Rapor, asgari ücretin belirlenme sürecine ilişkin iki temel kural öneriyor:
- Evrensel standartlara göre asgari ücret, sadece işçinin kendisi için değil, bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri de dikkate alınarak hesaplanmalıdır.
- Asgari ücret, genel ücret düzeyi ve ekonomik büyümeyle bağlantılı olarak toplu pazarlıkla saptanmalıdır.
Bu öneriler, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısı ve işlevine ilişkin son yıllarda artan tartışmalara önemli bir katkı sunuyor.
“İşverenlere prim desteği var, işçilere yok”
DİSK-AR, 2008’den bu yana işverenlerin SGK prim payının bir kısmının bütçeden karşılandığını hatırlatarak, aynı desteğin işçilere de sağlanması gerektiğini belirtti.
2010’da 3,8 milyar TL olan devlet prim desteği, 2024’te 267,8 milyar TL’ye, 2025’in ilk on ayında ise 207,6 milyar TL’ye ulaştı.
Bu tablo, kamusal kaynakların sermaye lehine yeniden dağıtıldığını gösteriyor.
“Asgari ücret erirken, Türkiye Avrupa’nın en düşük ücretli ülkeleri arasına düştü”
DİSK-AR’ın Avrupa karşılaştırmasına göre, 2015’te Türkiye’den daha düşük asgari ücrete sahip 14 Avrupa ülkesi varken, 2025’te bu sayı yalnızca 2’ye düştü.
Bu durum, Türkiye’nin asgari ücret düzeyinde Avrupa’nın en alt sırasına gerilediğini ortaya koyuyor.
Asgari ücret teknik değil, sınıfsal bir meseledir
DİSK-AR raporu, teknik bir hesaplama metni olmanın ötesinde, sınıfsal bir analiz sunuyor.
Raporun genel vurgusu şu cümleyle özetlenebilir:
“Asgari ücretin saptanması teknik değil, politik bir tercihtir.
Türkiye’deki ücret politikası, emeğin milli gelirden aldığı payı sistematik biçimde azaltmaktadır.”
Kaynak: DİSK Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Asgari Ücret Araştırması 2026
