Selahattin Erdem yazdı: Direniş ve zafer yılı – Seçtiklerimiz
Paylaş1
Tweetle
Paylaş0
Miladî 2015 yılının sonuna geldik ve 2016 yılına giriyoruz. 2015 yılı değerlendiriliyor ve 2016 için mesajlar verilip temennilerde bulunuluyor. Kuşkusuz yeni yıla girerken yaşananlar bunda etkili oluyor. Kürtler açısından 2016 yılına tüm cephelerde direniş ve savaş içinde girildiği açıkça görülüyor. Özellikle Kuzey Kürdistan’ın kent ve kasabalarında yaşanan öz yönetim direnişleri her şeye damgasını vuruyor. Bu bakımdan Kürtler açısında 2015 yılı nasıl tanımlanır diye sorulsa, insan hiç duraksamadan “Direniş ve zafer yılı” diyebiliyor.
Gerçekten de 2015 yılı Kürt Özgürlük Mücadelesi tarihine adını altın harflerle yazdırmış bulunuyor. Her şeyden önce, büyük bir mücadele, direniş ve savaş yılı olduğu kesin. Özellikle de Kürdistan’ın Rojava ve Bakur parçaları açısından böyle. Her iki parçada da yıl boyunca yaşanan çok büyük bir mücadele ve etkisi tarih boyunca sürecek büyük kazanımlar var. Bu durum varlığını 2016 yılına girerken de devam ettiriyor. Bu nedenle, 2016 yılının da Kürtler için çok büyük bir mücadele ve zafer yılı olacağı daha şimdiden anlaşılıyor.
Daha dar anlamda 2015 için “Rojava Yılı” demek de hiç hatalı değildir. Gerçekten de tüm Kürtlerin ve insanlığın büyük desteği ile Rojava halkı ve özgürlük kuvvetleri olan YPG-YPJ 2015 yılı boyunca kahramanca savaşmış ve tarihi zaferler kazanmıştır. Karşıtları bile 2015 yılı açısından Rojava halkını başarılı görmektedir. Rojava özgürlük ve demokrasi güçlerinin yıl boyunca topraklarını yüzde yüz seksen oranında büyütmüş olduğu ifade edilmektedir.
Rojava Kürdistan halkının 2015 yılına tarihi Kobanê direnişi içerisinde girdiği bilinmektedir. Kobanê direnişi ki, sadece Rojava Özgürlük Devrimi açısından değil, onunla birlikte tüm Kürtler açısından adeta varlık-yokluk özelliği taşıyan bir direniştir. DAİŞ faşistlerini Kobanê’ye saldırtanlar, zayıf halka olarak gördükleri Kobanê şahsında Rojava Özgürlük Devrimini boğmayı ve bu temelde de Kürdistan Özgürlük Mücadelesini yenilgiye uğratarak Kürt soykırımını tamamlamayı hedeflemişlerdir. Dolayısıyla Kobanê direnişi Kürtler açısından bir ölüm-kalım direnişi olmuştur.
Kobanê direnişinin faşizme karşı verilen tarihsel mücadele içinde çok belirgin bir yere sahip olduğu tartışmasızdır. Tıpkı Medine direnişi gibi, Stalingrad direnişi gibi yer tutmuştur. Nihayetinde Ocak ayı sonunda kent merkezi DAİŞ faşistlerinden kurtarılmış, Nisan ayına kadarsa tüm kırsal alan DAİŞ’ten kurtarılarak özgürleştirilmiştir. Bu büyük zaferin sadece Rojava devrimini ve Kürt varlığını korumakla sınırlı kalmadığı, DAİŞ faşizminin belini kırarak insanlığı bu belaya karşı savunduğu açıktır.
İlk ve ölümcül darbeyi Kobanê direnişinden yiyen DAİŞ faşizmi için Kobanê’nin “çöküşün başlangıcı” olduğu kesindir. Nitekim her bakımdan üstünlüğü ele geçiren Rojava Özgürlük Güçleri, Haziran ortasına kadar devrimci operasyonu ve peşpeşe gelen zaferleri sürdürmüştür. Kobanê zaferi ardından sırasıyla Til Hemis, Til Berak, Çiyayê Kezwan, Girê Sipî ve Hasekê zaferleri gelmiştir. Böylece Cezire ve Kobanê kantonları birleşerek Fırat’a kadar uzanan bir Rojava Kürdistan bütünlüğü ortaya çıkmıştır.
Değil zafer kazanmak, hiç kimsenin karşısında bile duramadığı dikkate alınırsa, Rojava halkının faşist DAİŞ çeteleri karşısında kazandığı askeri zaferlerin rolü ve önemi daha iyi anlaşılır. Rojava halkının, bu temelde Rojava Devrimiyle birlikte tüm Kürdistan’ı, demokratik Ortadoğu devrimini ve özgür insanlığı savunduğu tartışmasızdır. İlk defa Kürdistan Özgürlük Hareketi kendini bu ölçüde insanlığa tanıtmış ve onların her türlü desteğini alabilen düzeye ulaşmıştır.
Tarihi Rojava direnişinin yıl sonuna doğru giderek daha belirgin bir biçimde demokratik Suriye devrimi haline geldiği açıktır. Nitekim Kasım başındaki Hol zaferi ardından Suriye Demokratik Konseyinin kuruluşu gerçekleşmiştir. Hol hamlesi içerisinde şekillenen Demokratik Suriye kuvvetlerinin DAİŞ faşizmine karşı muzaffer hamleleri yılsonu itibariyle de devam etmektedir. Bugünlerde stratejik Teşrin Barajı çevresine yönelik devrimci hamle çok yoğun çatışmalar temelinde sürmekte, Demokratik Suriye Kuvvetleri yılbaşında Suriye toplumuna ve insanlığa yeni bir zafer armağan etmeye çalışmaktadır. Böylece Suriye cephesinde 2016 yılının da yoğun bir savaş yılı olacağı, Suriye halklarının ve insanlığın DAİŞ faşizminden kurtularak yeni demokratik Suriye’yi inşa etmek için çaba harcayacağı anlaşılmaktadır.
2015 yılının Bakurê Kürdistan’da da çok önemli bir mücadeleye sahne olduğu ve önemli kazanımlar elde edildiği açık bir gerçektir. Yılın ilk yarısında siyasi mücadele ağırlıklı bir süreç yaşanırken, ikinci yarısında geçmişi çok aşan bir savaş durumunun gündeme geldiği ortadadır. 2015 yılının ilk yarısında yaşanan siyasal mücadelede kazananın HDP şahsındaki demokratik güçler olduğu tartışmasızdır. Bu durum kendisini 7 Haziran seçim sonuçlarıyla ortaya koymuştur.
Tıpkı Rojava’da kazanılan askeri zaferlerin demokratik Suriye’ye giden yolu aralaması gibi, 7 Haziran seçim sonuçları da artık AKP devrinin bittiğini ve geleceğin demokratik Türkiye’de olduğunu ortaya koymuştur. Kobanê zaferinin DAİŞ faşizmi açısından sonun başlangıcı olması gibi, 7 Haziran seçim sonuçları da AKP faşizmi için sonuç başlangıcı olma özelliği taşımıştır. Her ne kadar seçim sonuçları demokratik yeniden yapılanma çerçevesinde doğru değerlendirilememiş ve işlevli kılınamamışsa da, söz konusu gerçekler değişmezdir.
7 Haziran seçim sonuçlarının demokratik değerinden korkan iç ve dış bütün faşist güçlerin elbirliği ederek 1 Kasım sivil faşist darbesini tezgahladığı ve bu temelde iktidarın AKP tarafından gasp edilmesini sağladığı bilinmektedir. Bunun sonucunda 7 Haziran seçim sonuçlarının demokratik değeri işlevsel kılınamamış, kazanılan güçlü demokratik siyasal başarı korunamamıştır. Bunda başta MHP ve CHP gibi güçler olmak üzere tüm faşist güçler rol oynamış olsa da, demokratik kazanımların korunamamasında devrimci-demokratik güçlerin pasif, örgütsüz ve etkisiz duruşları da önemli bir rol oynamıştır.
Kuşkusuz demokratik siyaset işlevsel olamayınca ve siyaset kurumu iflas edince gündeme savaş gelmiştir. Nitekim siyaset kurumunu iflas ettiren AKP, 24 Temmuz’dan itibaren Kürt Özgürlük Hareketini imha ve tasfiye edebilmek için topyekûn özel savaş saldırısı başlatmıştır. Bu temelde 2015 yılının ikinci yarısı AKP’nin topyekûn askeri ve siyasi saldırıları içinde geçmiş, Kürt halkının bu saldırganlığa cevabı ise yerelden demokratik öz yönetimler ilan ederek direnmek olmuştur.
Şimdi içine girilen savaşın şiddeti zorlayınca, bazı çevreler yeniden siyasi çözüm ve anayasal, yasal reformları gündeme getirmektedir. Bu tür çevrelere öncelikle şu soruyu sormak gerekir: Tüm bunların olması iyi de, bu iyi şeyleri hangi meclis yapacaktır? 1 Kasım sivil faşist darbesi ile ortaya çıkan meclisin demokratik yeniden yapılanma geliştirmesi imkânsızdır. Bu meclis yapsa yapsa ancak 12 Eylül faşizmini restore ederek yeniden herkese kabul ettirmeye çalışabilir. Yani eşeği boyayıp sahibine yeniden satmak gibi bir şeydir. Aslında Türkiye’de gerçek anlamda bir demokratik yeniden yapılanma olacaksa, bunun kendine 7 Haziran seçim sonuçlarını esas alması gerekir. Özellikle demokratik siyaset güçlerinin buna dikkat etmesi önemlidir.
2015 yılı Bakurê Kürdistan’da yeni yıla büyük bir mücadeleyi ve devrimi devretmektedir. Dolayısıyla 2016 yılının Bakurê Kürdistan’da tarihi bir devrim yılı olacağı, 1990’larda başlayan ulusal diriliş devriminin demokratik özerklik devrimi olarak yeni bir hamle yapıp zafere ulaşacağı açıktır. Bedeli ağır olsa da böyle bir devrim hamlesi başlamıştır ve zafer kazanmaktan başka çaresi yoktur. Dolayısıyla 2015 yılının önemli bir kazanımı olarak böyle bir devrimci hamleye girebilmiş olmayı görmek gerekir. Demokratik öz yönetim direnişlerine bu temelde sahip çıkmak ve doğru bir tarzda geliştirerek mutlaka zafere taşımak gerekir.
Kuşkusuz Şengal’in DAİŞ’ten kurtarılarak özgürleştirilmesi de tarihi öneme sahip büyük bir kazanımdır. 2014 yılında faşist DAİŞ çetelerinin soykırım planları boşa çıkarılmış, 2015 yılının Kasım ayında ise özgürleştirilmiştir. Elbette Güney Kürdistan’da DAİŞ’e karşı demokrasi mücadelesi Şengal’in özgürlüğüyle yetinemez. Bu durumu DAİŞ egemenliği altındaki tüm Kürdistan alanlarının özgürleştirilmesi, Musul’da ve Kuzey Irak’ta Kürtlerin etkin hale getirilmesi mücadelesine ulaştırmak gerekir. Kısaca 2016’da Irak’ın da daha sıcak bir mücadele alanı haline geleceği söylenebilir.
Görülüyor ki, büyük direniş ve tarihi kazanım yılı olan 2015 yılı, yeni yıla büyük bir birikim ve çok çatışmalı bir durum devretmektedir. Söz konusu birikimi doğru değerlendirerek devrimci-demokratik güçlerin 2016 yılını daha büyük bir direniş ve devrim yılı haline getireceği kesindir. Bu temelde başta Kobanê olmak üzere tüm 2015 yılı şehitlerini saygıyla anıyor, 2016 yılında özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürüten herkese başarılar diliyoruz!
(Yeni Özgür Politika)