Dokuz Eylül Üniversitesi’ndeki barış imzacısı 11 akademisyenin açığa alınmasının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hâlâ soruşturma sonuçlanmadı. Eğitim Sen yaptığı açıklama ile imzacı akademisyenlerin görevlerine dönmesini istedi.
Dokuz Eylül Üniversitesi'ndeki barış imzacısı 11 akademisyenin açığa alınmasının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hâlâ soruşturma sonuçlanmadı. Eğitim Sen yaptığı açıklama ile imzacı akademisyenlerin görevlerine dönmesini istedi.
‘Bu Suça Ortak Olmayacağız’ bildirisine imza atan Dokuz Eylül Üniversitesi'ndeki akademisyenler bundan bir yıl önce haklarında devam eden idari soruşturma gerekçe gösterilerek rektörlük kararı ile görevlerinden uzaklaştırıldılar. İmzaların atılmasının üzerinden geçen 900 günlük süreçte Dokuz Eylül Üniversitesi'nde 2 defa rektör değişti ve yakın zamanda da yeni rektör atanacak. En az 4 farklı komisyon ve 12 akademisyen soruşturmalar için görevlendirildi ancak bu sürede imzacı akademisyenlerin henüz ifadeleri bile alınamadı. Çok sayıda soruşturmacı akademisyen çeşitli gerekçeler göstererek geri çekildi. Sendikaların soruşturmalarla ilgili itirazlarına ise cevap verilmedi.
'İşimizi geri alacağız'
Ayrıca imzacılar arasında bulunan Araş. Gör. Dilek Karabulut'un sözleşmesi yenilenmezken Arş. Gör. Özer Yersüren'in ise kadrosu 33/a'ya aktarılmadı. Böylelikle her iki akademisyenin de görevlerine son verilmiş oldu. 3 akademisyen ise emekli olmak zorunda kaldı. Benzer durumda olan Arş. Gör. Aydın Arı'nın sözleşmesi ise aylar sonra yenilendi. Akademisyenlerin üyesi olduğu Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Şube ve SES İzmir Şubesi devam eden soruşturma süreci ile DEÜ Rektörlük önünde açıklama yaptı. Üniversite öğrencilerinin ve emek ve demokrasi güçlerinin de katıldığı açıklamada ‘İşimizi geri alacağız’, ‘Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet’ sloganları atıldı.
Basın açıklamasını okuyan Şube Başkanı Ulaş Yasa, KHK’lerle yüzlerce muhalif akademisyenin ve üniversite çalışanının ihraç edildiğini hatırlatarak, “Bunların önemli bir kısmı barış akademisyenleriydi. Üniversiteler de kraldan çok kralcı davranıp haklarında hiçbir adli hüküm olmadığı halde, akademik başarıları ise göz kamaştıran akademisyenleri türlü yollarla cezalandırdı.” dedi.
'DEÜ'de bu süreç sona ermeli'
DEÜ’deki bu sürecin artık sona ermesi gerektiğini belirten Yasa şunları söyledi: “Özlük haklarına saygı duyulmalı, liyakat ilkeleri tüm personel için geçerli olmalıdır. Soruşturma komisyonu değiştirilmeli ve soruşturma sonlandırılmalıdır. Arkadaşlarımız suçsuzdur. Düşünceyi açıklamak suç değildir.”
Açıklamanın tam metni:
Basına, Kamuoyuna ve Dokuz Eylül Üniversitesi Çalışanlarına,
Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Barış İmzacısı 11 akademisyenin 28 Haziran 2017’de açığa alınmasının üzerinden tam bir yıl geçti. İmzaların atılmasın üzerinden ise tam 900 gün… 3 rektör gördük. Bir yenisi atanmak üzere. Rektörlük, arkadaşlarımız hakkında bir soruşturma yürütmeyi bile beceremedi. Henüz ifadeleri alınmadı. Usul itirazlarımız yanıtlanmadı. En az 4 farklı komisyon ve en az 12 farklı soruşturmacıdan haberdar olduk.
OHAL rejimi birçok KHK çıkardı; bu sayede yüzlerce muhalif akademisyeni ve üniversite çalışanını ihraç etti. Bunların önemli bir kısmı barış akademisyenleriydi. Üniversiteler de kraldan çok kralcı davranıp haklarında hiçbir adli hüküm olmadığı halde, akademik başarıları ise göz kamaştıran akademisyenleri türlü yollarla cezalandırdı.
Akademisyenleri KHK listelerine yazdırmayan üniversite yönetimleri kınama vb. cezalarla sürece son vermiş oldular. Böylece bu akademisyenler haklarını arama yoluna gidebiliyorlar.
Dokuz Eylül Üniversitesi ise, açığa almanın kendisini bir cezalandırmaya dönüştürdü. Bu durum, Türkiye’de eşine rastlanmayan bir örneğe dönüşmüş durumdadır.
Hakkımızda herhangi bir dava açılmış değildir. Kaldı ki, üniversiteler akademik özerklik ve ifade özgürlüğü gibi evrensel değerlere sahip olmalıdırlar. Türkiye’de cari hukuk düzeninin suç görebileceği bir düşünce, üniversiter düzen açısından hiçbir anlam taşımamalıdır. Akademide hiçbir zaman düşünce suçu diye bir olgu olamaz.
İdare hukuku açısından ise, soruşturma için zaman aşımı süresi çoktan dolmuştur. Kaldı ki, defalarca ifade ettiğimiz gibi, işlenildiği iddia edilen fiile ilişkin kanunda öngörülen bir disiplin suçu ve tanımı bulunmamaktadır.
Rektörlük son bir yılda hak ihlallerine devam etmiştir. Bunların her biri, idare ve ceza hukuku açısından soruşturma konusu olmalıdır. Düşmanca davranan, ihsas-ı rey yapmış soruşturma komisyonu üyeleri gördük. Yerleşkede sessizce destek pankartı açan üyelerimize karşı ön soruşturma açıldığını tanık olduk. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde açığa alınan kadın akademisyenlere destek veren üyelerimize soruşturma açıldığını gördük. Üniversite personelini e-posta yoluyla bilgilendirdik diye tehditler aldık. Arkadaşlarımızın odalarını ellerinden almaya kalktılar.
Ve maalesef üç hocamız emekli olmak zorunda kaldı. Bir arkadaşımız yasa hükmü olmasına rağmen iş güvencesi olan kadroya geçirilmiyor. Başka bir arkadaşımıza aylarca maaş ödemediler. Sonrasında hatalarından döndüler.
Ve ne yazık ki, Araş. Gör. Dilek Karabulut’un sözleşmesini 4 Şubat 2018’de yenilemediler ve böylece işten atmış oldular. Hem de tüm olumlu görüş ve tekliflere rağmen ve akademik liyakat açısından hiçbir eksiklik bulamamalarına karşın rektörlük marifetiyle arkadaşımız işsiz kaldı. Tek “suçu” barış imzacısı olmasıydı.
DEÜ’de bu süreç artık sona ermelidir. Özlük haklarına saygı duyulmalı, liyakat ilkeleri tüm personel için geçerli olmalıdır. Soruşturma komisyonu değiştirilmeli ve soruşturma sonlandırılmalıdır.
Arkadaşlarımız suçsuzdur. Düşünceyi açıklamak suç değildir. Kendilerini savunmak zorunda değillerdir. Aksine biat kültürünün yaygınlaştığı, otosansürün normalleştiği bu devirde bizler için gurur kaynağı olmuşlardır.
Özer Yersüren’in kadrosu 33/a maddesine aktarılmalıdır. Dilek Karabulut’un sözleşmesi yenilenmelidir. Tüm arkadaşlarımız işlerinin başına dönmelidir. Bizler, öğrencileri ve hastaları adına da bu taleplerimizi dile getiriyoruz.
Asla biat etmeyeceğiz!
Ya hep beraber ya hiç birimiz!
Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Şube
SES İzmir Şubesi