HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı davanın duruşması ikinci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam ediyor.
HDP'nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın tutuklu yargılandığı davanın duruşması ikinci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü'nde devam ediyor.
Tutuklu yargılandığı davada 'örgüt kurma ve yönetme', 'örgüt propagandası' ve 'suç ve suçluyu övme' iddialarıyla suçlanan Demirtaş hakkında 142 yıla varan hapis cezası isteniyor.
Duruşmaya tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi'nden SEGBİS aracılığıyla katılan Demirtaş dün yaptığı savunmada, açlık grevindeki Leyla Güven'in durumuna dikkat çekerek, "Parlamentonun sessizliği kabul edilemez. Parlamentodan bir heyet derhal cezaevine gönderilmeli" demişti. Dokunulmazlıklarının kaldırıldığı döneme değinen Demirtaş, "Bir linç ortamında, AKP-MHP ve bir grup CHP'li ele ele verip bizi politikleşmiş yargının önüne atmak için acele etti" ifadelerini kullanmıştı. Anadilde eğitim talebi nedeniyle hakkında fezleke hazırlanmasına ve bu nedenle yargılanmasına tepki gösteren Demirtaş, "Beni hapiste tutan yargı, 1 buçuk milyon ödülle aranan IŞİD'li Ayşenur İnci'yi, adli kontrol şartıyla serbest bıraktı. Mahkeme üst düzey IŞİD'liyi 1 gün bile tutuklamayı hak ihlali olarak görmüş" demişti.
Demirtaş, bugün de Edirne Cezaevi'nden SEGBİS yoluyla bağlanarak savunma yapıyor:
"Ben tam olarak ne yapmışım, neden fezlekeye yazmıyorsunuz?"
"Hukuk ile ahlak doğru orantılıdır. Hukuka saygınız varsa ahlaklısınızdır, ahlaklıysanız hukuka saygınız vardır. Madem benim yasa dışı gösteri yaptığımı iddia edeceksiniz, ben tam olarak ne yapmışım? Neden bunu fezlekeye tam olarak yazmıyorsunuz? Neden ne yaptığımı delilleriyle birlikte, ekleriyle göndermiyorsunuz?
Bir hakim ve savcının masasında Zaman gazetesi bulunmuyorsa zan altındaydı
2011'de Diyarbakır'da, bizim sivil siyaseti öne çıkarma ve şiddeti sonlandırma gayretlerimize karşı devlet içindeki kliklerin yaklaşımı buydu. Bu, o dönemin iktidarı AKP ve başbakan olan Erdoğan tarafından da desteklenen politikalardı. Cemaate yakın olmayanın AKP'liliği sorgulanıyordu. Herhangi bir hakim ve savcının masasında Zaman gazetesi, logosu görülecek şekilde bulunmuyorsa zan altındaydı. Emniyet müdürlerinin masasında yine öyle. Bu bir kimlik beyanıydı.
(Artı Gerçek)