Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın mücadelesi, Küskün Yüreklerin Türküsü ismiyle İstanbul Tatavla Sahne’de
“Biz her yolu denedik. Sokaklardaydık, paneller yaptık, bizim bildiğimiz yol bu. Sanatın yolu başka. Bizim ulaşamadığımız insanlara siz bu şekilde ulaşacaksınız. Yıllarca hep şunu söyledik. Panellerde, sokaklarda bir şekilde sesimizi duyuyoruz ancak orada sesimizi duyuramadığımız insanlar var. Onlar buradalar, tiyatrodalar, sinemadalar. Bizim ulaşamadığımız kişilere siz ulaşacaksınız. Bir resimle, bir şarkıyla bir tiyatro oyunuyla.”
Bu sözler, 1994’te gözaltında kaybedilen babası Fehmi Tosun’u arayan Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan Besna Tosun’a ait.
Oyunun senaryosunu, Yönetmen Metin Balay, yakın zamanda yaşamını kaybeden Gazeteci Berat Günçıkan’ın “Cumartesi Anneleri” isimli kitabından yola çıkarak yazdı. Balay, aynı zamanda oyunun yönetmeni.
Oyun, gözaltında kaybedilen insanların hikâyelerini belgesel bir kurgu ile izleyiciye sunuyor ve evrensel bir suç olan “Zorla Kaybetme”ye yönelik bir farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
Balay: Tek derdimiz kayıp yakınlarının sesi olmak
Balay, Cumartesi Anneleri’nin yaşadıklarına dair hem utanç hem de bir çaresizlik hissiyatında olduğunu söylüyor:
“Oyunu, uzun yıllar önce yazdım. Bizim yola çıkışımız bu konudaki kendi utancımızla ilgili. Biz kendi utancımızı dillendiriyoruz. Böyle bir gerçek var biz bunu görmezlikten geliyoruz. Buna karşı bizim bulduğumuz cevap bu. Biz utancımızla baş edemedik, tiyatro yaptık. Herkes ne yapacağını kendisi bulacak. “
Yaşananları dramatize etmeden anlatmanın kendileri için önemli olduğunu söyleyen Balay, tek dertlerinin kayıp yakınlarının sesine ses olmak olduğunu vurguluyor.
Ocak: Benim yüzleşme hikâyem gibi
Gözaltında öldürülen Hasan Ocak’ın yakını olan Oyuncu Arzu Ocak, bu oyunda sahne almanın kendisi için çok farklı ve bir o kadar da zorlu bir tecrübe olduğunu söylüyor:
“Ben de benzer durumu yaşadım. Ama ben bunu uzaktan yaşadım. Aile ile az görüştüm. Cumartesi oturmalarına gidemedim. Maside ablayla çocuklukta karşılaşmamız vardı, o kadar. Onun dışında hep reddediyordum. Elimden bir şey gelmeyecekse benim orada olmamın bir anlamı yok diye düşünüyordum. Bu oyun benim de bir barışma hikâyem gibi. Benim de yüzleşmem gibi.”
"Oyun Cumartesi Anneleri'nin Çığlığı"
Oyuncu Çiğdem Aksüt, kayıp yakınları geldiğinde sahnede çok daha farklı bir his yaşadığını belirtiyor:
“Sonuçta kayıp yakınları bu durumu yaşadı biz ne olursa olsun onlar gibi yaşayıp anlatmayız. Gerçek acıyı yaşayanlar orada oturuyor ve seni izliyor. Aklım onlarda oluyor.”
Oyunla insanları rahatsız ettiklerini ve bunun da kendisini mutlu ettiğini söyleyen Oyuncu Tuba Zühre Sağlam, oyunu Cumartesi Anneleri’nin çığlığı olarak gördüğünü söylüyor:
“Beni en çok mutlu eden şey seyircinin rahatsız olması, bence hedeflenen nokta bu. Daha çok rahatsız edebileceğimiz insanlara ulaşmak istiyoruz, çünkü, sınırı o zaman görüyoruz. Cumartesi Anneleri, o meydanda oturduğunda sessiz ama kocaman çığlıklarını umarım biz sahneye taşıyabiliyoruz. Dilerim buraya bizi izlemeye gelen bir ressamın bir şarkıcının eserine de bu yansır. Bunu başarabilirsek ne mutlu bize.”
Bianet