Yine bir yangın, yine can kayıpları, yine içimiz yandı.
Eskişehir’de çıkan orman yangınına müdahale eden ekiplerden 11 emekçi yaşamını yitirdi. Aralarında orman işçileri ve arama-kurtarma gönüllüleri vardı. Hayatlarını, doğayı ve insanı korumaya adamışlardı. Ama o gün, kendilerini koruyacak hiçbir şey yoktu.
Yangın, sadece ağaçları değil; aileleri, arkadaşları, bir ömrün emeğini de küle çevirdi.
Bu ilk değil. Ne yazık ki, son da olacak gibi görünmüyor.
Son haftalarda Türkiye’nin dört bir yanında ormanlar yanıyor. İzmir’de, Hatay’da, Muğla’da, Manisa’da… Rüzgârla büyüyen yangınlar, bazen günlerce kontrol altına alınamıyor. Binlerce hektar orman, yaban hayatı, köyler, hatta yaşam alanları yok oluyor. Canımız, ciğerimiz gerçekten yanıyor.
Peki neden bu kadar çok yangın çıkıyor?
Neden her yıl aynı manzaralarla karşılaşıyoruz?
Ve en önemlisi, neden her seferinde aynı acıları yaşıyoruz?
Yangınlara karşı hâlâ yeterli hava desteği sağlanamıyor. Uçaklar, helikopterler, teknolojik donanım yetersiz. Erken uyarı sistemleri sınırlı. Yer ekipleri ise çoğu zaman koruyucu ekipmandan yoksun. Sıcakta, alevlerin içinde, omuz omuza çalışıyorlar. Ama arkalarında güçlü bir sistem olmadan.
Bu büyük felaketler karşısında “doğal” demek kolay. Ama bazı yangınlar, zamanında önlenebilecekken önlenmediği için büyüyor. İhmal var. Ve o ihmal, yanan her ağacın, her canın sorumluluğunu çoğaltıyor.
Biz halk olarak yardım etmek istiyoruz. Elde ne varsa paylaşmak istiyoruz. Dualar ediyoruz, destek kampanyalarına katılıyoruz. Ama bazen sadece izliyoruz, elimizden hiçbir şey gelmiyor. Bu çaresizlik duygusu, yangının sıcaklığından daha fazla yakıyor insanı.
Devletin görevi sadece söndürmek değil. Önlemek, korumak, güçlendirmek.
Her yıl bu kadar canın yanmasına alışmamalıyız.
Bu ülkenin ormanları, insanları ve hayalleri korunmayı hak ediyor.
Bugün Eskişehir’de toprağa verilenler, sadece görevlerini yapıyordu.
Onlar bu ülkenin sessiz kahramanlarıydı.
Onların hatırası, bize bu yangınların normal olmadığını hatırlatmalı.
Unutmayalım:
Bir orman, sadece ağaç değildir.
Bir yangın, sadece ateş değildir.
Ve bir kayıp, sadece rakam değildir.
Canımız, ciğerimiz yanıyor. Ama hâlâ geç değil.
Korumak için, yaşatmak için, önlem almak için…