Ahmet Saymadi yazdı: Zulüm bitmiyor. Ülkeyi sadece baskıyla, korkuyla yönetebileceklerini zannediyorlar! Ne yaparlarsa yapsınlar insanların susacağını zannediyorlar! Ancak bunun böyle gideceğini düşünüyorlarsa yanılıyorlar! Siz gideceksiniz ve yaptığınız her şeyin hesabını vereceksiniz! Çünkü bu korku ve ona eşlik eden zulüm, bir isyanı mayalıyor.
AHMET SAYMADİ
Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça OHAL KHK’larıyla işten atıldı. Kamu görevinden ihraç edildiler, özel okullarda da çalışamıyorlar, yurt dışına çıkamıyorlar, pasaportları iptal edildi. Muhtemelen başvuracakları başkaca işlere de ‘KHK ile ihraç edildikleri’ için alınmıyorlar. Onları açlığa mahkum edenler direnişten başka yol bırakmamış durumda. Onlar da hepimizin yüzünü ağrıtan bir direnişin içerisindeler. Bugün direnişlerinin 196. günü; açlık grevlerinin ise 76. günü. Bir haftadır Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önündeki direniş alanı saldırı altındaydı. Dün sabah ise evleri basıldı ve gözaltına alındılar. Polis gözaltıların ardından İnsan Hakları Anıtı’nı gözaltına aldı. Direnişi mekânsız bırakmak için. Gün boyunca diğer direnişçilere, desteğe gelenlere saldırdı.
Bu hafta Ramazan ayı başlıyor. Ortada "ekmeği" için 75 gündür aç kalan insanlar varken; kimseye tuttukları orucun "açın halinden anlamak" olduğunu anlatamayacaklardı. Direnişi Ramazan ayı başlamadan bitirmeye çalışmalarının br sebebi de bu.
Polisin Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı gözaltına alma gerekçesi şöyle açıklandı: ‘‘Eylemleri ölüm orucuna dönebilir, Gezi Dienişi, Tekel İşçileri Direnişi benzeri eylemlere sebep olabilir." Eski başbakan Ahmet Davutoğlu IŞİD’çiler için şöyle diyordu, ‘‘Türkiye'de intihar eylemi yapabilecek kişilerin belli bir listesi dahi var ama bunu gerçek bir eyleme dönüştürmedikçe tutuklayamazsınız’’ Konu IŞİD’çi cihatçılar olunca AKP’nin yaklaşımı buydu. Ama mesele işini, ekmeğini geri isteyen iki kamu emekçisi olunca işler değişiyor. Ortaya çıkaracakları ‘Etki’ sebebiyle bile saldırıya uğrayabiliyorlar.
Ve anlaşılan o ki, ‘‘Türkiye’de bir heyula dolaşıyor, Gezi heyulası’’ Ne zaman bir toplumsal tepki oluşsa akıllarına bu ‘‘Gezi heyulası’’ geliyor. Çocuklara tecavüz yasasına tepkiler artınca da; Özgecan Aslan’ın uğradığı vahşetten sonra da; Ensar Vakfı’ndaki tecavüzün ortaya çıkmasından sonra da aynı korkuyu yaşamıştı AKP.
Bu korkuyu yaşamasının hakkı var… Çünkü Gezi’de polisin akıllara kazınan şiddet görüntüleri ve halkı küçümseyen tavrı devam ediyor. Bazı anlar, bazı kareler, bazı fotoğraflar insanların aklına kazınıyor.
Çocukluğumuzda akımıza kazınan en önemli sahnelerden birisi Filistin’deki Birinci İntifa’dan bir görüntüdür. Filistin’de İntifadanın başlamasının ardından, İsrail askerleri kendilerine taş atan iki Filistinli genci yakalar. Yakaladıkları iki genci dövdükten sonra ellerini bağlayıp ıssız bir alana götürürler ve elleri arkadan bağlı olan gençlerin kemiklerini taşla kırarlar. Bir İsrail’in askerinin elleri arkadan bağlı gencin, dirseğine taşla defalarca vurduğu an insanlık adına utanç vericidir.
Bugün iktidarda olan İslamcılar İsrail zulmünü anlatmak için yıllarca bu görüntü üzerinden siyaset yaptı. Bugün benzer zulüm görüntüleri Türkiye’nin her yerinden geliyor. Zulmü uygulayan AKP, zulme uğrayan ise AKP’ye karşı çıkan muhalifler. Dünün ‘Mazlumları’ bugünün zalimi olmuş durumda.
Dün Veli Saçılık’ın annesini yerlerde sürüklendiği, tekmelendiği görüntü de aklımıza kazındı. Kezban Anne’ye yapılanlar vicdanların çürümesinin en önemli görüntülerinden birisi. Bu zulmün görüntüsüne tanık olanların sessiz kalmasının imkanı yok. O yaşta bir insanı yerlerde sürüklemenin amacı ne olabilir?
Dün Semih Özakça’nın Annesi Sultan Özakça ve eşi Esra Özakça süresiz açlık grevine başladıklarını duyurdu. Ardından polis saldırdı. Semih Özakça'nın astım hastası eşi, gözaltı aracının içindeyken üzerine biber gazı sıkıldı. Zaten gözaltı aracında olan birisine biber gazı sıkmanın amacı ne olabilir!
Dersim’de oğlunun kemiklerini almak, bir mezar yapmak için açlık grevi yaparak direnen Kemal Gün’e, oğlunun kemiklerinin verileceği açıklanmıştı. Valiliğin Dersim Barosu’na yaptığı bu açıklamanın üzerinden 6 gün geçti. Ölen bir insanın kemikleri neden 6 gün boyunca kargoda bekletilir? Kargoda bekletilecek bir şey midir bir insanın bedeninden kalan kemikler? Bir insana oğlunun kemiklerini vermemenin amacı ne olabilir?
Hazılı zulmün ardı arkası kesilmiyor. Ülkeyi sadece baskıyla ve korkuyla yönetebileceklerini zannediyorlar! Ne yaparlarsa yapsınlar insanların susacağını zannediyorlar! AKP’nin 7 Haziran yenilgisinden bu yana uyguladığı zulüm, insanlarda bir korku yaratmadı değil. Ancak bunun böyle gideceğini düşünüyorlarsa yanılıyorlar! Çünkü bu korku ve ona eşlik eden zulüm, bir isyanı mayalıyor… Siz gideceksiniz ve yaptığınız her şeyin hesabını vereceksiniz!
Kezban Anne’yi yere düşürdüğünüz an, O'nun sadece Veli Saçılık’ın annesi değil hepimizin annesi olduğunu duymanız, ‘‘Bu fotoğraftaki kadın benim annem’’ dememiz bu mayalanan isyanın en büyük göstergesidir.