Bugün önüme bir fotoğraf düştü. AKP’nin düzenlediği bir etkinlikte Özlem Çerçioğlu, Erdoğan’la yan yana, ellerde nezaket paketleri, yüzlerde o bilindik, hesaplı tebessümler… Bazen tek bir kare, yıllarca biriktirdiğin umudu yerinden oynatır ya, tam öyle bir andı.
Aydın’ı yakından takip etmiş, Kuşadası’nda yıllarca muhabirlik yapmış bir gazeteci olarak, o koltukların nasıl doldurulduğunu ve kimlerin emeğiyle ayakta durulduğunu bilen biriyim. Çerçioğlu’nun yükselişinde kimlerin umut taşıdığını, hangi kırılmaların hangi sözlerle örtüldüğünü de bilirim.
Sonra geçen Ağustos… Sabah kalktık, bir baktık ki Özlem Çerçioğlu AKP’nin yanına yerleşmiş. “Ülke menfaati”, “yerel işbirliği” gibi süslü ifadelerle makyajlanmış bir geçiş hikâyesi… Oysa bazı geçişler sadece siyasi değildir; insanın adalet duygusunu sarsar, emeğe dokunur, verilen destekle dalga geçer.
Şimdi Bern’deyim. Aramızda binlerce kilometre olabilir ama mesele mesafe değil. Mesele, o topraklarda yıllarca haber peşinde koşmuş biri olarak tanıklığım, sorumluluğum, vicdanım. Sürgünde yaşarken bazı fotoğraflar insanın içini daha fazla oyuyor. Çünkü bir kare gelir, seni geri dönemediğin bir ülkenin yüzüne tekrar tekrar çarpar.
Çerçioğlu’nun AKP’ye geçmesi sürpriz değildi. CHP’nin yıllardır taşıdığı skandallar, Kürt halkına karşı köklü düşmanlığı, kadın emeğini yok sayan politikaları… Bunların hepsini biliyorduk. Ama yine de bir umut vardı içimizde. Muhalefetin değişebileceğine, güçlenebileceğine inanmak istedik. Belki yanılmak istedik. Ve evet, yanıldık.
Şimdi o fotoğrafta, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında gülümseyen bir irade ‘hırsızı’ görüyorum. Fotoğraf o koltuğun yıllarca kimin desteğiyle ayakta durduğunu bilen tüm yurttaşlara atılmış bir tekme gibi duruyor. Bazı kareler vardır, tek bir çerçeveyle bütün bir siyasi gerçeği anlatır: İşte o da tam böyle bir kare.
Bu yüzden lafı eğip bükmeye hiç gerek yok!
O koltuğu boşalt, Özlem Çerçioğlu.
Siyasi hesapların, ikbal manevralarının arkasına saklanamazsın. Aydın’ın insanları bu kareyi unutmayacak. O koltuk senin kişisel kariyer merdivenin değil, yılların emeğinin, desteğinin, umudunun koltuğu.
Bern’den yazıyorum. Binlerce kilometre uzakta olabilirim ama bu fotoğraf beni yıllarca çalıştığım o kentin orta yerine geri bıraktı. İnsan böyle anlarda sadece geçmişiyle değil, vicdanıyla da yüzleşiyor.
Ve bir kez daha hatırlatıyorum;
Biz sustukça bu tür siyasi geçişler “normal” sayılıyor.
Biz hatırlattıkça gerçek yerini buluyor.
Aydın’ın iradesi kimsenin kişisel çıkarının basamağı değildir.
