GÜLFER AKKAYA yazdı: “Ülkede seçimlere güvenin kalmadığı, halkların iradesinin sandığa girdiği gibi çıkmadığı seçim sisteminde 2019 seçimlerini konuşmak kadar abes başka ne olabilir? Bunu Baykal bilmiyor mu? Biliyor tabii. Ama o ve partisi CHP’nin (Kılıçdaroğlu dâhil) rolü bu olduğu için onlar rollerini oynuyorlar.”
GÜLFER AKKAYA
CHP, demokrasi mücadelesi veren halkların karşısında her zamanki devletçi rolünü bir kez daha oynadı.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’nin içindeki Erdoğancı kanadın “lideri” Deniz Baykal referandum öncesi ve sonrasında halklara umut olan Hayır hareketini bastırmak için kolları sıvadılar.
Kılıdaroğlu’nun sokakta Hayır’ına sahip çıkan halkı geri çekme hamlelerinin ardından Baykal’ın 2019 yılında yapılacak seçimde Hayır’cılara müstakbel aday arama kılıflı AKP desteği gündeme oturdu.
Referandum’un şaibeli oluşunun uluslararası gözlemcilerden, yerel gözlemcilere dek herkes tarafından bilinip dillendirildiği, raporlandırıldığı…
Mühürsüz milyonlarca oyun geçerli sayıldığı, kameralar önünde mühürlerin patır patır vurulduğu…
Bu Referandum’un şimdiye dek yapılan en şaibeli seçim oluşunun en üst tondan konuşulduğu… sıralarda Deniz Baykal’ın medyada görünmesi tesadüf olmasa gerek. Üstelik 2019 seçimleri için aday önerileriyle…
Baykal bu önerisiyle ne yapmış oluyor?
Şaibeli referandum sonuçları üzerindeki şaibeyi kaldırmış ve süreci normalleştirmiş oluyor. Oysa süreç de, referandum sonuçları da normal değil. Ortada apaçık hukuksuzluklar, usulsüzlükler ve halkın iradesinin gaspı var.
Özellikle son birkaç seçimden bu yana yaşanan usulsüzlükler, seçim sonuçlarına “gizli bir elin” aleni dokunuşunu gösteriyor ki bu da Türkiye’de artık seçim sisteminin güvenilmez olduğu anlamına geliyor. Çünkü sandığa ne atarsanız atın Saray’ın istediği çıkıyor.
Bunun en önemli göstergesi bu referandumda YSK’nın yaptığı kanunsuzluklar ve usulsüzlüklerdir. Seçim gününden bu yana yapılan açıklamalar YSK’nın da tıpkı hukuk sistemi gibi partili seçim sistemine geçişinin kanıtı. Bu koşullarda 2019’da yapılacak seçimin kanunsuzluklarının hangi boyutlara ulaşacağını düşünmek bile dehşet verici. Ve tabii seçim sonuçları da güvenilmez.
Ülkede seçimlere güvenin kalmadığı, halkların iradesinin sandığa girdiği gibi çıkmadığı seçim sisteminde 2019 seçimlerini konuşmak kadar abes başka ne olabilir? Bunu Baykal bilmiyor mu?
Biliyor tabii. Ama o ve partisi CHP’nin (Kılıçdaroğlu dâhil) rolü bu olduğu için onlar rollerini oynuyorlar.
AKP derhal konunun üzerine atladı. Başbakan “Referandum sonuçlarını kabul etmeye başladılar” minvalinde cümleler kurdu.
Oysa milyonlar Referandum sonuçlarını kabul etmiyor, bu kanunsuzlukların tamamına Hayır diyor. Halkların gündeminde 2019 seçimleri yok. Battıkça batan ekonomi, çocukları evlerinde uyurken katleden savaş suçlusu polisler, her türlü baskının arttığı, batıda polis devletinin, doğuda militarizmin yükseldiği OHAL var. İnsanlarda “başıma ne gelecek” kaygısı var.
Baykal gibileri ise güya demokrasi çığırtkanlığı yaparak, tüm bunları yok sayıp sokakları süt limanlaştırıp zalimleri güçlendirdikçe güçlendirmekteler.
Herkes bu oyunun farkında.
Kani Beko kadınlardan özür dilesin
Bu yıl 1 Mayıs arkasına Hayır rüzgârını da alarak Bakırköy meydanında on binlerce emekçinin yan yana gelmesine neden oldu.
Enternasyonalist bir havanın hâkim olduğu alanda coşku vardı. Hırsızlara, yolsuzlara, emeğin sömürücülerine karşı, ayak takımının, yoksulların, çulsuzların, emekçilerin Hayır’ı bir kez daha Bakırköy 1 Mayıs alanında yükseldi.
Alana giren kortejler ezilen ve sömürülen tüm kesimleri sıra sıra kendi renkleri ve talepleri ile gözler önüne serdi. Kıdem tazminatından, görünmeyen emeğe, KHK’lar ile işlerinden edilenlere, inanç özgürlüğünü savunanlardan LGBTİ’lere dek herkes, her talep alandaydı.
Güzel bir kalabalık vardı. Coşku vardı. Hayır vardı. Devrimci marşlarımız vardı.
Ancak sahne ne yazık kitle ile aynı moral ve duygular içinde değildi. Tamamı erkeklerden oluşan “temsili” konuşmalar mücadele, ısrar ve dirençten ne yazık ki yoksundu. Ruhsuz, hedefsiz peş peşe yapılan 1 Mayıs’a yakışmayan konuşmalardı.
Bırakın yıl boyunca mücadele veren işçiler ve onların mücadelelerinden bahsedilmesini, halihazırda mücadele veren işçilerden, emekçilerden bahsetmeyen, onları görmeyen sendikalar ve “sahne” vardı. Açıkçası sendikalar katılım ve içerik konusunda içler acısı bir durumdaydılar.
Bu 1 Mayıs’ın yüz akları siyasi partiler ve sosyalistler idi. Ve her yerde olan kadınlardı.
Tüm bunların yanı sıra DİSK adına konuşan Kani Beko uzun uzun yaptığı selamlama dahil, hadi geçtim feminist hareketi, kadınları dahi selamlamadı.
Feminist kortej bir bütün olarak Kani Beko’yu “Kadınlar vardır” sloganı ve “yuh” sesleri ile kınadı. Sahnenin sık sık duyurusunu yaptığı twitter’dan mesajlar yazdı.
Tam o sırda mikrofonun sesi kesildi. Sessizlik oldu ve kadınlar Beko’yu kınamaya devam etti. Birileri kulağına fısıldamış olmalı ki Beko konuşmasının bir yerinde nihayet kadınlar dedi ama iş işten geçmişti.
1 Mayıs yürüyüşünde özellikle dikkatimi çeken bir şey vardı. Sendikalardan siyasi partilere, meslek örgütlerine ve diğer tüm yapılara dek tüm kortejlerde kadınlar görevliydi, pankart taşıyorlar, slogan attırıyorlardı. Sahne ve sahne gerisinde de kadınlar vardı ve çalışıyorlardı. Kadın katılımı güçlü bir 1 Mayıs’tı.
Sormadan edemiyor insan erkekler kadınları daha ne zaman görecekler diye!
İşte kadınları görmezden gelen, selamlamayan Kani Beko’ya bu yüzden sesleniyoruz:
Kani Beko kadınlardan özür dile!