“Bana Osmanlıca bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” dememizi mi bekliyorsunuz efendiler?
Türkçe direnişlerimiz, Kürtçe imecelerimiz devam edecektir her daim.
Kederlerimiz yine Ermenice olacaktır; garipliğimiz, yorgunluğumuz yine Süryanice…
Hemşince, Kazım Koyuncu`yu anımsatacaktır bize; sızılı bir halkı bağrımıza basacağız Çerkezce`de.
“Bana Osmanlıca bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” dememizi mi bekliyorsunuz efendiler?
Dilimiz barış dilidir bizim, anlamıyor musunuz?
Biz özgürlüğün alfabesini biliriz, siz nefretin…
Haldaşlıklarımızla, yoldaşlıklarımızla söyleşeniz gayrı; siz kibirlerinizle, gericiliklerinizle…
“Bana Osmanlıca bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” dememizi mi bekliyorsunuz efendiler?
Ecdadımızdan kopmamamızı sağlamaksa amacınız, 38`de Dersim`de katledilendir ecdadımız; 1915`te heder edilen Ermeniler, mübadelelerde sürülen biriciklerimiz, Çorum`da, Maraş`ta kıyılan canlarımızdır ve emin olunuz ki ecdadımızı hafızalarımızda, yüreciklerimizde, özlemlerimizde dipdiri yaşatıyorsak sayenizdedir!
Osmanlıca`ya karşı çıkışımızı kültür düşmanlığı olarak belliyorsanız efendiler; biliniz ki halklar, diller, kültürler mezarlığıdır bizim eller ve kalan bir avuç çoğulluk olarak mücadele ede ede, bedel ödeye ödeye sahipleniyoruz, içselleştiriyoruz solgun miraslarımızı…
Günümüzün dilleri kafi gelmiyorsa, Osmanlıca`da da arz-ı hal eyler, dinsel ve milliyetçi faşizanlıklarınıza boyun eymeyeceğimizi beyan ederiz!
“Bana Osmanlıca bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” dememizi mi bekliyorsunuz efendiler?
Siz talep edin yeter ki; Hrant`a Osmanlıca`da da “kardeşim” , Berkine`e “oğlum”, Kader`e “yoldaşım” deriz.
Siz uygun görün yeter ki; emek sömürülerine, doğa talanlarına, nefret suçlarına karşı Osmanlıca`da da başkaldırır, direnir ve vicdanımızdan ödün vermeyiz.
Ana ve kardeş dillerimizde latin alfabesiyle soldan sağa doğru yazdığımız emeğimizi, kardeşliğimizi, içtenliğimizi size Osmanlıca`da sağdan sola doğru okutmayı da biliriz elbet!
“Bana Osmanlıca bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” dememizi mi bekliyorsunuz efendiler?
Dilimiz vicdan dilidir bizim, anlamıyor musunuz?
Biz emeğin alfabesini biliriz, siz sömürünün alfabesini…
Azınlıklarımızla, çoğulluklarımızla söyleşeniz gayrı; siz yığınlarınızla, biatkârlarınızla…
“Bana Osmanlıca bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” dememizi mi bekliyorsunuz efendiler?
Canınız neler çekiyor böyle beyhude; oysa bizim canımız yalnızca kestane çekiyor bu mevsimde…