Geçtiğimiz Haziran ayında BM İnsan Hakları Konseyi’nin 59. oturumunda sunulan Kadına ve Kız Çocuklarına Karşı Ayrımcılıkla İlgili Çalışma Grubu’nun “Bakım ve Destek Sistemlerinin Toplumsal Cinsiyet Boyutları” başlıklı raporu, toplumun en sessiz ama en ağır yükünü yeniden gündeme taşıdı. EŞİK gönüllüleri tarafından Türkçeye çevrilen rapor, 29 Ekim Dünya Bakım ve Destek Günü’nde paylaşıldı.
Bakım, raporda “kendine, başkalarına ve gezegene özen gösterme eylemi” olarak tanımlanıyor; yalnızca yardım değil, yaşamın sürdürülebilirliği için varlık göstermektir.
Ne var ki bu varlık, çoğu zaman kadınların omuzlarında görünmez bir sorumluluk hâline gelmiştir.
Kadınların Omzundaki Görünmez Emek
Dünyada kadınlar ücretsiz bakım çalışmalarının %76,2’sini üstleniyor. Sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışanların %70’inden fazlası da kadın.
Bu tablo, bakım yükünün hâlâ “kadın işi” olarak görüldüğünü açıkça gösteriyor. Ancak rakamların soğuk yüzü, bir başka eşitsizliği gizliyor: Engelli kadınlar ve kız çocukları, hem bakım veren hem de bakım alan olarak iki kat ayrımcılığa maruz kalıyor.
Engelli Kadınlar: Hem Bakımveren, Hem Bakıma Muhtaç Görülmek
Engelli kadınlar toplumda hâlâ “yardıma muhtaç” ve “korunması gereken” kişiler olarak algılanıyor. Oysa birçok engelli kadın kendi bakımını organize eden, çocuklarına bakan, üreten ve topluma katkı sunan bireylerdir.
Buna rağmen devlet politikaları, engelli kadınların bakımını hâlâ yardım temelli bir yaklaşımla ele alıyor. Oysa ihtiyaç duyulan, bağımsız yaşam hakkını güvence altına alan hak temelli bir bakım modelidir — kişisel asistans sistemleri, erişilebilir bakım hizmetleri ve özerk yaşamı destekleyen politikalar.
Kız Çocuklarına Erken Yüklenen Sorumluluk
Rapor, kız çocuklarının bakım yükünü çok erken yaşta üstlenmeye zorlandığını da vurguluyor.
Türkiye’de birçok kız çocuğu, engelli bir kardeşine veya yaşlı bir aile üyesine baktığı için eğitiminden kopuyor. Bu durum, bireysel bir kader değil; toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yeniden üretildiği bir döngüdür.
Erkek çocuklar “gelecek yatırım” olarak görülürken, kız çocukları “ailenin bakım sigortası”na dönüştürülmektedir.
Bakımın İnsan Hakları Boyutu
BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin (CRPD) 19. ve 28. maddeleri, engelli bireylerin bağımsız yaşam hakkını açıkça korur.
Ancak bu hak, devlet bakım sorumluluğunu kamu hizmeti hâline getirmedikçe, yalnızca bir niyet beyanı olarak kalır.
CEDAW da bakımın yalnızca kadınların değil, toplumun ortak sorumluluğu olduğunu söyler.
Engelli kadınların yaşadığı çifte ayrımcılık, bu iki sözleşmenin kesişiminde ele alınmalı ve politika düzeyinde somut karşılık bulmalıdır.
Bakım Ekonomisi: Kadınların Görünmeyen Katkısı
Ücretsiz bakım emeği, küresel ekonomiye trilyonlarca dolar değerinde katkı sunuyor.
Ancak bu emek, çoğu zaman ölçülmüyor, görünmüyor ve ekonomik göstergelere dâhil edilmiyor.
Engelli kadınlar hem kendi yaşamlarını sürdürmek hem de başkalarına destek olmak için büyük bir emek harcıyorlar.
Bu nedenle bakım ekonomisinin merkezine kadınların emeği değil, kadınların hakları yerleştirilmelidir.
Onurlu, Özerk ve Dayanışmacı Bir Bakım Modeli
Toplumsal cinsiyet eşitliği, ancak bakım hakkının kamusal bir sorumluluk olarak tanınmasıyla mümkündür. Bu nedenle, yerel yönetimlerden merkezi hükümete kadar tüm politika düzeylerinde kişisel asistan sistemlerinin güçlendirilmesi ve bakımevlerinin etkin biçimde denetlenmesi gerekmektedir.
Bakım hakkı, bir kadının fedakârlığıyla değil, devletin sosyal adalet politikalarıyla sağlanmalıdır.
Bakım, Bir Kadın Meselesi Değil; Toplumsal Adalet Meselesidir
Engelli kadınlar ve kız çocuklarının bakım hakkı, bir toplumun vicdanını ölçen turnusol kâğıdı gibidir.
Bir toplum, bakım verenlerin ve bakım alanların onurunu koruyabiliyorsa, o toplumda eşitlik, adalet ve insanlık da korunuyor demektir.
Bakımın yükünü değil, değerini paylaşan bir dünya için mücadele etmek artık bir seçenek değil — bir zorunluluktur.–
