İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden Prof. Dr. Ayhan Aktar, törenlerin bugüne kadar yapıldığı 25 Nisan’dan, 24 Nisan’a çekilmesini “kör kör parmağım gözüne” bir adım olarak nitelendiriyor.
Çanakkale anmalarının ilki, deniz savaşlarının yıldönümü töreni her yıl olduğu gibi 18 Mart’ta düzenlenecek. Bu sene tek değişense kara muharebelerinin tarihi.
Radikal Gazetesi’nden Serdar Korucu’nun haberine göre, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden Prof. Dr. Ayhan Aktar’a göre törenlerin bugüne kadar yapıldığı 25 Nisan’dan, 1965’ten bu yana dünya genelinde Ermeni Soykırımı’nın anıldığı 24 Nisan’a çekilmesi “acıların yarıştırılması dönemine girildiğine” işaret ediyor.
Aktar “Anmanın 24 Nisan’a çekilmesiyle bu kadar “kör kör parmağım gözüne” olmasını beklemezdim. Ancak bugün Başbakan olan Ahmet Davutoğlu’nun 2011’deki konuşmasına atıfta bulunarak geçen sene bunun olabileceğini Taraf gazetesinde yazmıştım. Öyle de oldu. Acıların yarıştırılması dönemine girildi.” diyor.
Aktar acıların geçmişte de yarıştırıldığını hatırlatarak tarihten çarpıcı bir örnek veriyor:
“İttihatçılar, “Doğru, Ermeniler de öldü ama biz de öldük. Savaş meydanlarında kefensiz yatan ağabeyimiz, babamız, kardeşimiz var” diye bir savunma hattı geliştirdi. Bu konuda en güzel cevabı Kozan Mebusu Matyos Nalbantyan Efendi verir. Şöyle der: “Biz mağduruz, Türkler de mağdur diyorlar. Fakat Türklerin mağduriyeti, Milleti hâkime şeklinde bir mağduriyettir… Birtakım insanlar, [yani] Ermeniler hayvan sürüleri gibi öldürüldü. Elbette Türklerin mağduriyetini kabul ederim. Yanlız, şekil itibarı ile [şekil bakımından] bir ulviyet [yücelik], bir de mezellet [alçaklık] var. Bunu herhalde kabul edelim. Türkler serhatlerde kahramanca öldüler, Ermeniler de mezelletle [alçaklıkla] öldürüldüler.”
Bugün bile Nalbantyan kadar kapsayıcı bir cevap yok. Ama maalesef bu devletin kötü bir hafızası var. Evvelden savunulmuş kötü pozisyonlardan vazgeçilmiyor. Bu bir devlet refleksi olmuş, değişiklik olmuyor.”